Bugün 28 Şubat... 28 Şubat zulmünün hatırlattığı
Firavun ve zulmünü Allah Kur’an’ın 28. Süresi olan Kasas Suresinde şöyle niteler:"O
ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize
döndürülmeyeceklerini sandılar." Bu süre şu ayetle nihayet bulur: “Sakın
hayatına müdahil olarak Allah’la birlikte başka ilahlar edinme… Çünkü ilah
sadece Allah’tır.” Tarih zulmedenleri hep cezalandırmıştı ve yine tarih
tekerrür etti… Mazlum halk “Yeter!” dedi… Bin yıl süreceği zannedilen 28 Şubat
zulmü 10 yıl dahi sürmedi…
28 Şubat sürecinde halk iradesi yok sayılıyor,
usulsüz koalisyonlar kuruluyor, dayatmacı tavırlar sergileniyordu… Kudüs gecesi
düzenlendi diye İsrail’in köpekliğini yapan cuntacılar Sincan’da tank
yürütüyorlardı… Yurdun dört bir tarafında “Rabbimiz Allah’tır” diyen bilinçli
müminlere operasyonlar düzenleniyor, haksız gerekçelerle Müslümanlar içeriye alınıyor,
bir inanç kıyımı yaşanıyordu…
İnancın simgesi başörtüsünü siyasal simge diye
yasaklanıyor, örtüsüne bürünmüş, örtünmeyi şiar bilmiş mü’mineler dışlanıyor,
okullardan atılıyor, bir insan olarak kazandıkları hakları sırf mümine
olduklarından dolayı kaybediyorlardı… Minik çocukların Kur’an okumalarına engel
olunuyor, “iman erleri” yetiştiren “İmam Hatipler” üvey okul muamelesi görüyor
ve imanlı gençliğin üniversitelere geçmelerinin önüne geçiliyordu…
Adeta “Ashab-ı Uhdud” zulmü yaşanıyordu… 28 Şubat
zalimleri ve kuklaları yapılan zulümlerin keyfini ekranları başında kadeh
tokuşturarak kutluyorlardı… İmanı Anadolu’dan sürmeye ahdetmiş 28 Şubat
şeytanları, aynı zamanda doğu halkına kan kusturmak için “Batı Çalışma Grubu”
diye isimlendirilen zalim ve münafık bir oluşumu sahneye sürüyorlardı…
Bilmedikleri bir şey vardı: “Allah sonlarını
bilmedikleri yerden getirecekti... Mazlumun gözyaşı, düştüğü yeri yakacaktı…
Bilmedikleri, tanımadıkları ve kendisine kafa tuttukları Allah’a
yenileceklerdi…” Allah’ın tanıdığı mühleti, Allah’ın kullarının aleyhinde
kullanıyor ve adeta Şeytan ile ittifak kuruyorlardı…
Biz bu süreçte tabiri caizse bir “kâhtı rical”
dönemi yaşadık… Adamlığın yokluğa mahkûm edildiği dönemleri gördük… İnancın
esarete mahkûm edildiği, dinin gericilikle nitelendiği, irtica ile inananların
rencide edildiği dönemlerden geçtik…
28 Şubatçılar bu süreçte ellerinden geleni
yaptılar… Hiçbir zulümden kaçınmadılar… Bir genç İslam’a sarılıp biraz kitap
okumaya, inancını anlatmaya başladı mı tehlikeli adam ilan ettiler; ırz
düşmanlarını, banka hortumcularını, vatansever görünen vatan hainlerini,
karanlık iş görenleri, çetecileri, gözleri dönmüş katilleri, hak gasıplarını,
vicdan kasaplarını, ölümler saçan içki sarhoşlarını, yuvalar dağıtan
kumarbazları, halkları kudurtan fesatçıları bıraktılar mazlum halkı Kurtlar
sofrasına terk ettiler…
İslamı irtica diye yaftaladılar, kahrolsun şeriat
naraları atanları sokaklara saldılar, küfre destek hakka köstek oldular, kamu
çalışanı mümin olursa takibe aldılar, görevinden ettiler, bu ülkenin kaymağını
dışa yedirdiler, İMF’ den halka hizmet adına borç aldılar bir grup vatan haini
gözü doymazlara peşkeş çektiler…
Ülkenin ekonomisini sarstılar, halkı sefalete
ittiler, basına kendi reklâmlarını yaptırdılar, hakka aleyhtarlık için paraya
doyurdular, halkın gözüne bakıp özünü kuruttular, yaptıkları her zulmün
gerekçesi için rejimi korumak dediler, faili mechulleri yaptılar, örgütlere
yıktılar, örgütler uydurdular, saf halkı bir ekmek savaşına soktular ve daha
neler neler yaptılar…
28 Şubat planlandığı gibi gitmedi... Şeytanları
kendilerini yalnızlığa terk etti… Her hesabın üstünde ilahi bir hesabın olduğu
gerçeği bir kez daha tecelli etti… Hainlerin Allaha karşı başlattıkları savaş
akametle son buldu...
