Kur’an tefsirinde bir sapma örneği…
Size daha önceki yazılarımda hürafeleri din diye satanlardan, yalancı resullerden, Kur’an’ın meal yolu ile tahrifinden söz etmiştim… Şimdi de sizlere tefsir adı altında yapılmış bir tahriften bahsedeceğim… Bu tefsirdeki aşırılıkları okuduğunuzda, “bu kadar da... olmaz” diyeceksiniz, tepki göstereceksiniz ama İhsan Eliaçık’a yanlışını asla kabul ettiremeyeceksiniz…
İhsan Eliaçık’ı bilmeyenimiz yoktur… Nasıl bilmeyelim ki! Gezi parkı eylemlerinin “baş imamı” olmuştu değil mi? Hatta müezzinliğini de kendini mehdi ilan eden bir sahtekâr yapmıştı… Gezi parkı eylemleri sürecinde İhsan Eliaçık’ın hükümete kin kusan açıklamaları ve asılsız paylaşımları bizi üzmüştü… İhsan Eliaçık, İslam’ı olduğu gibi kabul etmeyen kimi sol kesimlerin yeni dini olan “sol İslam”ın mimarıdır…
İhsan Eliaçık, zamanın yeni Yaşar Nuri Öztürk’ü, Zekeriya Beyaz’ı konumundadır… Hak ve hukuktan dem vurup Hak dinin temel ilkelerini hiçbir delile dayanmadan yok sayan medyatik hoca, artık sol kesimin ilgi odağıdır… “Kur’an bize uymaz, bize Kur’an’ı uydur” diyen müşriklerin yolundan yürüyen Eliaçık cemaati, yazı, söylem ve eylemleri ile Kur’an’ı kendilerine uydurma sevdasındadırlar…
İhsan Eliaçık’ı, daha fazla tanıtmaya gerek yok değil mi? Gezi parkı imamı Sayın İhsan Eliaçık’ın “Yaşayan Kur’an Tefsiri” isimli “üç ciltlik” bir tefsiri bulunmaktadır… Bu tefsirden 2007 yılında haberdar oldum… İlgi çekici yorumlarının olduğunu ve kıssalara çok farklı yaklaşımlarda bulunduğunu söylüyordu bazı arkadaşlar… Bunun üzerine incelemeye başladım ve tefsiri okudukça hayretler içinde kaldım…
Tefsiri ilk okumaya başladığımda yorumlarındaki güzellik ve cazibe beni etkilemişti… Kimi ayetlerin mesajı çok güzel bir şekilde güncel bir dille günümüz insanına aktarılmaktaydı… Bence bu tefsirin en güzel yönü, ayetlerin mesajını günümüze taşıyor olmasıdır… Bu yönü ile gerçekten yaşayan bir tefsirdir… Ama her yaşayan gibi bu tefsirde ölüme mahkûmdur, ölecektir… Kimi eserler kıyamete dek yaşarlar, kimi eserlerde yaşarken kendi kıyametlerini koparırlar… İşte Eliaçık’ın tefsiri de yaşarken kendi kıyametini kopartan, sonunu kendi hazırlayan bir tefsirdir…
Yaşayan Kur’an tefsirini “tahrif” olarak nitelememizin sebebi ilerde zikredeceğimiz ayet yorumlarıdır… Özellikle kıssalar konusunda iddialı bir dil kullanan Eliaçık, bu konuda çok araştırma yaptığını ve geçmiş toplumların tarihi üzerine çokça okuduğunu ve bu araştırmaları Kuran kıssaları ile birleştirip yeni ve farklı bir tefsir tarzı geliştirdiğini söylemektedir…
Eliaçık, tefsirinde Arap dilinin kelime anlamlarındaki zenginliği kullanmakta ve işine geldiği yerde temel anlama alınması gereken bir kelimeyi hiçbir gerekçeye dayanmadan yan anlama alabilmektedir… Tefsirinde tutarlı bir üslup izlemeyen yazar, kelime oyununa çokça girmektedir… Mucizeleri akılla tutarsızca yorumlamakta, gaybi varlıkları reddetmekte, peygamberlerin hayatına uygun olmayan yorumlar geliştirmektedir… Tefsirinde dinlerin birliğini savunmakta ve islam’ın temel ilkelerini keyfice yorumlamaktan geri durmamaktadır..
