Kur’an, insanı yetiştirmek için gelmiştir… İnsan yetiştirmeyi küçümsemeyin zira bütün peygamberlerin ortak mesleği insan yetiştirmektir… Her peygamber, bir insan ustası idi… Maalesef günümüz Müslümanlarının en büyük eksiği insan yetiştirmeye önem vermemeleridir…
Biz birbirimizle uğraşırken, birbirimizle mücadele ederken birileri neslimizle, çocuklarımızla uğraşıyor… Yavrularımızı bizden koparıyorlar… Çizgi film, film, sinema, dizi, oyun, spor, futbol, takım, yarışma, festival, eğlence, kamp, gün, reklam vs. etkinlikler adı altında yavrularımızı önce bizden, sonra inançlarımızdan, değerlerimizden koparıyor ve onlara yeni anlayışlar, yeni uğraşlar, yeni değerler yüklüyorlar…
Öyle ki evlatlarımız yanımızda ama bizden ayrılar… Bize çok yakında ama bizlerden çok uzaktalar… Bizlere yabancılar… Bizleri çağın gerisinde görmekteler… Haksız da değiller… Çağ öyle hızlı gelişiyor ki değişimin hızına yetişmek mümkün olmuyor… Neslin dilinden konuşan, nesli kendi dünyasına çeken, kalabalıklar içinde evladımızı yalnızlaştıran, toplumuna yabancılaştıran bir teknolojik savaşla karşı karşıyayız…
Bu çağda “Teknolojik Nesil” yetişti… Bu nesil; hayalleri, beklentileri, düşünceleri, hesapları, kaygıları, kavgaları, anlayışları ile çok farklılar… Öyle ki bizlerden ayrı ve gayrılar… Globalleşen dünyanın dili hâkim oldu gençlerimize… Ne gelenek, görenek ne örf, adet kaldı… Özgür birey, özgür irade, özgür genç, özgür kadın, özgür toplum gibi süslü ama içi boş kelimelerle gençlerimizi özgürleştirerek sahibi belirsiz kölelere dönüştürdüler…
Taklidi özgünlük, köleliği özgürlük diye takdim eden modern çağın insan tacirleri başka yerden değil bizlerden besleniyorlar… Çocuklarımıza olan düşkünlüğümüzü, şefkatimizi, merhametimizi, rahat düşkünlüğümüzü kullanıyorlar… Bizlerden aldıkları paralarla bizlere saldırıyorlar…
İslami camialar devletin belli kademelerine adam yerleştirmek, başka bir cemaatin ayağını kaydırmak, devletin sunduğu pastadan daha çok faydalanmak için sarf ettiği çabayı insan yetiştirmeye harcamış olsalardı bu duruma gelmezdik…
Merak ediyorum “Ehli Sünnet elden gidiyor” telaşına kapılan hocalar, hacılar, yazarlar, çizerler “nesil elden gidiyor” kaygısını da yaşıyorlar mı? İslami camialar nesli yetiştirmek için ne yapıyor? Düşmanın neslimize doğrulttuğu silaha karşı kalkan geliştirebiliyorlar mı?
Hz. Yusuf’u oyun bahanesi ile kuyuya atanlar gibi bugün Yusuflarımız da oyun ve eğlence adına karanlık kuyulara atılıyorlar… Evlatlarımızın atıldığı kuyular Yusuf’un atıldığı kuyudan çok daha derin ve çıkmaz…
Yusuf’u karanlık kuyunun şerrinden koruyan babasının çocukluğundan beri yüklediği iman şuuru idi… Bizler de bugün evlatlarımıza iman aşısı yapmalıyız… Ama klasik iman aşısı değil yenilenmiş, çağdaş virüslere karşı anti virüs yüklenmiş düzenli, bilinçli ve etkili bir iman aşısı geliştirmeliyiz…
Artık amentüyü, birkaç sureyi ezberleterek, birkaç dini bilgi yükleyerek çağdaş virüslere karşı koruyucu bir iman aşısı yapmamız mümkün değildir… Ya ne yapmalıyız toplumsal bir bilinç inşa etmeliyiz… Bu bilinci ancak cemaatlerin dayanışması, safların sıklaştırılması, Diyanetin dava sahibi olup cemaatlerle omuz omuza vermesi ile mümkündür… Yani toplumsal duyarlılık oluşturmadan, neslin elden gittiği yaygarasını koparıp, ailelerin dikkatini çekmeden bu savaşa karşı koyamayız…
Kime karşı ve nasıl savaşacağımızı bilmeliyiz… Nesli nasıl kaybetti isek öyle kazanmalıyız… Düştüğümüz yerden kalkmalıyız… Nesli ihmal ettiğimiz yerde düşmüştük artık neslimize değer verdiğimizi, ihmal etmeyeceğimizi göstermeliyiz… Unutulmamalı ki her başarı değer vermekle, emek vermekle elde edilir…
Dernekleri çoğaltmakla, sayıyı kabartmakla değil eylemleri bilinçli ve etkili kılmakla, eylemleri çoğaltmakla bir şeyler elde edebiliriz… Çocuklarla birebir ilgilenmeliyiz, çocukları cemaatimizin üyesi olarak değil islam ümmetinin bir ferdi olarak yetiştirmeliyiz…
Maalesef bina inşası için geliştirilen formüller, yazımlar, çizimler, ölçüler o binalarda yaşayacak insanlar için geliştirilememiştir… Çünkü biz insanı inşa konusunda kayda değer adımlar atamadık… Hep yerimizde saydık…
Cemaatlerin insan yetiştirmek için ortak bir program geliştirmesi gerekir… Fikri ve mezhebi ayrılıkların bir kenara bırakılması ve kaybolan nesli yeniden kazanmak için uğraş verilmesi gerekir… Değilse mezheplerinizin, cemaatlerinizin ismi kalır ama nesli kalmaz… Nesli kalmayanların ismi ise hiçbir şey ifade etmez…
Unutmayın ki din insan için gelmiştir… Din insanı daha iyiye taşımak ve iyi olanı korumak için vardır… İnsanın, neslin kaybolduğu yerde din hiçbir şey ifade etmez… Dinin sahibi Allah’tır, dinini mutlaka koruyacaktır… Siz dinin koruma altına aldığı nesli, insanı korumaya çalışın… Mezhep kavgasını bırakın teknolojik silahlarla donanmış insanlık düşmanları ile savaşın…
İnsan yetiştirmek mezhep geliştirmekten, cemaatleri büyütmekten daha büyük bir eylemdir… İnsan yetiştirirken önce Allah’a kul olmasını, iradesine sahip çıkmasını ve ümmete fert olmasını aşılamalıyız… Böylelikle kazanırız değilse kaybetmeye mahkûm kalırız…