PEYGAMBERİMİZİ BİZDEN UZAKLAŞTIRDILAR
Peygamberi anlamadan ananlara ve anlayıp anmayanlara…
Kutlu doğum adı altında seni bize yaklaştırmak adına öyle uzaklaştırdılar ki seni bizden(!)
Seni, senin bile kendini tanıyamayacağın bir şekilde anlatıyorlar… Adına da “peygamber sevgisi” diyorlar… Seni gündeme taşımak, bu ayın özel ismi yapmak kadar güzel bir şey olamaz ama senin üzerinden getirim sağlamak, reklamlarını yapmak, seninle kendilerini gündemleştirmek hiç güzel değil ey Allahın resulü! Sen bugün olsaydın “beni anmayı bırakın da beni anlayın” derdin… Bölük pörçük olmuş, ayrılıklara gömülmüş bu ümmete kardeş olmayı, birlik olmayı öğütlerdin… Biliyorum, sen bugün aramızda olsaydın birçok sorun olmazdı…
1400 yıllık uzak yoldan gelen “Size iki şey bırakıyorum Kur’an ve sünnet, onlara sıkı sıkı yapışırsanız dağılmazsınız, parçalanmazsınız, ayrışmazsınız, birbirinize düşmezsiniz, kurtulursunuz” sözünü duyuyorum… Sorunu ve çözümü bir arada, bir cümlede veriyorsun… “Refarans kaynakları farklılaşınca fırkalaşmalar başlar” demeye çalışıyorsun… “Kur’an ve sünnet olsun kaynaklarınız, böylelikle kaynaşacaksınız” demek istiyorsun… Doğru söylüyorsun ey Allahın elçisi! Bizlerin kaynağının Kur’an ve sünnet olması gerekirdi, aramızda çıkan sorunlarda Kur’an ve sünnet tahkim edilmeliydi… Ama olmadı, olmuyor… Herkes kendi penceresinden, kendi cemiyetinin, cemaatinin, mezhebinin, meşrebinin, şeyhinin, üstadının zaviyesinden bakıyor Kur’an’a sünnete…
“Benim adıma söz uydurana son sözü cehennem söyler” diye buyurmana rağmen, senin lehinde söz uydurma rahatlığında hareket ediyor birileri… Bir ülke, başbakanından dinliyor uydurma hadisi… Ve öyle bir hadis ki hem Allah hem nebi adına uydurulmuş, adına hadisi kutsi denmiş… Söz Allah’tan, rivayet peygamberden diye tarif edilmiş… “Sen olmasaydın âlemler yaratılmazmış”… Allah senin için yaratmış tüm kâinatı… Sırf senin için yaratmış canlı cansız her varlığı… Öyle başlıyorlar seni övmeye, sevgilerini göstermeye…
Gayba muttali değilim ama Kur’an’a sünnete muttali olabildim gücümce… Okuduğum her bir muhaddis bu hadise uydurma kaydını koymuş ancak kimileri uydurma olsa da manası güzel diye eklemiş... En azından uydurmalığını hadis ile ilgilenen her âlim söylemiş… Manası sahihtir diyen âlimler her halde senin getirdiğin, elçisi olduğun kitaptan Kur’an’dan bi haberler... Ya da seni Kur’an’a rağmen kutsallaştırmak istiyorlar… “Ben de sizin gibi bir beşerim tek farkım bana vahyediliyor” ayetini görmüyorlar... ”Cinleri ve insanları yoluma uymalarından başka bir şey için yaratmadım” ayetini bilmiyorlar, biliyorlar ise seni insanların üstünde görüp ayetin dışında tutuyorlar... “Yeryüzünde ne varsa sizler, insanlar için yarattım” ayetini hiç okumuyorlar…
Ey nebi! Bu insanlar bilmiyorlar, idrak etmiyorlar, düşünmüyorlar sadece düşlüyorlar seni yüceltmek adına yanlışta geziyorlar… Bir Başbakan, seni anma töreninde, senin asla kabul etmeyeceğin bir sözü, seni övmek adına söylüyor “o olmasa âlemler olmazdı” diyor… Orada, hadis alanında profesör olan bu ülkenin diyanet işleri başkanı oturuyor, din işlerinden sorumlu ilahiyatçı bir bakan ve birçok ilahiyat profesörü konuşmayı dinliyor ama hiç biri; “Sayın Başbakanım! Bu söz uydurmadır, peygambere ve Allaha iftiradır, insanlığa hakarettir, peygamberlere saygısızlıktır” demiyor, diyemiyor…
