• Ana Sayfa
  • »
  • HZ. PEYGAMBERİN “ÜÇ KONUMU”

HZ. PEYGAMBERİN “ÜÇ KONUMU”

Unutmayın! Sünnet Peygamberi taklit etmek değil takip etmektir… Anlamadan anmak değil anlayarak yoluna baş koymaktır…


 

Kur’an, Hz. Peygamberi bizlere örnek olarak göstermekte ve ona uymamız halinde Rabbimizin bizleri seveceğini müjdelemektedir… O halde Peygambere hangi konularda uyup uymayacağımızı, hangi durumlarda örnek almamız gerektiğini irdelememiz gerekmektedir…

 

Peygamberimizin hayatı boyunca sergilediği tutum ve davranışları üç konumda değerlendirebiliriz… Birinci olarak Hz. Peygamberin beşer olarak yaptıklarından yola çıkarak beşeri konumunu, ikinci olarak Hz. Peygamberin yerli halk olarak yaşadığı muhitin gelenek ve göreneklerine göre yapmış olduğu davranışlardan yola çıkarak yöresel konumunu ve üçüncü olarak peygamber olarak söyleyip, yaptıklarından yola çıkarak peygamber konumunu değerlendirebiliriz…

 

Maalesef Hz. Peygamberin örnekliği anlatılırken beşeri ve yerli halk konumunda yaptıkları ile Peygamber olarak yaptıkları arasına ayırım konulmamaktadır... Hz. Peygamberin beşeri ve yöresel konumları isteğe binaen taklit edilebilir ama asla sünnet olarak dayatılamaz… Hz. Peygamberin uyulması ve örnek alınması gereken konumu ise Peygamberlik konumudur… Peygamberimizin bu konumda devamlı yaptığı ve yapılmasını öğütlediği şeyler sünnet olarak değerlendirilmelidir…

 

Şimdi konuyu biraz daha açalım ve ne demek istediğimizi bazı örneklerle işlemeye çalışalım… Peygamberimiz herkes gibi bir beşerdi… Beşer olduğunu gözler gördü, tarih şahit oldu, Kur’an dile getirdi… Her beşer gibi onun da istek ve arzuları, sevinçleri, hüznü, şehveti ve öfkesi vs. vardı… O da bizler gibi yer içer, konuşur, hacet giderir, gezer, hüzünlenir, sevinir, ağlar, güler, heyecanlanır, canı sıkılır, hastalanır, alış veriş yapardı…

 

Bir Peygamberin beşer olmasını kabullenmeyen müşriklerden farklı olarak kimi Müslümanlar Kur’an’da yazdığı şekli ile Hz. Peygamberin beşer olduğuna iman ettiler ama beşer olmasını kabullenemediler… Kur’an’ın beşer vurgusuna ek olarak “la kel beşer- beşer gibi değil” şerhini koydular, uydurma rivayetlerle “la ke’l-beşer- beşer gibi değil, fevka’l-beşer-beşer üstü” olağanüstü beşer peygamber anlayışını Müslüman zihinlere enjekte ettiler…

 

Öyle ki avama; “…Ama peygamber öyle yapmadı, böyle yaptı” dediğimizde bizlere; “o peygamber sen peygamber misin” demektedirler… Sanki Hz. Muhammed’in peygamber olması onun gibi davranılamayacağı anlamına gelmiştir… Bu anlayış ise Kur’an’a terstir… Kur’an’a muğayir bu anlayışı avam zihinlere eken maalesef aşağıda zikredeceğimiz uydurma rivayetlerdir….

