Hafta içi yeni ve önemli gelişmelere gebeymiş… Erdoğan, 30 Mart’a varmadan iktidardan düşecekmiş hatta kendisi istifa edecekmiş… Erken seçimlere gidilecekmiş… 30 Mart yerel seçimlerini görmeden iktidardan çekilecekmiş… Belki de kendine suikast düzenletecekmiş vs. vs…
Bu
sözleri kimler mi söylüyor?
CHP
ve Pensilvanya cephesi…
Vay
be!…
Ne
kadar da eminler kendilerinden… CHP ve Pensilvanya el le vermiş, güçlü hayaller
kuruyorlar… Görmek istedikleri tabloyu paranoyak bir şekilde gerçek gibi
göstermeye çalışıyorlar… Yazık!… Bu iki şer cephesi şizofreni hastalarını
aratmayacak hale geldiler… Kısa zamanda başları öyle döndü ki ne yaptıklarını
ve ne söylediklerini bilmiyorlar… Olur, öyle şeyler… Her toplumda çıkar böyle
kendini bilmezler… Hadsizler… Kalpleri eğrilenler… Gözü dönmüşler…
İstediğiniz
hayali kurmakta serbestsiniz… Lakin kendinize yazık etmektesiniz… Kendinizden
büyük laflar söylemektesiniz… Şeytanlarınıza çok güvenmektesiniz… Size her
fısıldananın peşinde gitmektesiniz… Gerçekten çok hayalperastsiniz… Acınacak
haldesiniz… “Komiklikler oyununda” rekor kırmak üzeresiniz… Tiyatronuzu
izleyenleri gülmekten kırıp geçirmektesiniz… Yahu siz ne komik şeylersiniz… Ama
hiç sevimli değilsiniz… Aksine “karanlıkların krallığını” oynayan bir
lanetsiniz…
Sizi
utanmaz, arlanmazlar… Ahlaksız komplocular… Kişiliksiz oyuncular… Şantajcılar, dublajcılar,
montajcılar… Kiralık ve karanlık odaklar… Yolu fitne, işi hile olanlar… Artık
kim yutar? Oyununuza kim kanar? Sinenize ok gibi saplanacak oylarımızı kim
tutar? Hesabınız, aklınızın yettiği yere kadar… Hesabınızı bozacak bir “kadiri
mutlaka” inanır bu insanlar… Hakka inanan halkın hak arayışı karşısında
duramayacak haksızlıklara çanak tutanlar… Yolunuz cehenneme kadar…
Aylardır
çirkefliklerinizle yatıp kalkıyoruz… Her gün bir başka yalanınızla uyanıyoruz… Kirli
yüzlerinize çektiğiniz ihanet perdesini her gün biraz daha aralıyoruz…
Gördüğümüz çehreden iğreniyoruz… Artık sizlerden daha önce dinlediğimiz
“hoşgörü” masalının yerine “hor görü” vaazlarını dinliyoruz… Size baktığımızda
Kur’an’da, “Hakikatten kaçanların, aslandan kaçan yaban eşeklerine
benzetilmesi” misalini hatırlıyoruz… “Kitap yüklü eşekler” misalini de
unutmuyoruz…
Sizi
ekranlardan izlediğimizde, sesinizi duyduğumuzda o kadar rahatsız oluyoruz ki;
“En sevimsiz ses eşeklerin sesidir” ayetini hatırlamadan edemiyoruz… Eşek ne
zaman anırır biliyor musunuz? Acıktığında ve yem bulduğunda… Şimdi merak
ediyorum bu çirkin sesinizi neden hep duyuyoruz? Acıktığınız için mi yoksa
önünüze yem konulduğu için mi? Biliyor musunuz eşeğin anırmasında bile “asalet”
vardır… Sizin sesinizde “asalet” değil, “adilik” ve “adavet” vardır…
Siz
kimsiniz ki bu halkın yüzde ellisinin seçtiği Başbakanı düşüreceksiniz? Siz
kimsiniz ki yüzde ellinin iradesini hiçe sayacaksınız? Siz kimsiniz ki bu
ülkede halka rağmen istediğiniz gibi hükümet yıkıp kuracaksınız? Gerçekten siz
kimsiniz? Hangi meczupların medresesinde yetiştiniz? Söyler misiniz siz, kimin
emrinde neyin hizmetindesiniz? Siz nasıl bir imana sahipsiniz? Yoksa imanınız
size ihaneti, hileyi, adaveti, kini, ifki, tecessüsü mü emrediyor?
İmanınız
size ne kötü şeyleri emrediyormuş meğer… Ne olur, sizi felaketlere sürükleyen o
“emanı olmayan imanı” durdurun… Nifakın kalbinde yeşeren o “imansız imanı”
durdurun… Durdurun ve kendinizde durun, durulun… Size yapılan çağrıları ve
milletin gösterdiği tepkiyi duyun…
Dur
ey nifak örgütü! Artık dur! Biraz asil ol da silahını, seni milletine karşı
kullanan düşmana döndür… Artık yaktığın fitne ateşini söndür… İçindeki kini,
öfkeyi, adaveti, adiliği, nifakı öldür… İmanı özüne döndür… İman edenlerin
yüzünü güldür… Küfrün hilesini yerlerde süründür…
23.03.2013