Belki kürsünün ardında, programdan sonra uyarmışlardır diye düşündüm ama değil çünkü geçen sene de seni anma programında aynı Başbakan aynı sözleri söylemişti… Belki de uyarmışlar ama Başbakan dinlememiştir dedim… En azından Başbakana Sayın Başbakan! “Bu söz bizim uzmanlık alanımızda, senin değil” demeli ve bu iftiradan seni temizlemeliydiler… Biliyorum ki uyarmamışlar, uyarma gereği duymamışlar, bir sözden ne çıkar diye susmuşlar hatta Başbakana gerçeği söylemekten korkmuşlar hakkın dilini susturmuşlar… Aslında Sayın Başbakanı, iktidar olduğu günden beri yaptıklarını hep takdir ettim, destekledim ve sevdim ama iş, sana ve Allaha iftiraya atmaya ya da atılmış iftirayı tekrarlamaya hatta en üst ağızdan duymaya gelince dayanamadım sana ulaşabilseydim sana söyleyeceklerimi yazıya dökmek istedim…
Biliyorum sen olsaydın; “kör müsünüz? Sözlerim hiç mi size gelmedi? Sağır mı kesildiniz? Der ve hatırlatırdın… “Beni diğer peygamberlerden üstün tutmayın, biz peygamberler kardeşiz aramıza tefrika koymayın, üstünlük takvada o da Allah katında” derdin, net tavrını ortaya koyardın… Seni öldüremediler, sözlerini yok edemediler ama seni bizden uzaklaştırarak örnekliğini bitirtmek istediler… Uydurma hadislerle saf ve temiz hadis sünnet suyunu bulandırmak istediler… Kur’an’ı yok edemediler, ayetler uyduramadılar adına “hadisi kutsi” dedikleri söz Allaha nakil peygambere ait diye ayetler uydurmaya koyuldular…
Sen asıl yüceliği, asıl üstünlüğü, Mekke’nin o cahiliyesin de verdiğin mücadelede gösterdin, ismini sadece tarihe değil kıyamete kadar gelecek gönüllere işledin… Seni daha yüceltmeye, âlemin varoluş sebebini sana bağlamaya hiç gerek yok… Milyarlarca insanın senin için yaratılmasını ne akıl ne nakil kabul eder… Milyarlarca senin için dünyaya gelecek, hayat bulacak ve sonra imtihanda başarısız olacak cehennemde yanacak olacak şey mi? Sana “âlemlerin efendisi” diyorlar… Ya resulullah! Sen hiçbir zaman “âlemlerin efendisi” olarak kendini nitelemedin, kendin için hep “abd ve resul” dedin… Sen “Allah’ın âlemlere gönderdiği rahmet elçisi” idin…
Sana rağmen birileri seni yüceltiyor, “beni diğer peygamberlere üstün tutmayın” sözlerinin gerekçesi olarak “peygamber tevazusundan böyle buyurmuştur” diyorlarsa cehaletlerine veririm… Sen ve seni anlayan sahabelerin hep hassas davrandılar, Allahı, “rabbul âlemin” yani “âlemlerin efendisi” bildiler; seni sevdiler, Allah sevsin diye kendilerini yolunda ilerlediler… Senin doğum gününü kutlamadılar ama seni her gün her an andılar ama anladıktan sonra andılar, anmak için değil anlamak için andılar yoluna uymak için andılar…
Ama şimdi işler başka peygamber sevdası ön başta; hayatın, mücadelen anlatılır mikrofonlarda, salâvatlar getirilir meydanlarda, ilahiler söylenir adına, coşturulur halk adınla ama gel gör ki sadece bunlar yapılmakta… Seni anan, ama seni anlamayan bir halk coşturulmakta… Senin asla eline almadığın ama hayatını uğruna adadığın “Tevhid” bayraklaştırılmakta, bayraklar göklerde dalgalanmakta adına “İslamın bayrağı” denilmekte… Senin adını anmak, doğumunu kutlamak için toplanan halka önce kendilerini anlatmakta, kendilerini tanıtmaktalar… Anlıyorum ki ya nebi! Sen sadece kullanılıyorsun… Birileri için gövde gösterisi sebebi oluyorsun…