 

Hz. Peygamber hakkında olağanüstü beşer algısı oluşturanlar, belki de Peygamberi aşırı seven ve bu aşırı sevginin yanlışa sürüklediği insanlardı… Belki de olağanüstü beşer algısını, Kur’an’ın dile getirdiği peygamber algısını yıkmaya çalışan gayri Müslimler de yerleştirmeye çalışmış ve bunun için uydurmaları yaymış olabilirler… Kim ve hangi sebeple uydurmuş olursa olsun beşer üstü-olağanüstü beşer algısının Peygamber hakkında yaygınlaşmış olması bizlerin din algısına zarar vermiştir…

 

Maalesef olağanüstü beşer algısını yerleştirenler; meleklerin ameliyat etmesi ile kalbinden şeytan payı alınan, teri misk kokan, terinden gül yaratılan, sünnetli doğan, Nur’dan yaratılan, bulutla gölgelenen, bevli şifa olan, cinsel gücü normal insanlardan farklı olan, tükrüğü bereket olan, kılı zafer getiren, dağ-taş ve ağaçlarla konuşan, anne- babasını diriltip iman ettiren,

 

Cennetin kapısına adı yazılan, Âdem’in affına sebep olan, doğumu önceden müjdelenen, peygamber olacağı rahiplerce bildirilen, çocukluğunda gittiği yere bereket götüren, âlemde ne var ne yok uğruna, yüzü suyu hürmetine yaratılan peygamber gibi uydurma rivayetlerle halkın din anlayışını zehirlemişlerdir… Böyle bir beşer nasıl örnek alınabilir ki?

 

Hz. Peygamber yetiştiği coğrafyada iklim gereği yaptığı tercihler, çocukluğundan beri edindiği alışkanlıklar, sevdiği yemekler, giydiği elbise türünün yün vs. olması, yürüme şekli, konuşma tarzı, gülmesi, ağlamsı, dinlenmesi, uyuması vs. durumlar beşeri yapısının gereğidir ve her insanda bulunması gereken ortak özelliklerdir…


Herkesin sevdiği yemek, giyeceği elbise türü, kanuşma şekli farklı olabilir… Bu konularda peygamberi taklit etmek gerekmez… Taklit etmek isteyen de kınanmaz… Hz. Ömer ve oğlunun örneği gibi… Hz. Ömer, Peygamberi taklit etmez ama Ömer’in oğlu Abdullah ise Peygamberi taklit etmeyi sever…

 

Unutmayın! Bizler peygamberimizi taklit etmekle değil tahkik ve tetkik etmekle, örnek almakla emrolunduk… Beşer üstü peygamber algısını yıkıp beşer peygamber algısını yerleştirmeliyiz… Değilse örnek alınamaz bir peygamber profili ile karşı karşıya kalmaya devam edeceğiz…

 

13. 09. 2016

 


 

HZ. PEYGAMBERİN “ÜÇ KONUMU” – 2

 

Sünnetin doğru anlaşılmasına dair farklı bir bakış

 

Hz. Peygamber, yöresel konumu gereği yaşadığı coğrafyanın bir insanı gibi hareket ediyordu… Mekke ve Medine’de örf ve adetlerin gereğini yapıyor İslama ters olan geleneği ise değiştiriyordu…

 

Hz. Peygamber, içinde yaşadığı geleneğin belli bir bölümünde köklü bir değişime gitmek yerine kısmi değişikliklere gitmiş ve peygamber misyonuna özgü kimlik oluşturma yoluna gitmiştir…

 

İçinde yaşadığı halkın geleneğinde sakal bırakma adet olduğu için sakal bırakmış ama onlardan farklı olarak bıyıklarını kısa tutmuştur… Onlar gibi elbiseyi uzun tutmamış kısaltmıştır… Onlar gibi beyaz ve yün giyinmiş, sarık sarmış, yüzük takmış, çarık ve cübbe giymiştir… İçinde yaşadığı Medine Yahudilerinin sarı renk giyinmelerinden dolayı sarı giyinmemiş ve Hz Ali’nin Sarı renk elbise giyinmesini kabul etmemiştir…

 

Yine kendi geleneğinin bir insanı olarak yemekleri çoğu zaman eli ile ve yer sofrasında yemiştir… Müşriklerin saçlarını uzattığı yerde kısaltmış, kısalttıkları yerde ise saçlarını uzatmıştır… Hz. Peygamber geleneğe kimlik ifade eden, benzerlerinden ayrı kılan bazı eklemelerde bulunmuştur… Yemeğe besmele ile başlamak, hamd ile bitirmek, sağ elle yemek, elbiseyi, bıyığı kısaltmak vs. gibi…


