“Sen sevdiğini doğru yola iletemezsin lakin Allah,
(istediğinde) doğruda olmak isteyeni doğru yola iletir. Allah kimin doğru yola
geleceğini çok daha iyi bilir.”(Kasas,56) ayetinde “sevgi” ve “hidayet”
kavramları öne çıkar… Yürekten sevmeyi, içten sevmeyi anlatan “Hub” kavramı
geçer bu ayette “sevginin” karşılığı olarak…
“Hub”, kalbe ekilen bir sevgi tohumudur… Bu tohum
doğru sulanmaz ve gerekli işlemlerden geçmezse “ruhu hasta bir kişilik” üretir…
Aynı Hz. Yusuf’u seven melikin karısının sevgisinin çığırından çıkması ve
sevginin tutkuya varması gibi… Vezirin o itibar gören karısı artık dillere
düşmüştü… Çünkü sevgi tohumunu yanlış yere ekmiş ve yanlış beslemişti… Sevginin
tutkuya dönüşmesi, efendinin köle düşmesi gibi acı ve elem vericidir…
Tutku şeytanın sevgiye karşı silahıdır, sevginin
şeytanlaşmasıdır… Sevgi ile tutku birbirine yakındır, ama özleri farklıdır…
Sevginin kaynağı insani iken tutkunun kaynağı şeytanidir… Sevgi, insani bir
yöneliş iken; tutku, cinsi bir yöneliştir… Sevgi, duygunun dengeli yürüyüşü
iken; tutku, duygunun dengesiz koşusudur… Sevgide kalp ve akıl işlevde iken,
tutkuda kalp ve akıl işlevini kaybetmiştir…
Tutku, tutmaktan gelir… Aklın, kalbin, bilginin,
bilincin tutulması demektir… Tutku, kişinin tutukluluk halidir, esaret halidir…
Sevgi, kişinin özüne dönmesi, özüne dönenin özlemesi ve özlenmesidir… Sevgi,
özüne dönenin daha da özgürleşmesi ve özgünleşmesidir… Tutku kişiyi aşk
zindanında Züleyha yapar, sevgi ise kişiyi Yusuf kılar…
Tutku ile sevgiyi ayırt edemeyenler; tutkuyu sevgi,
aşkı da sevginin doruğu zannederler… Sevginin doruğu sevenin sevdiği ile
bütünleşmesi iken, tutkunun doruğu sevenin sevdiğinde kaybolması, yok
olmasıdır… Sevgi; varlığı devam ettirmek, var olmanın bilincinde kalmaktır…
Tutku; varlığı yokluğa çevirmek, var olma bilincini yitirmektir, kendini
kaybetmektir…
Sevgi, sahibine şeref; tutku, sahibine eseftir…
Hz.Yakub’un Yusuf’a olan sevgisini diğer çocuklarının kıskanmasına sebep olacak
şekilde göstermesi sonucu baş gösteren kıskançlık krizinin Yakub’a; “ya esef
ale Yusuf’a” (ah Yusuf, yazık oldu Yusufa) sözlerini söylettirmesi esef verici
tutkunun göstergesi değil midir? Yanlış sevgi, sevenden çok sevileni sevgiliyi
yaralar…
İki sevginin kurbanı olmuştu Yusuf… Babası
Yakub’un “şefkat” kaynaklı sevgisi Yusuf’u kuyuya, vezirin eşi (İsrailiyat
dilinde Züleyha’nın)“şehvet” kaynaklı sevgisi ise Yusuf’u zindana düşürdü…
Sevginin hangi kaynaktan beslendiği önemlidir… Şefkatten kaynaklanan sevgi
masum iken, şehvetten kaynaklanan sevgi ise meftundur… Hz. Yakub’un ve vezirin
karısının Yusuf’a besledikleri sevginin yoldan çıkması onlardan çok Yusuf’u
yaralamadı mı? Çocukluğunu köle ve sılasından çok ötede geçirmesi sonrasında da
elinde büyüdüğü kadının tacizine maruz kalıp suçsuz yere zindana atılması
yanlış sevginin Yusuf’a kesilen faturası değil miydi? Bazen insan sevginin,
sevilmenin kurbanı olabiliyor… Buna en güzel örnek Hz. Yusuf oluyor…
Bu örnekler ki bizlere: “Sevgi vardır adamı saygın
kılar, sevgi vardır adamı sefil yapar.” mesajını verir… “ Şeğafehe Hubbehe” (Sevgisi
aklını başından almış) (12/30) diyorlardı vezirin karsının; yoldan çıkan, zehir
saçan, duyguları kör ve sağır bırakan sevgisi için… Aklı baştan alan sevgi,
sevgiliyi ilahlaştırır, seveni yalnızlaştırır, seveni sevdiğinde yaşatır ve bu
sevgi ancak ve sadece Allaha yapılır, sadece o’na yapılmalıdır… Değilse o
sevgiden kaçınılmalıdır, sevginin yozlaşmaması için çalışılmalıdır…
"Eğer babalarınız, oğullarınız,
kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabânız, kazandığınız mallar, kesada
uğramasından korktuğunuz ticaret(iniz), hoşlandığınız konutlar, size Allah`tan,
Elçisinden ve O`nun yolunda cihâd etmekten daha sevgili geliyorsa (en sevgili
olması gereken Allahın yerine başkalarını koymanızın cezası olarak) Allâhın
başınıza neler getireceğini bekleyin, görün ve iyi bilin Allâh, doğru yoldan
çıkmış kimseleri doğruya iletmez.”(Tevbe, 24) ayeti en sevgilinin kim olması
gerektiğini ve Allaha duyulan sevginin önüne hiçbir sevginin geçmemesi
gerektiğini anlatmıyor mu?