Meallendirmelerde yaptığı yanlışlar ise ayrı bir değerlendirme konusudur… Mealinde serbest bir çeviri yolu izleyen yazarın meal konusunda çok başarısız olduğu gözlerden kaçmamaktadır… Aslında yazar ehil olmadığı alanda eser yazmış ve yorumlarında ayetleri zorlamıştır… Yorumlarında aşırıya kaçmış ve herhangi bir kaynağa dayanmamıştır…Yazar, yorumunu haklı çıkarmak için tahrif edilmiş bulunan Kitab’ı- Mukaddes’ten alıntıda bulunmaktan da geri durmamıştır…
İhsan Eliaçık’ın Tefsirinden bazı sapkın yorumlar:
A- İslamın temel ilkelerini sarstığı ayet tefsirleri:
“ Doğu da, batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır. Allah her yeri kuşatmıştır. Allah her şeyi biliyor; bundan hiç şüpheniz olmasın” (2/115) Ayetinin tefsirinde;
“Gerekirse yeryüzünün her tarafında, hatta her yöne durularak namaz kılınabilir (1.Cilt, Sayfa: 73)” yorumunda bulunmakta ve Kıbleye dönmenin farz olmadığını anlatmaktadır…
B- Mucizeleri yorumladığı ayet tefsirleri:
1- “Nihayet İsa İsrailoğullarına peygamber olarak seslendi: “Ben size Rabbinizden ayet ile geldim. Size çamurdan kuş biçiminde bir yaratık yapıp içine üfleyeceğim; Allah’ın izniyle hemen bir kuş olacak. Allah’ın izniyle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştirip ölüleri dirilteceğim… (3/49) Ayetinin tefsirinde;
“Allah’ın izniyle gözlerinizi açacağım, kulaklarınızın pasını sileceğim, üzerinizdeki ölü toprağını kaldıracağım.(1.Cilt, Sayfa:154)” yorumunu yapmaktadır… Hz.İsa’nın mucizelerini hiçbir gerekçeye dayanmadan reddetmektedir…
2- “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik.” (21/69) Ayetinin tefsirinde;
Aslında Hz. İbrahim’in ateşe atılmadığını, onu sadece ateşe atmaya teşebbüs ettiklerini ve belki de yağan bir yağmur ile ateşin söndüğünü ve İbrahim’in böylelikle yanmaktan kurtulduğunu söyleyerek cehaletini sergiler… Hâlbuki ilahi emir İbrahim’e selamet olması için ateşe yapılmıştı, yağmura değil…(2.Cilt, Sayfa:190)
3- “Böylece, Yûnus kendini kınayıp dururken balık onu yuttu.” (37/142) ayetinin tefsirinde;
Balığın Asur devletini simgelediğini söyledikten sonra: “Asur devleti onu zindana kapattı. Çünkü gemidekiler, polis çağırıp devletin adamlarına onu teslim ettiler…(2.Cilt, Sayfa: 447)” Yorumunu yaparak Balığı zindan olarak algılamıştır…
4- “Böylece ona gebe kaldı ve bu haliyle uzak bir yere çekildi”… (19 / 22) ayetinin tefsirinde;
“Meryem her normal insan gibi bir erkekle (marangoz Yusuf) nişanlanmış ve ondan gebe kalmıştır…” yorumunu yaptıktan sonra Meryem’in bakire doğumı yaptığını ve bunun için “düzgün (genç, yakışıklı) bir erkek” ile rüyasında ilişkiye girdiğini görüp (timsal olunup) rahmindeki yumurtacığı harekete geçirmiş olabilir. “(2.Cilt, Sayfa 143-144)” demektedir… Meleği Allahın gücü olarak kabul ettiği için ayet yorumunu ihtimaller üzerine bina etmektedir…
5- Sağ elindekini at, onların yaptıklarını yakalayıp yutsun. Çünkü onların yaptıkları yalnızca sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise her nerede olsa felâh bulmaz.” (20/ 69 ) ayetinin tefsirinde;
“Hz. Musa’nın buradan başka hiçbir yerde sihire başvurduğu görülmemiştir(2. Cilt, Sayfa 169-170)” yorumunda bulunarak “asa” mucizesi diye bildiğimiz şeyin aslında Hz. Musa’nın yaptığı bir sihir olduğunu söylemektedir… Hâlbuki Musa’nın sihirbazlığını gören sihirbazların iman etmemeleri gerekirdi… Sonuçta Musanın da yaptığı bir sihirdi… Eliaçık, mucizeleri kabul etmemek için peygamberlere iftira etmekten geri durmuyor…
6- “Yine hatırlayın, Musa halkı için su aramıştı. O zaman biz ona , “Elindeki asa ile kayayı göster” demiştik.” (2/60) ayetinin tefsirinde;
“Musa, içecek su arayışına girmişti. Bir kaya yarığından fışkıran sular buldu. Derken kabilelere onu gösterdi. (1. Cilt, Sayfa 52 )” yorumunda bulunarak “darabe” kelimesinin temel anlamı olan “vurma” anlamını almayıp, herhangi bir karineye dayanmadan yan anlam olan “göster” anlamını ayete uyguluyor… Yani Eliaçık, fikrini Kur’an’a söyletmek için her yolu mubah sayıyor… Hâlbuki ayet mealinde ve tefsirinde yazdığı gibi; “asan ile suyu göster” denilmesi mantıklı gelmiyor… Allah Musa’nın neyi nasıl göstereceğine neden karışsın ki? Mademki “asanın vurulması ile taştan su fışkırmadı” o halde Allah neden bu olayı olağanüstü bir şekilde anlatmaktadır?