Peygamberin Arap örfüne uymuş olması bir eksiklik değil aksine bir artıdır… Yaşadığı muhitte tedavülde olan, halk arasında paylaşılan ve uygulanan tıp bilgilerini de yöresel olarak nitelendirmeliyiz… Tıbbı nebevi denilen şey aslında farklı kabile ve yörelerden gelen bilgilerin ortak adıdır… İlahi kaynaklı değildir…


Dolayısı ile Hz. Peygamberin sakalı, sarığı, yüzüğü, cübbesi, çarığı, beyaz giyinmesi, yerde ve eli ile yemesi, elbisesini kısaltması, entari giyinmesi, tıbbi önerilerde bulunması yöresel hareket ettiğini ve bu hareketlerin bağlayıcı olmadığını göstermektedir…

 

Hz. Peygamberin sakalla ilgili emri zaten Araplarda var olan sakal uygulamasının farklı bir kimlik boyutuna taşınması içindir… Tabiri caizse sakal bırakmak değil kimlik oluşturmak, kâfirlere benzememek, özenmemek sünnettir…

 

Hz. Peygamberin sakal ve cübbe ile ilgili sahih tek hadisi yoktur, hepsi uydurma rivayetlerdir… Hz. Peygamberin önce kullanıp altın yüzük ve ipeği yasaklaması da kimlik oluşturma sünnetinin gereğidir… İsraf ve debdebeye girilmemesi için bu yasakları getirmiştir…

 

Peygamberimizin kültür adına, gelenek adına yaptıklarını uyulması gereken sünnet sayan kimi Müslümanlar maalesef hala evlerinde masada yemek yemek yerine yerde yemeyi tercih ediyorlar, sünnet diye sarık –cübbe giyiyorlar ve bunu sünnetten sayıyorlar… Ama maalesef aynı Müslümanlar fakirlerin muhitinde yaşamaktan içtinap ediyorlar, halk gibi yaşamak yerine en lüks semtlerde en lüks hayatı yaşamayı ihmal etmiyorlar…

 

Elbette kişi istediği takdirde Hz. Peygamberi taklit edebilir, onun giyindiği gibi giyinebilir ama bunu başkasına dayatamaz, kendini bu taklitten dolayı taklit etmeyenlerden daha muttaki göremez… Ancak unutulmamalı ki sünnet Peygamberi taklit etmek değil anlamaya çalışmaktır… Zira peygamber anlamayı, taklide öncelemiştir…

 

Maalesef sünneti birkaç şekle, kalıba, harekete indirgemişiz… Sivak sünnetini öncelediğimiz ve dile getirdiğimiz kadar cahiliye düzeni ile mücadele etme sünnetini dile getirmedik… Çünkü bizlere anlatılan dinde sünnetin fakiri korumak, yetimi kollamak, mazluma sahip çıkmak, zalime karşı durmak, şirki devirmek, hurafeleri yerle bir etmek, batılla mücadele etmek olduğunu anlatmadılar... Sünnet, şekil ve şemailde değil şahsiyettedir, kimliktedir, hayata bakış açısındadır…

 

Sünnet; peygamberi çizgiyi adımlamaktır, vahyi yudumlamaktır, vahyi hayatın en merkezine koymaktır, vahyin elçiliğini yapmaktır… Sünnet, ana babaya sahip çıkma, dosta vefa, eşe iyi muamele, evlada terbiye, kul hukukuna riayet, mü’minlere merhamet, küfre karşı firaset, tedbir, şiddet ve cesarettir… Sünnet; ilahi davayı yüklenmek, Peygamberin davetini, davasını sürdürmek, şehadet için yürümektir…

 

Sünnet; Peygamberi konuma uymaktır, onu örnek almaktır… Hayata bak dediği pencereden bakmaktır… Sünnet zulme, şirke, iffetsizliğe, ahlaksızlığa, cehalete ve her türlü melanete seyirci kalmamaktır…

 

