Sokakta öğretmencilik oyunu oynuyordu çocuklar…
Biri öğretmen, diğerleri öğrenci olmuştu… Yapay bir okul yapmışlar… Müdürlüğe
bir arkadaşlarını oturtmuşlar… Hoşuma gitti, izlemeye daldım… Bir an bir sesle
irkildim… “Ahmet eve gel”… Öğretmen misyonunu oyunda icra eden Ahmet eve
gitmeli idi… Anne seslenmeye devam etti: “Hadi Ahmet oyun bitti”… Ahmet, koşa
koşa eve gitti… Arkadaşları mecburen başka birini öğretmen yaptılar ve
oyunlarına devam ettiler…
O anda aklıma bir ayet geldi… Ve “doğru söyledin
rabbim” dedim içimden… “Dünya hayatı bir oyun ve oyalanma yeridir”… Ahmet geldi
aklıma… Daha bir dakika öncesine kadar öğretmendi… Annesi çağırdı, öğretmenlik
misyonu bitti, gerçek hayata döndü… İşte dünya hayatı da bir oyun ve oyalanma
yeridir… Asıl meskenimiz ahirettir…
Dünyada ki mal, makam, çevre vs. hepsi geçici…
Ölüm meleği gelince “hadi eve gel, oyun bitti” denecek… Herkes istekli,
isteksiz ahirete yürüyecek… “Akıllı kişi ölüm sonrası için hazırlık yapandır”
diyen peygamberimizin: “Dünyada garip bir yolcu gibi ol” sözünü unutmamalıyız…
Sonu meçhule giden bir yolda olmadığımız halde maalesef doğru bir gidişatın
içinde değiliz…
Ölüm bu hayatın gerçeği… Bu gerçeği hiçbir şey
değiştiremez… Her can muhakkak ölümü tadacak… Zengin fakir, yaşlı genç, kadın
erkek, köle efendi, akıllı deli, kâfir ve mu’min herkes ölüm kanununa tabi
olacak…
Öleceğimiz saat belli olsaydı, bize şu gün şu
saatte dünyayı terk edeceksin denilecek olsaydı ne yapardık? Bu hayatı nasıl
yaşardık? Kalan dakikalarımızı nasıl değerlendirirdik? Hep eğlenir miydik?
Gülmeyi başarabilir miydik? Allah’ın ölüm saatini bizden gizlemesi bir nimet
değil mi? Yüzümüzü güldüren bu değil mi?
Ölüm gelecek… Acıları da sevinçleri de biçecek…
Ölüm gelince iyiye iyi son, kötüye kötü son görünecek… Ölüm, dünya hayatının son
sayfası, ahiret hayatının ise ilk sayfasıdır… Hayatın iki kapısı var ilk kapsı
doğum diğer kapısı ise ölümdür… Ölüme giden yolda doğru bir yaşam yaşayıp
yaşamadığımızı sorgulamamız gerekmektedir…
“Nereye bu gidiş?” sorusu Kur’an’ın sorusudur ve
“adresin belli mi?” demektir...
Bir şehre gittiğimizde nasıl ki adres önemli ise
hayat şehrinde de adres önemlidir... “Adresim cennet, adresim cehennem, adresim
rahatlık, adresim para vs.” söylemeli her insan adresini... Adresi yanlış
olanın menzili firak (menzilinden ayrı kalmak) olur... Şimdi bizim , “adres
cennet, istikamet cehennem”... “Şeytandan Allah’a sığınırız ama Allah’tan
şeytana kaçarız”... Böyle garip bir durumun içindeyiz maalesef… Dünyası için
ukbasını (ahretini) yakanın vay haline!!!
Bir dükkânımızın gelir ve giderini takip için
defterler tutulur, muhasebeciye başvurulur…
Ya kulluk yolunda doğru ve dengeli bir muhasebe
için ne yapıyoruz?
Her gün para hesabını yaptığımız gibi “amel
muhasebesini” yapabiliyor muyuz?
Bir baba çocuklarının geleceği için yıllar
öncesinden hesaplar yapar, çalışır, çabalar, bankalarda hesaplar açar…
Gerçekten merak ediyorum “cennet hesabı” açtınız mı? Cennet hesabınızda ne
kadar amel birikti? Dünyasını cennete çevirmeye çalışanlar, ahiret cennetini
unutanlar! Hâkimler hâkiminin hesabını unutmasınlar…
Dünya hesabına takılıp ahiret hesabını es
geçenler, cinnet içindedirler…
Unutma!
“İnsanın gerisinde baki kalan sadece Salih
amellerdir…” der Kur’an… Hesaba çekilmeden önce hesabını iyi yap… Cennet
hesabını Salih amellerle donat…
07. 06. 2016