• Ana Sayfa
  • »
  • DERSHANELER “FÜRUAT” DEĞİL Mİ?

DERSHANELER “FÜRUAT” DEĞİL Mİ?

Fethullah Gülen Hoca Efendi’ye!

Eski bir dosyayı açacak değilim… Bir fetvanın sorgulamasını da yapacak değilim… Bir çelişkiye dikkat çekmektir derdim… Hoca Efendi 28 Şubat sürecinde başörtüsü için “füruat” demiş ve örtü ile okul arasında kalanlara okulu tercih etmeleri yönünde fetva vermişti… Ahirette sorgusu yapılacak bir fetvayı sorgulamak istemiyorum… Ama o fetvaya istinaden şunu sormadan edemiyorum: “Hocam, dershaneler asıl mı füruat mı?”

Hoca Efendinin cevabını merak ediyor değilim... Çünkü dershaneler için “asıl” demeyeceğini “füruat” diyeceğini biliyorum… Eğer Hoca Efendi düşündüğüm gibi cevap verirse bir soru daha sormak isterim: ”Hocam, o meşhur 28 Şubat sürecinde siz başörtüsü için “füruat”tır demiş ve “başörtüsüz” bir şekilde okunabileceğinin fetvasını vermiştiniz... Eğer fetvanız hala değişmemişse neden bugünlerde gündemi meşgul eden dershaneler için “füruat”tır demediniz?”

Sayın Hocam! Allahın emrettiği örtü konusundaki cesaretinizi, dershaneler konusunda da beklemekte haksız değiliz değil mi? Ama beklemedik, bekleyemedik… Zira siz, hemen karşı atağa geçtiniz ve camianıza dershanelerin kapatılması konusunda “direnin” dediniz… Öyle ki bu “füruat” olan dershaneler kapanmasın için(!), yıllardır sizlere her imkânın kapısını sonuna kadar aralayan hükümete düşman kesildiniz...

Sayın Hocam! “Dershaneler kapanmasın”(!) diye ne yollara başvurdu medyanız… Ne oyunlar ne karalamalar ne iftiralar attı haber yapanlarınız… Ne saçmalıklar yazdı köle yazarlarınız… “Dershaneler kapanmasın” diye gösterdiğiniz hamiyeti, neden “kapalı kızlarımız” açılmasın diye göstermediniz? Neden dershanelerinize verdiğiniz önemi örtümüze vermediniz? Neden Allahın koyduğu bir emre “füruat”tır dediniz de kendi açtığınız okullara “asıl” gibi baktınız ve öyle tepki verdiniz…

Sayın Hocam! Biz ehli ilme saygı duyarız, onları eleştirmekten hayâ ederiz ama ehli ilmin, ilim yolunda değil de heva yolunda ilerlediklerini gördüğümüzde saygımızı durdurur, sevdamızı konuştururuz… Bu sevdayı biz, sizin o ağlayarak, çağlayarak anlattığınız sahabelerden öğrendik… Onlar bir örtü için kefenlere sarıldılar, “füruat” deyip yerlerinde oturmadılar… Eğer bugün camianıza karşı birkaç kelam ediyorsak bilin ki sevdamızdandır, saygımızı sevdamızın gerisinde tuttuğumuzdandır…

Sayın Hocam! “Örtü” emri “Nur Suresi’nde geçmektedir… Örtü emrinin başka surede değil de “Nur Suresi’nde gelmesi, adeta bizlere; “örtünün hayata bir nur olduğu” mesajını vermektedir… 28 Şubatın kâfirleri örtünün “nur” olduğunu gördüler ve bu nuru söndürmek için “el birlik” ettiler… Ama o dönemde siz ve cemaatiniz hayata “nur” olan örtüye “füruat” deyip geçtiniz, İslami camiayı yalnız bıraktınız, eylemlerdeki gençlerin kollarını kanatlarını kırdınız? Bugün de siz kendi teferruatınız olan dershaneler konusunda kolunuzun kanadınızın kırıldığını söylüyorsunuz…

Sayın Hocam! Dün sizi dinler arası diyalogdan dolayı yerden yere vuran “Cübbeli Ahmet” sizi bazı televizyon ekranlarında savunmaya başlamış… “Hoca Efendi füruat konusunda yanlış anlaşıldı o füruat derken asıl değildir demek istedi” diyerek sizi savunurken desteklediğini de gösteriyor… Yoksa gerçekten siz füruat derken “teferruat” demek istemediniz mi? Başınız açabilirsiniz demediniz mi? Cübbeli’nin içerden çıktıktan sonra size muhabbet duymasını biraz garipsediğimi söylemeliyim…