Peygamberi konumu gereği Hz. Peygambere ittiba’ ve itaat etmek zorundayız… Onun namaz kıldığı gibi namaz kılar, hac ettiği gibi hac eder, emir buyurduğu konulara önem verir, haramlardan sakınır, onu örnek alınması gereken konularda örnek alırız…

 

Zira sahabelerde vahiy söz konusu olduğunda ona uyar şahsi görüşlerini dile getirdiğinde yanlış ise itiraz ederlerdi… Peygambere uymamız gereken konuları uymak zorunda olmadığımız konulardan ayırt etmeliyiz… Değilse yanlış din algısına sahip olur insanları yanlış yöne kanalize ederiz…

 

Sünneti yukarda anlattığımız şekilde anlayan nasıl bir resule uyması gerektiğini öğrenmiş olacaktır… Sünnet dediğimizde mukallitler ile bizler arasında tanım farkı vardır… Onlar peygamberin yaptığı her şeye sünnet derler… Biz ise Peygamberin din adına devamlı yaptığı ve yapılmasını istediği şeylere sünnet deriz…

 

Sünneti etek altı traşı, misvak kullanmak, tırnak kesmek, gözlere sürme çekmek vs. gibi kişisel bakım içerikli ve ata binmek, yüzmek, mızrak/ok atmak vs. gibi sosyal faaliyet içerikli olmaktan çıkarmalı; ümmetin sorunları ile ilgilenmek, dine yığılan hurafeleri izale etmek, batıla karşı savaş vermek, kimlik oluşturmak, mazluma ses olmak gibi değerlere sünnet demeliyiz… Değilse sünneti yemek kabını silip süpürmek şeklinde anlayanların sofrasına yemek taşımaya devam ederiz…

 

Sünnet hareket değil ilkedir, ilkeler baki, hareketler değişkendir… Peygamberin savaş için at beslemesi, ata binmesi sünnet değildir… Sünnet düşmana karşı hazırlıklı olması ve tedbirini almasıdır… Peygamberin entari, cübbe giymesi değil avret yerlerini örtmesi sünnettir…

 

Unutmayın! Sünnet; Peygamberi taklit etmek değil takip etmektir… Anlamadan anmak değil anlayarak yoluna baş koymaktır…

 

14. 09. 2016

 

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 817

YORUMLAR (5)

One Minute nin bir tiyatro olduğunu bildiğin halde bunu gerçekmiş gibi savunuyor, AKP ye oy istiyorsun. Al sana ``One Minut`` . Bu en güzel günler. AKP, BOP projesi gereği iktidar (muktedir değil) yapılmış bir partidir. Biliyor olmalısın ki, BOP Projesi sömürünün devamı ve İsrail`i emniyete alma projesidir. AKP nin görevi, İSRAİL`i bu halka sevdirmektir. Ama inşaallah başarmayacaklardır (özellikle emperyalizmin 37 yıldır başarmadıkları gibi)...04.05.2016 11:21
Son peygamberin örneği duruken, niye Hz Yusuf`u örnek veriyorsunuz? Darunnedvenin seni kral yapalım önerisini reddeden Resulullahın örnekliğini niye gizliyorsun. Erdoğan size, Demirel`in nurculara yaptığını yapacak. Uyanıncada iş işten geçecek. Göreceksiniz...04.05.2016 11:07
``Artık Kürt halkını dışlayan, PKK’nın güçlenmesine zemin hazırlayan eski devlet yok… Kürtleri kardeş sayan, eski Türkiye döneminde gasp edilen Kürt haklarını birer birer veren, Kürt ve Türk vatandaşları arasında ayırım yapmayan bir devletimiz var…`` yuh! İnsan bunu yazarken biraz utanır be! uzayda mı yaşıyor bu ``sözüm ona müslüman`` yazar? evet , tam bir saray yağdanlığı!15.09.2015 02:38
Kendi halkının yaşadığı zulme kör bakan,sistem ağzıyla konuşan ve ayan beyan ``saray yağdanlığı`` yapan bir yazı(yazar) olamaz! Yazık... 15.09.2015 02:35
ama o bir peygamber allah onu 7 yıl civarında bırakmış o normal insan değil ki28.06.2015 19:41

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.