Bencillik denen hastalık “sadece kendini düşünmek
ve sadece kendine istemek” şeklinde tarif edilebilir… İnsan fıtratının sapma
hali olan bu hastalığın tedavisi oldukça zordur… Kur’an birçok ayette insanın bencillik
hastalığına tutulmaması için ikazlarda bulunur… Hz. Peygamberin; “kendi için
istediği hayrı mümin kardeşi için de istemedikçe kişi mümin sayılmaz” sözü tam
da bu hastalığın tedavisini anlatmaktadır…
Kur’an’ın zekât, sadaka, infak gibi emir ve tavsiyeleri
insanın bencilleşmemesi içindir… Bencilliğin sirayet ettiği toplumu haset
hastalığı istila eder… Günahlar birbirine bir zincirin halkaları gibi bağlıdır…
Bir günah büyüdüğünde öbür günahı doğurmaktadır… Onun için temel bazı günahları
tedavi etmemiz gerekmektedir… Kur’an münafıkları dolayısı ile günahkârları
“kalplerinde hastalık vardır” ayeti ile hasta olarak nitelemektedir…
Kur’an bencillik hastalığının ilk örneği olarak
şeytanı gösterir… Ardından insanlık tarihinde bencilliğin mümessili olan Kabil’den
bahseder… Ben ile başlayan bencilik hastalığı “sadece ben, sadece bana, hep
bana” şeklinde ilerler ve kişiyi insanlık sınırının dışına çıkarır…
Bencillik başkasının hukukuna tecavüz ettirmeye
başladığı zaman tehlikeli boyuta ulaşmış demektir… Bencilliğin en üst katı “her
şey benim hakkımdır, istediğime ulaşmak için her yol mubahtır” anlayışıdır…
Artık bu noktaya gelen kişinin veya grubun tedavisi etkisiz ve yetkisiz hale
getirilmesinden başka bir şey değildir…
Bu tür manevi hastalıklar küçük boyutta iken
tedavi edilmediğinde büyür ve önü alınmaz hale gelir… Dini eğitimin hakkı ile
verildiği bir toplumda bu hastalıklar yok olmasa da ileri boyutta olmaz…
Tüm azgınların, tüm zalimlerin, tüm günahların
temelinde bu hastalık yatmaktadır… Kendi egemenliği için İsrail Oğullarının
çocuklarını kesen Firavun’un, kız çocuklarını diri diri toprağa gömen
müşriklerin temel hastalıkları bencillik idi…
Fedakârlık bu hastalığın panzehiridir… Eğer kişi
fedakâr olmayı bilir ve bu yolda ilerlerse bu hastalık kendisine bulaşma imkânı
bulamayacaktır… Hayatlarını hiçe sayan Peygamberlerin, sahabelerin, şehitlerin
fedakârlığı tartışılmazdır… Dikkat edin tarih bencilleri değil fedakârlığı
bayraklaştırır…
Fedakarlığın örnekleri saymakla bitmez… Ateşe
atılan Hz. İbrahim, yurdunu terk eden Hz. Musa, Hz. Muhammed, sarayı değil
Allah’ı tercih eden Hz. Asiye, Ashab-ı Kehf; Yasir ailesi vs. daha nice
örnekler fedakârlığın numunelerdir…
Çocuklarımıza günlük hayatımızda fedakârlık
örneklerini, fedakârlık hikayelerini anlattığımızda evimize bencillik
hastalığının girmesini önlemiş olacağız… Ana babası yaşlandığında onlara bakan,
fakirlerin ihtiyacına koşan, yetimin yardımında bulunan, mazlumun yanında
duran,
Kendi aleyhinde bile olsa hakkı söylemekten
çekinmeyen, sevdiği şeylerden infak eden, Müslüman kardeşinin sıkıntılarını
gideren, komşusu aç iken tok yatmayan, bir mazlumun feryadını işittiğinde
yerinde duramayan ve tüm bunları ilahi rıza doğrultusunda yapan kişi fedakârlık
mertebesine ermiştir ki bunun adı Kur’an’da ihsandır…
Muhsin olana müflis şeytan ne yapabilir ki?
”Şeytan muhlis kullarıma yani fedakâr kullarıma, benciliği bir kenara bırakmış,
hakkın rızası için halkın hizmetine adanmış kullarıma hiçbir olumsuz etkide
bulunamaz” diyen rabbimizdir…
Fedakârlık deyip geçmeyin… Fedakarlık, şeytanın
delip geçemediği bir takva zırhıdır… Kulluğun süsü ve özüdür… Kendi rahatını,
kendi geleceğini, kendi arzularını ertelemek demektir… “Sevdam cennete kalsın”
demenin ödülünü sadece rabbimiz takdir eder…
Rabbimizin Allah ve resul sevgisini her şeyin
üstünde tutması, cennet karşılığında canlar, mallar pahasına mümin kulları ile
ticaret sözleşmesi imzalaması fedakârlığı yani muhsinliği yerleştirmek için
değil mi?
Allah’ın emir ve yasaklarına uyan, beş vakit namazlarını
kılan, oruç tutan, infak eden, zekât veren, cihad eden, kendisi muhtaç olduğu
halde başkalarının ihtiyacını gideren, üzüntüsünü, acısını içine akıtıp
nankörlük pahasına dahi olsa ihsan yani fedakârlık yolundan dönmeyen kul
Allah’ın özel kulu değil de nedir?
İhlasın olmadığı kullukta ihsanı beklemek doğru
değildir… Onun için rabbimiz önce ihlası, katışıksız imanı yerleştirir sonra da
ihsan yolunda kullarını eğitir… İman tohumunun yeşerdiği müminde ihsan meyvesi
devşirilir… İman tohumunun yeşermediği kişilikler bir bir yere serilir…
Unutmayın! Bencillik şeytanı yakan afettir… Bu
hastalığın sonu felakettir…
06. 08. 2016