Sayın Hocam! “Söz konusu ülkenin menfaati ise gerisi teferruattır” demek yerine “söz konusu cemaatin menfaati ise gerisi teferruattır” demeyi yeğlediniz değil mi? Dünya devlerinin küresel menfaatlerine ters hareket eden bu iktidarı sevmeyen ve bir an önce onu devirmek isteyen dış güçlere; “ben ona taraf değilim bakın taraf gazetesi de şahidim” mi demek istiyorsunuz? Çünkü yeryüzünde okulunuzun olmadığı hizmetinizin bulunmadığı ülke yok gibi… Yoksa hükümete ters düşüp dünya güçlerine “mazlum” olduğunuzu mu göstermeye çalışıyorsunuz? Böylelikle okullarınızı kurtarmak ve küresel batıl batı güçlerinin desteğini tarafınıza mı çekmek istiyorsunuz?

Sayın Hocam! Kıymetli camianız; “mevcut hükümeti darbelerden biz kurtardık ama şimdi hükümetin darbesine uğramaktayız” diye feryat ediyor… Allah aşkına! Madem o kadar gücünüz vardı da neden Erdoğan döneminden önce devleti bu kirlerden temizlemediniz? Elbette ki hükümetle el ele verip birçok işler başardınız ama o tuttuğunuz eli neden şimdi bükmeye çalışıyorsunuz? Bitti mi çıkarınız? Ergenekon denen derin yapılanmadan kalmadı mı korkunuz? Yoksa yeni bir “Yeşil Ergenekon” oluşturma hazırlığında mısınız? Neden ulusal ve küresel güçlerin istemediği bir mit müsteşarı için ortalığı velveleye verdiniz? Camianıza “veyl olsun” dedirttiniz?

Sayın Hocam! Ilımlı İslam projesinin mimarı olarak batı dünyasında alkışlanan ve adınıza açılan kürsüye birçok paralar ödenen sizler; Ergenekon sonrasındaki başbakanın duruşundan rahatsız mı oldunuz? İmam hatip okullarına verilen önemi, din derslerinin çoğaltılmasını, üniversiteye geçiş sınavında dini soruların arttırılmasını, ilahiyat fakültelerinin çoğaltılmasını, diğer İslami camiaların güçlenmesini, kamusal alanda “füruat” olarak nitelediğiniz “başörtüsünün” serbest bırakılmasını, diyanetin güçlendirilmesini, fetih ruhunun yeniden canlandırılmasını, hükümetin dünya mazlumlarına taraf olmasını, ümmetçiliği ön plana çıkarmasını, israille restleşmesini, Mısır’ı selamlamasını, Gazze’yi sahiplenmesini, barış sürecini başlatmasını yeterli mi görmediniz yoksa cemaatinizin istikbali için bu hükümeti tehlike mi görmektesiniz?

Sayın hocam! Herkese önerdiğiniz o “hoşgörü”nüz neden bu hükümete karşı “hoş-körü” oldu? Neden şu ömrünüzün son deminde ölüme ramak kaldığı halde etrafınızı saran derin kirli güçlere hala kulak veriyorsunuz? Daha önce sağ kolunuz olan “Nurettin VEREN” nerede şimdi? Neden aleyhinizde? Her harekete sızmak isteyen hainlerin olacağını siz benden daha iyi bilirsiniz…

Sayın Hocam! Camianızın “Taraf Gazetesi” ne taraf olması, 28 Şubat sürecinde sizi savunan, arkanızda duran Vakit Gazetesine düşmanlık etmesi, “Şefkat Tepe” dizisinin son bölümlerinde; dönüşüm yaşamış, legalleşmiş ve partileşmiş geçmişin “Hizbullah”ı olan günümüzdeki “Mustazaflar Cemiyeti”ne hala “Hizbu’l-Vahşet” diye hitap etmeleri “bir bilinç vahşetinden” başka olmasa gerek… “Düşmana kardeş, kardeşe leş” muamelesi yapmak hoşgörü kültürüne yakışmasa gerektir… Görmesi gerekeni değil de istediğini görmek isteyenlerin gözleri değil beyinleri özürlüdür değil mi?