Üniversitelerin kapısında sırf başörtüsünden
dolayı bekleyen, elleri kelepçelenen, yurt dışında okumak zorunda bırakılan,
inandığı değerlere sahip çıktığı için okuma hakkından mahrum bırakılan, öteki
vatandaş muamelesi gören, horlanan, aşağılanan, ikna odalarına alınan, hoca
bildiklerinden furuat hezimetini duyduğunda yıkılan, gözyaşı dökmeye mahkûm
edilen bacılarımın ahı zalimlerin sonunu getirdi…
Başörtü mağduru kardeşlerimin bugün sorunsuz bir
şekilde başörtüleri ile üniversiteye ve kamusal alana girdiklerini gördüğümde
“biz zalimlerin sonunu bilmedikleri yerden getiririz” ayetini hatırlıyor ve
rabbime secde ediyorum…
Katsayı uygulamasının mağduru olan, rakipleri ile
eşit şartlarda yarışmadığından dolayı İmam Hatibi terk etmek zorunda bırakılan,
İmam Hatip orta kısmı kapatıldığı için İmam Hatip için gerekli temel donanımı
alamayan, İmam Hatip mezunu olduğu için maruz kaldığı katsayı zulmünden dolayı
hak ettiği üniversiteye yerleşemeyen kardeşlerimin ahı yerde kalmadı…
İmam Hatip mezunu kardeşlerim için bugün öyle bir
sorunun olmadığını gördüğümde, aksine İmam Hatiplerin bugün dolup taştığını,
İmam Hatip okullarının yaygınlaştığını ve çoğaldığını gördüğümde “zikri biz
indirdik ve onu koruyacak olan da biziz” ayetini hatırlıyor ve rabbime
şükrediyorum…
Kur’an kurslarına baskınların yapıldığını, Kur’an
okuma yaşının yükseltildiğini, camilerde Kur’an okumaya gelen birçok çocuğu
“yaşı tutmuyor” diye geri gönderildiğini, birçok Kur’an kursunun kapatıldığını,
bu yolla öğrencilerin dinden uzak yetiştirilmeye çalışıldığını bilmeyenimiz var
mı?
Bugün hainlerin başarısız olduğuna şahit
olduğumda; Kur’an okumada yaş sınırının kaldırıldığını, Kur’an kurslarının fazlalaştırıldığını,
Yaz Kur’an kursları dâhil olmak üzere tüm Kur’an kurslarına Kur’an, elif-ba ve
kitap setlerinin bedava dağıtıldığını, Kur’an kurslarına her türlü desteğin
verildiğini gördüğümde “Kim Allaha karşı gelmekten sakınırsa Allah ona bir
kurtuluş kapısı açar ve kendisine ummadığı yerden rızık yağdırır” ayetini
hatırlıyor ve rabbimin gücüne bir kez daha iman ediyorum…
Liselerde gençler, din kültürü dersini bir saat
görürlerken bugün liselerde isteğe bağlı olarak Din Kültürü derslerinin 7 veya
8 saate çıkarıldığını, “Hz Muhammed’in Hayatı”, “Kur’an Okuma”, “Temel Dini
Bilgiler” ve “Din Kültürü” dersleri adı altında gençliğin dinlerini okul
ortamında öğrendiklerini, artık öncelerden çok farklı bir eğitim politikasının
uygulandığını ve 28 Şubat projesi olan “dinsiz gençliğin” değil “imanlı neslin”
yetiştirilmek istendiğini gördüğümde “Allah’ı hakkıyla takdir edemediler Allah
güçlü ve kuvvetlidir” ayetini hatırlıyor ve rabbimin “Muntekim” ismine
sığınıyorum…
Camilerin imamsız kaldığını, ehliyetsiz insanların
imamlık yaptığını, camilerin ilgisizlikten harabeye döndüklerini, imamların en
düşük memur maaşı ile vazife yaptıkları için ikinci bir işe muhtaç
bırakıldıklarını, hutbe ve vaazların merkezileştirildiğini, imam ve vaizlerin
seslerinin kısıldığını, Diyanetin köreltildiğini, köylerde ölü yıkayacak cenaze
namazı kıldıracak imam olmadığı için köylülerin uzak köylere gitmek zorunda
kaldıklarını, halkın din bilgisinden ve imam ilgisinden mahrum bırakıldıklarını
gördük, yaşadık…
Ama bugün 28 Şubat mezaliminin aksine her camiye
imam atandığını, imam maaşlarını iyileştirildiğini, en ücra köyün imamsız
bırakılmadığını, atanan 50 000’e yakın imam ve din görevlisi ile halkın din
ihtiyacının giderilmeye çalışıldığını, merkezi vaaz ve hutbelerin
kaldırıldığını, ana dilde hutbe ve vaaz uygulamasına start verildiğini ve