Güya terinden yaratılmış gül.. Gülünesi bu gül masalını sürdürüyor hala birileri… Kırmızı güle “Peygamber gülü” diyorlar… Seni, Kırmızı gülle simgeliyorlar… Anlayacağın gül seni simgeler oldu… Seni hatırlatacak erlerimiz, kişiliklerimiz olmayınca seni en masum olan çiçekle simgeledik… Biliyorum iyi etmedik… Yetmedi gülün senin terinden yaratıldığı iftirasını da bu anlayışa bezedik… Bitmedi ya resulullah! Toplumda onca fakir, yetim, muhtaç varken biz senin doğumunu kutlamaya senin için yemekli törenler düzenlemeye başladık ve “birçoğu yalan olan mevlitleri” okuduk halka… Okunan mevlidi sen duysaydın eğer alır yırtar ve çöpe atardın, “bir daha sizden duymayayım” derdin ve kızardın, kızarırdın, sana yapılan bu asılsız övgülerden dolayı Allah`a sığınırdın…
Ama yoksun işte… Seni yok etmek isteyenler başarısız oldular ama senin misyonunu yok etmek isteyenler bir nevi başarılı oldular… Zaten peygamberler ölür ama misyonları ölmez… “Muhammed öldü diyenin kellesini alırım” diyen Ömer’e “Muhammed’e tapan bilsin ki Muhammed ölmüştür” diyen Ebu Bekirler yok şimdi… Halk, “sapık” demesin diye mevlit denen uydurmaları güzel sesle okuyan ve “ne olacak peygamber gündem oluyor” diyerek mazeret sunan, özrü hatasından büyük olan hocalar, mevlithanlar var aramızda… Hurafeler; en yetkili ağızdan, diyanet işleri başkanlığından destekleniyor…
“Hurafeleri kaldırırsanız halkın İslam anlayışını sarsarsınız” diye kendilerini avutuyorlar, şeytanın uydurduğu kılıfın ardına sığınıyorlar… “Din adına yalan söyleyen benden değildir” sözünü hiç üzerlerine alınmıyorlar… Hurafeleri yaşatarak gerçeklerin anlatılması için güya zemin buluyorlar… Biliyorum çok yanlış yapıyorlar ama üzülüyorum çünkü yanlışlarını görmüyorlar, üstelikte yanlışlarını savunuyorlar… Biz konuşunca sapık oluyoruz, sorun çıkaran oluyoruz, birliği bozan, fitne çıkaran oluyoruz… Ama öyle değil hakikat… Bozguncu oldukları halde “Biz ıslah edicileriz” diye kendilerini bile kandırabilen insanlara karşı durmaktayız…
Peygamber ahlakı sorulmuştu Aişe annemize… O’ da cevap vermişti “Ahlakı Kur’an’dı” diye… Yani sen anıldığında, akla ilk Kur’an gelmeli… Ama maalesef seni andıkları vakit akla Kur’an gelmiyor, seni sen edenin Kur’an olduğu unutuluyor… Seni dünya gündemine taşıyanın Kur’an olduğu unutuluyor… Senin doğum gününün değil, vahiy aldığın günün kutlanması gerekmiyor muydu? Seni önemli eden vahiy, senin adınla birlikte gündemleşmeli değil miydi?
“Peygamberi mi anmak istersiniz Kur’an okuyun” denilse yanlış mı olacaktı? Seni, ilmek ilmek işleyen kitabın hakkı verilmeyecek mi? Sende “ruh” olan Kur’an, ümmete senin adınla birlikte sunulmalı ve senin adınla özdeşleşen salâvatlar gibi isminin ayrılmaz parçası olarak görülmeli değil miydi? Ben kutlu doğumun meydanlarında ilahi cd’leri ve kırmızı güller yerine KUR’AN meali dağıtılsın isterdim… “İşte Hz. Muhammed’i peygamber ve önemli kılan kitap bu denilsin” ve seninle birlikte Kur’an da gündeme taşınsın isterdim…
Kur’an’ın çizdiği Allah`ın kulu ve elçisi MUHAMMED profilinde buluşmak dileği ile…
17.04.2013