Sayın Hocam! Camia olarak nedir derdiniz? Nedendir hükümete kininiz? Her şeyi belli ediyor medyanız, manşetleriniz, gündeminiz? Siz yıllardır bu Müslümanlardan uzakta yaşadınız, bir araya gelmemek için “Vatikan”a kadar kaçtınız… “Dinler arası diyalog”a verdiğiniz değeri “din içi diyalog”a, “Müslümanlar arası diyvermediniz?

Sayın Hocam! Dinler arası diyalog toplantılarına kimi ve neyi temsilen gittiniz? Size dinimiz adına diyalog yapma yetkisini kim vermişti? Dinler arası diyaloga çağrı yaptığınız o dönemlerde ülkemiz, batının ellerinde can çekişmekte idi ve sizde batının desteğine muhtaç bir camianın lideri idiniz… Güçsüz ile güçlünün diyalogunun olmayacağını olamayacağını bilemediniz mi? Hadi diyelim ki öyle uygun gördünüz ve gücünüzü güçlü olan İslam’dan aldınız… Peki, neden papanın huzuruna kabul edilmeyi “onur” saydınız da Müslümanların birlik çağrısına “olur” diyemediniz…

Sayın Hocam! Neden cemaatinizin yanında değilsiniz? Neden hala toprağınıza şeref vermiyorsunuz? Artık yakalanma tutuklanma gibi bir durum da yok, alkış ve sevinç gösterisi ile karşılanacaksınız… Hala neden bu gurbet? Yoksa camianıza; “ülkeme gelmem için hala şartlar olgunlaşmadı, istediğim gibi bir yönetim yok” mesajını mı veriyorsunuz? Camianızı yokluğunuzla mı terbiye ediyorsunuz?

Sayın Hocam! İlk dökülen kan kardeş kanı idi ve kardeş olmanın önemini size anlatmaya ihtiyaç duymuyorum… İki kardeş kavgasında üçüncüye arayı bulmak değilse zalime karşı durmak düşer değil mi? Siz bu kardeş kavgasında tarafınızı belli ettiniz… Hükümeti zulmeden taraf gördünüz… Mazlum kisvesine bürünmüş zalim derin güçlerinizi bilerek veya bilmeyerek himaye ettiniz…

Sayın Hocam! Size büyük görev düşüyor… Gün geçtikçe sorumluluğunuz büyüyor… Habil’i Kabillere yem etmeyin değilse iki âlemde de ümmetin eli yakanızdan düşmeyecektir…

11.12.2013

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 2069

YORUMLAR (5)

One Minute nin bir tiyatro olduğunu bildiğin halde bunu gerçekmiş gibi savunuyor, AKP ye oy istiyorsun. Al sana ``One Minut`` . Bu en güzel günler. AKP, BOP projesi gereği iktidar (muktedir değil) yapılmış bir partidir. Biliyor olmalısın ki, BOP Projesi sömürünün devamı ve İsrail`i emniyete alma projesidir. AKP nin görevi, İSRAİL`i bu halka sevdirmektir. Ama inşaallah başarmayacaklardır (özellikle emperyalizmin 37 yıldır başarmadıkları gibi)...04.05.2016 11:21
Son peygamberin örneği duruken, niye Hz Yusuf`u örnek veriyorsunuz? Darunnedvenin seni kral yapalım önerisini reddeden Resulullahın örnekliğini niye gizliyorsun. Erdoğan size, Demirel`in nurculara yaptığını yapacak. Uyanıncada iş işten geçecek. Göreceksiniz...04.05.2016 11:07
``Artık Kürt halkını dışlayan, PKK’nın güçlenmesine zemin hazırlayan eski devlet yok… Kürtleri kardeş sayan, eski Türkiye döneminde gasp edilen Kürt haklarını birer birer veren, Kürt ve Türk vatandaşları arasında ayırım yapmayan bir devletimiz var…`` yuh! İnsan bunu yazarken biraz utanır be! uzayda mı yaşıyor bu ``sözüm ona müslüman`` yazar? evet , tam bir saray yağdanlığı!15.09.2015 02:38
Kendi halkının yaşadığı zulme kör bakan,sistem ağzıyla konuşan ve ayan beyan ``saray yağdanlığı`` yapan bir yazı(yazar) olamaz! Yazık... 15.09.2015 02:35
ama o bir peygamber allah onu 7 yıl civarında bırakmış o normal insan değil ki28.06.2015 19:41

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.