İHH’nın tertiplediği “Diriliş Buluşmaları”
katılımcısı ve Siyer Araştırmaları Merkezinin kurucusu Muhammed Emin Yıldırım,
Sayın Diyanet İşleri Başkanının “Sakal-ı Şerif” konusundaki açıklamalarına
reddiye babında birkaç kelam etmiş…
Yıldırım açıklamasında Said Nursi’den nakilde
bulunmuş… Nâkile göre; “Saç-sakal teli/kılı Peygambere ait olmasa bile
Peygamberi anmaya vesile oluyorsa Peygambere ait olup olmamasına bakılmasına
gerek yoktur… Çünkü telâkkiyât-ı âmme ve kabul-ü ümmet, bir nevi hüccet hükmüne
geçer…” Yani “çoğunluğun telakkisi ve ümmetin kabulü delildir” anlamına
gelmektedir bu söz… Yani Kıl/tel peygambere ait olmasa bile ümmetin
kabulü, çoğunluğun telakkisi kılı/teli peygambere ait kılmaya yeterlidir
demek istemektedir… Peki, bu söz doğru olabilir mi? Asla… Hele hele kıl içinse
asla ve asla…
Sayın Muhammed Emin Yıldırım Beye göre peygambere
ait olduğu varsayılan saç-sakal tellerine, kıl-tüy demek edepsizlikmiş… Kıl’a
“şerif” nitelemesinde bulunmak edepli bir davranış oluyor da saç ve sakal
tellerine “kıl-tüy” diye hitap etmek neden edepsizlik olsun ki? Bence edep,
sakala-saça-kıla-tüye gösterilen saygıda değil Peygamberin örnek
alınmasındadır… Sakal bırakmayı gericilik görenler ne hikmetse camilerde
peygamberin saç-sakal tellerini-kıllarını görmek için sıraya giriyorlar…
Unutmayın şeref payesi cansız varlıklara verilmez…
Sayın Yıldırım, Hz. Halid b. Velid’ten gelen şöyle
bir rivayet ile sözlerini güçlendirmeye çalışır: “Hz. Peygamber (sas) umre
yaptığı sırada başını tıraş etti. İnsanlar onun saçını almak için birbirine
yarışmaya başladılar. Ben herkesten önce onun perçeminden kesilen saçı aldım ve
şu sarığımın içine koydum. Bu sarık benimle olduğu her savaşta zafer bana nasip
edildi/Allah bana zafer nasip etti.”(İbn Hacer,Fethu’l-Bârî, 7/101)
Sayın Yıldırım’a sormak lazım savaşı kazandıran
kılıç mı yoksa kıl mı? Sayın Yıldırım’ın sahih olması halinde bu rivayet için
Halid bin Velid’in kişisel kanaatidir, savaş elbette kıl ile değil kılıç ile
kazanılmıştır demesi ve rivayeti hiç gündeme getirmemesi gerekmez mi? Peygamber
saçı-sakalı ve tüm varlığı ile girdiği Uhud’u kaybetmemiş miydi? Yoksa
Peygamber vefat ettikten sonra, peygamber kılları ayrı bir güç mü kazanmış
oluyor(?) Yoksa biz çok mu maneviyattan uzağız, onun için mi bu açıklamaları
anlayamıyoruz(?)
Peygamberin kendisinden sonra ümmetine sıkı sıkı
yapışmalarını öğütlediği iki şey; Kur’an ve Sünnet miydi yoksa kıl ve tüyleri
mi? Yıldırım, Sahihi Müslim’de Hz. Enes’ten kaydedilen; “ sahabelerin Peygamber
saçının yere düşmemesi için birbirleri ile yarıştıkları” rivayetini de “sakal-ı
Şerif”e hürmet babında zikretmektedir…
Sayın Yıldırım’a sormak gerekmez mi; sahabe bu
davranışı ömründe kaç defa yaptı, kaç kişi yaptı? Ayrıca avuçlanan saç telleri
sonraki dönemlerde kutsansın diye sahabeler tarafından saklanmış mı? Peygamber
böyle bir şeyi neden yaptırsın? Allah aşkına bana peygamber vefatı sonrasında
sahabelerin, Peygamber hatırası olarak saç-sakal tellerini/kıllarını ziyaret
ettiklerini gösterebilir misiniz? Tüm ümmet böyle bir gelenek başlatsa bu hüccet
olabilir mi?
Her bulduğumuz rivayeti akıl-nakil süzgecinden
geçirmezsek varacağımız nokta zaferlerin kıl ile kazanıldığı noktası olacaktır…
Birileri beni bu yazımdan dolayı edepsizlikle niteleyebilir… Edebi ve ölçüsünü
bilmeyenlerden edep dersi alacak değilim… Benim Peygamber hadislerini belletmek
için her yıl bir hadis kitabından yarışmalar yaptığımı, Peygamber hayatını ve
sünnetini konu edinen kitaplar dağıttığımı beni tanıyan bilen herkes bilir… Ne
yapayım ben bu kadar edepli olabildim(!)
Sayın Yıldırım! Bu konu sizin için ne kadar
önemliymiş meğer… Yalancı peygamberler, mehdiler çıkmış memlekette kol geziyor,
kedicikler din miyavlıyor, köpekler dini tahrif için ekranlarda soytarılık
yapıyor onlara tek kelam etmezsiniz ama bu meselede Sayın Diyanet İşler
Başkanını topa tutarsınız öyle mi? Bununla mı dirilişi gerçekleştireceksiniz…
Hayırlı olsun “DİRİLİŞ BULUŞMALARINIZ”… Allah aşkına kıl ile zafere
ulaşıldığına inanan insanlarla diriliş gerçekleştirilebilir mi?
Unutmayın! Kıl karşısında saygı ile eğilerek değil
Rabbin huzurunda kul olunarak kurtuluş sağlanır, zaferlere ulaşılır… Halid bin
Velid’i zafere götüren de kıl’ın bereketi değil kulluk bilinci ve kılıç idi…
06. 07. 2016