Diyanetin üzerindeki baskıların bertaraf edildiğini gördüğümde “Allah’ı
zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma…” ayetini hatırlıyor ve “Kayyum” olan
rabbime iltica ediyorum…
Formasyon alamadığı için öğretmenlik yapamayan,
aldığı ilahiyat eğitimini atanamadığı için kullanamayan, asgari ücretle
çalışmak zorunda kalan, binlerce Din Kültürü öğretmenine ihtiyaç olmasına
rağmen görmezlikten gelinen, irtica korkusuyla işsizliğe mahkûm edilen
ilahiyatçı kardeşlerimin kötü durumlarını sürecin her zulmünü yaşamış biri
olarak çok iyi biliyorum…
İlahiyatçıların dün yaşadıkları olumsuz şartları
geride bıraktıklarını, birçok orta ve lise imam hatip okuluna öğretmen ve
yönetici olarak atandıklarını, imam, vaiz, müftü vs. olduklarını, birçok
üniversiteye araştırma görevlisi olarak başladıklarını ve irtica korkusunun
kalmadığını müşahade ettiğimde “zalimler en yakın bir zamanda nasıl
devrileceklerini göreceklerdir” ayetini hatırlıyor ve mazlumların şahlandığı
bir dünyada umudumu yeniden diriltiyorum…
İmam Hatip mezunlarına uygulanan katsayı zulmünün
yanı sıra İlahiyat kontenjanlarının düşürüldüğünü, İlahiyat Fakültelerindeki
öğrenci sayısının hoca sayısının çok gerisinde kaldığını, birçok ilahiyatın
kapanma aşamasına geldiğini, kimi İlahiyatların kapısına kilit vurulduğunu,
İlahiyat ikinci öğretimlerin kapandığını gördüm ve yaşadım…
Bugün İlahiyat kontenjanlarının arttırıldığını,
ikinci öğretimlerin açıldığını, kapanan ilahiyatların eğitime başladıklarını,
20 İlahiyat Fakültesine ek olarak 100 İlahiyat Fakültesinin açıldığını
gördüğümde “Allah’a yardım ederseniz Allah’ta size yardım eder” ayetini
hatırlıyor ve Hz. Musa’nın; “rabbim indireceğin her hayra muhtacım/z” duasını
tekrarlıyorum…
28 Şubat zulmüne maruz kalmış, hak ve hukuku
ayaklar altında çiğnenmiş, inancından dolayı horlanmış, ihanetlere maruz kalmış
Müslüman kardeşim! Yeter artık bir kalk… “Müzzemmil”den, “Müddessir”den sana
sesleniyor hak… “Oku” hitabından sonra inen ilk emirdir; “kalk”…
Kalk! Uyan ve uyandır… Kulluğu ayağa kaldır…
Uyuyan insanlığı uyandır… Oturan mazlumları ayaklandır… Kalk! Tüm cihana Rabbin
büyüklüğünü haykır… Cehaleti sonlandır… Kalk! Kendini arındır… Kötülükleri
toplumdan uzaklaştır…
Bir asır geçti, yeter… Hep ezildi müminler… Bitmez
oldu zulümler… Her tarafta kan akıtıyor zalimler… Susuyor âlimler… Konuşuyor
cahiller… Bölünüyor mü’minler… Çatışıyor mezhepler, kavimler, cemaatler… Fitne
ekili her yer… Körelmiş gözler… Kulaklarda perdeler… Suskunluğa bürünmüş
diller… Hakka gelmiyor kalpler…
Kalk artık, yeter uyuduğun, boş boş oturduğun,
avunduğun… Yeter şeytana uyduğun, mazeretler uydurduğun… Yeter artık korktuğun…
Son bulsun umutsuzluğun… Kalk artık, bir kalk… Ayağa kalk… Etrafına bir bak…
Kalmış mı ahlak? Görevin değil midir Nuh gibi yılmadan bıkmadan usanmadan hak
dava için çalışmak?
Yeter artık, kalk… Sönmeye yüz tutmuş imanına bir
bak… Göster bana hani nerede kardeşi kucaklamak, mazluma ses olmak, zalime
karşı durmak… Hani nerede haksızlıklar karşısında susmamak, zulümlerde
pusmamak, cennet sevdasıyla yaşamak…
Kalk artık yeter… Uykuya, uyuşukluğa, bencilliğe,
tembelliğe, nankörlüğe, son ver… İradene vahiyle can ver… Artık ses ver… Sessiz
yığınların içinden haykır… İmanını ayağa kaldır, zalimleri telaşlandır…
Mazlumları ayaklandır… Vahiy bayrağını hayatın her alanında dalgalandır…
Kalk ve kendini inandır… Zafer, imana
uyanlarındır… Ayağa kalkanlarındır… Ölüme dek hak için koşanlarındır… Allahtan
başkasından korkmayanlarındır…
28 Şubat 2015