C- Gaybi Konuları yorumladığı ayet tefsirleri:
1- “Sizi Biz yarattık, sonra size biçim verdik. Sonra da meleklere, “Âdem’i selâmlayın” dedik. İblis’in dışındakiler selâmladılar, ancak İblis selâmlamadı.”(7/11) Ayetinin tefsirinde;
“İnsanoğlundaki kötülük temayülü veya dürtüsünü temsilen, kıssanın semavî prolog (gökteki ilk konuşma) adını verdiğimiz birinci bölümünde İblis, dünyevî diyalog adını verdiğimiz ikinci bölümünde şeytan olarak geçtiğini görüyoruz. … (1.Cilt, Sayfa 324)” yorumunda bulunmakta ve şeytanın gerçek bir varlık olmadığını, kötülük dürtüsü olduğunu söylemektedir…
2- “Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşman olursa, bilsin ki, Allah da kâfirlerin düşmanıdır.” (2/98) ayetinin tefsirinde;
“Kur’an’ın, genel olarak Allah’ın gücü, ruhu, hayat vermesi, rızık bitirmesi, bereketi, sevgi ve merhameti gibi “melekelerinin”,Sami muhayyilesinde özellikle, İbranca ve Arapça’da Melâike, Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail vb. olarak algılanmasına dorudan müdahale etmediğini görüyoruz. (1.Cilt, Sayfa 67)” yorumunda bulunarak meleklerin gerçek varlıklar olmadıklarını, Allahın güçleri olduklarını söylemektedir…
3- “Elçilerimiz gelince, Lut onlar adına kaygılandı, eli ayağı birbirine dolaştı ve “Bu çok zor bir gün” dedi.” (11/77) ayetinin tefsirinde;
“ Elçiler (rusul) kelimesi, genellikle “melekler” olarak algılanmıştır. Ancak doğrudan melekler kelimesinin değil de, elçiler kelimesinin kullanılmasına bakılarak, bunların Hz. Lut’a yaptığı çalışmaların yoldan çıkmış bu körkütük halka bir fayda vermeyeceğini, buralarda boşuna uğraşıp durmamalarını, başka yerlere gitmelerini, bu tip insanlara artık sözün fayda vermediğini, bir gün başlarına bir afet gelip Allah’tan belâlarını bulacak bir topluluk olduklarını söyleyen erdemli ve dürüst kimi genç insanlar olduğu da düşünülebilir… (1.Cilt Sayfa 452)” yorumu ile Hz. Luta gelen melekleri “insanlar” anlamında almıştır…
D- Ayet meallerinde yanlış tercüme örnekleri:
1- “Bunu duyan kral " Getirin bana onu" dedi. Gönderilen adam gelince Yusuf, “Haydi kralına dön de sor, ellerini kesen o kadınların amacı neydi? Gerçek şu ki, Rabbin onların fendini çok iyi biliyordu” dedi.“12/50 ayetinin mealinde;
“Rabbin” kelimesi yerine “Rabbim” gelmeli idi…
2- “Yusuf , Bu konuyu hatırlatmadaki amacım, emanete hıyanet etmediğimi ve Allah’ın kesinlikle emanete hıyanet edenlerin entrikasını başarıya ulaştırmayacağının bilinmesini sağlamaktı. (12/52) ayetinin mealinde;
“bilinmesini” kelimesi yerine “bilmesini” kelimesi gelmelidir…
Bu zikrettiğimiz hatalar; Yaşayan Kuran Tefsirinin, Kur’an ayetlerini tahrif örnekleridir… Yanlışlar bunlarla sınırlı değildir… Biz sadece uyarı amaçlı birkaç ayetin tefsir adı altında nasıl tahrif edildiğini zikrettik… Yorumları ile ayetleri katleden bir tefsirin isminin “Yaşayan Kur’an” olması ne kadar gülünç değil mi?
Aslında “Yaşayan Kur’an” ismi yerine “Kur’an Tefsirinde Yaşayan İhsan” konulsaydı daha uygun olurdu diye düşünüyorum… Çünkü İhsan Eliaçık, tefsirinde diri bir Kur’an metni üzerinden değil ölü bir Kur’an metni üzerinden konuşmuş, fikirlerini tefsire sokmuş ve işine gelen yöntemi işine geldiği yerde kullanmıştır...
Mucizeleri ve gaybi varlıkları kabul etmemek ve keyfi yorumlarda bulunmak bu tefsirin önemli bir vasfıdır… Şu gerçeği yine yenilemek istiyorum… Bu tefsirde çok güzel ve orijinal ayet yorumları da bulunmaktadır… Belirttiğim yönler bir kenara bırakıldığında yani kötü tarafı ayıklandığında tefsir okunabilir… Ancak temyiz özelliği olmayanlar, doğru ile yanlışı ayıracak seviyede bulunmayanlar bu tefsirden uzak dursunlar…
02.11.2013