Bir nevi sevginin kuralını yazmaktadır bu ayet…
Her şeyin bir kanununun olduğunu söyleyen Kur’an, sevginin de kanununu
yazmıştır; o da “her zaman ve her yerde, herkesten en önce ve en önde, en büyük
ve en içten bir şekilde Allah’ı sevmektir…” Çünkü sevgi, Allah’la başladı,
çünkü sevginin başı ve kaynağı Allah’tı… O sevmeseydi ve seni severek var
etmeseydi, sen sevemezdin, sevgi nedir bilemezdin… Allah’ın insanı “alak”tan
yaratması, aslında bir yönüyle insanın, “sevgi ve ilginin sonucu olarak
yaratılması” demektir…
Allah, Kur’an’da kimi sevdiğini, kimi sevmediğini
söylemektedir ve sevgisini kazanmanın adresini, “resule uymak” olarak
belirlemektedir…Ayetler, “Resule uymayanların Allah’ın sevgisinden mahrum
kalacakları” mesajını açık ve net bir şekilde vermektedir… Yukarıda
zikrettiğimiz ayet (Tevbe, 24), aslında “sevginin ucuz olmadığını ve ucuz
yollarla kazanılmayacağını” anlatır…
Ucuz sevgilerin faturası ağır olur… Ucuz sevmek,
ucuz sevilmeyi gerektirmez, Allah’ı çok sevdiğini iddia edip ona uymamak
aslında ucuz yollu sevmektir… Sevgi değerlidir, sevginin değdiği yer yeşerir…
Amellerin başı niyet ise dinamiği de sevgidir… Sevgisi olmayanın nefreti
ilerdedir… Nefreti çok olanı zillet beklemektedir… Sevgiye güç veren sevginin
doğru adreste olmasıdır, adresini şaşıran sevginin uğraşısı ise abestir…
Kişi sevdiğini hidayete, doğruya eriştirmek ister
ve bunun için çırpınır (Kasas,56)… Bu çaba sevgilinin, seven üzerindeki hakkı,
sevginin hukukudur… Sevdiğine yanlışı gösteren, sevdiğini yanlışa sevk eden,
seven değil sömürendir… Sevgi sömürücüsüdür… “Sen sevdiğini doğru yola
iletemezsin…” (Kasas,56) ayeti, bize sevginin hukukunu ve sevmenin ahlakını
öğretmekte ve “sevgi, kuru kuruya olmaz… Seven, sevdiğinin yanlışına göz
yummaz… Sevenin sevgisi, gözlerini kör kılmaz” mesajını vermektedir…
Sevgilinin yanlışını görmeyen, sevdiğinin
yanlışına göz yuman sevmiş değil tutulmuştur, tutulmak ise; “insanlardan kimi,
Allah`tan başka eşler tutar, Allâh`ı sever gibi onları severler. İnananlar ise
en çok Allâh`ı severler.”(Âl’i-İmran, 31) ayetinde çok güzel bir şekilde
anlatılmaktadır… Bu ayet; “sevgine, sevdiğine, sevginin adresi ve ölçüsüne
dikkat et” demektedir… Ayet, mü’min için “en sevgili” makamında bulunan
Allah’ın, “sevgi kanununa” uyulması gerektiği gerçeğini işlemektedir…
Ey sevgiye susayan, sevgiyi arayan gençler! Sevgi
oyunu ile sizi oyalıyor diziler… Sevgi yoluna kurulmuş tüm şeytani düzenler… En
atılgan ve verimli döneminizde sizleri uyutmak ve oyalamak için sevgi masalını
okuyor nefrete sevgi elbisesini giydirenler… Emeksiz ve yüreksiz sevgiyi adres
gösteriyorlar, tutkuyu aşk diye yutturuyorlar, duygularınızla oynuyorlar…
Ey gençler! Zamanın zalimleri sizleri sevgi silahı
ile vurmaya çalışıyorlar… Sevginin seyrini değiştiriyorlar… Kuralsız sevgiyi
dayatıyorlar… Sevmek kadar güzel ve önemli bir meziyetin masumluğuna ve
ulviliğine kast ediyorlar… Sevgi, kalbi bir gerçektir, her insanda bulunması
gereken bir meziyettir... Nefretin zıddı ve varoluş sebebidir…
Sevgi, ilahi bir vergidir, kuralı ve kanunu
bellidir… Kur’an, Rabbin kula sevgisinin göstergesidir… Sevginin kaynağı
rahmet, dili şefkat, eylemi nezaket, ürünü bereket, sonu izzettir… Doğru
adreste seyretmeyen sevginin sonu hem seven hem de sevilen için felakettir…
Kuralsız ve kontrolsüz sevginin sonu zillettir, nedamettir(pişmanlıktır)…
Tutulmadan sevmek ve sevgi ile tutunmak dileği
ile…
21.07.2013