Geçen dönem Yunus Emre’nin menkıbevi hayatı TRT
tarafından dizi haline getirilmişti… TRT’nin birçok bölümden oluşan dizisini
çevirecek kadar bilgi ve belgeleri nereden topladığını merak ediyorum… Zira
Yunus Emre’nin nerede doğduğu, nerede öldüğü, ailevi hayatı vs. ilgili net
bilgi bulunmamaktadır.
Yunus Emre ile ilgili bugüne kadar yazılmış hiçbir
eserde, yapılmış hiçbir programda düşünceleri üzerinde durulmamış, şiirleri
eleştiriye tabi tutulmamış aksine sadece övülmüştür…
Bu yazımızda Yunus Emre’ye ait olduğu ifade edilen
Mustafa TATÇI’nın hazırladığı “Yunus Emre Divanı”ndan bazı beyitleri seçerek
Yunus’un düşünceleri üzerinde durmaya çalışacağız… Çalışmamız eleştiri eksenli
olduğundan sadece İslam’a ters bulduğumuz belli noktaları zikredeceğiz…
Yunus Emre’nin en çok dile getirilen ve ülkemizin
yüksek kademelerinde bulunanlar tarafından hiç sorgulanmadan tekrar edilen
“Yaradılanı sev, yaradandan ötürü” sözünün Kur’an çerçevesinde irdelendiğinde
doğru olmadığını görürüz… Allah’ın sevgisini kazanmak için Resule itaat
edilmesi şart koşulurken yaratanın sevmediği, yaratılmışı sevmek bizim
neyimize?
Yunus’un ilim hakkında sarf ettiği sözlere
baktığımızda yine doğru şeylerin ifade edilmediğini görmekteyiz.
38 “İlim hod göz hicabıdır, dünya ahiret hesabudır
Kitap hod aşk kitabudır, bu okunan varak nedür”
“Dört kitabun şerh eden asidür hakikatte
Zira tefsir okuyup manisin bilmediler”
105 “Ben bir Kitab okudum, kalem anı yazmadı
Mürekkep eyler isem yitmeye yedi deniz.”
Yunus şiirlerinde en çok ilâhî aşk üzerinde durmuştur...
Yunus, zahiri ilimlerin hakikati görmek için engel teşkil ettiğini ileri
sürerek, asıl kitabın aşk kitabı olduğunu, yedi deniz bile mürekkep olsa aşk
kitabını yazmaya yetmeyeceğini ifade eder. Aşk kitabını bu dizeleri ile ilahi
kitap Kur’an’a eş tutmaktadır.
Çünkü Allah aynı ifadeyi Kur’an’da “Yedi deniz
mürekkep olsa, Allah’ın söyleyeceklerini yazmaya yetmeyeceğini” buyurmaktadır…
Yunus bununla yetinmemekte ve “kalem anı(onu) yazmadı” diyerek aşk kitabını
Kur’an’ın üzerine çıkarmaktadır… Kur’an’ın ve Peygamberin hiçbir zaman dile
getirmediği böyle bir aşk olsa olsa sapkınlıktır… Bu sapkınlığı şu dizelerde
daha rahat anlayabiliriz:
51 “Yunus sen Tabduk kıl dualar
Âşıklar meydanı arştan uludır.”
“Bana hem dinü hem iman aşkdür”
“ Aşk dilini bilmeyen ya delidir, ya dehri”
“Işksuz kişi hayvan olur, hayvan öğüt bilür değil”
42 “Söz karadan akdan değül, yazub okumakdan değül
Bu yürüyen halkdan değül, Halik avazından gelür.”
Burada da Yunus Emre bu sözleri kendiliğinden
söylemediğini, Allah’ın bunları söylettiğini, böylelikle sözlerine ve
fikirlerine dokunulmazlık getirmektedir... Ayrıca âşıklar meydanını Arş’tan
daha ulu tutarak ne dediğini bilmemekte küfür içeren sözlerde bulunmaktadır…
Allah, mü’minlere en büyük mükâfat olarak cenneti
sunmaktadır… Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de mükâfat merkezi olarak tasvir ettiği
cenneti, Yunus Emre küçük görmekte ve onu tuzak olarak nitelemektedir.
1 “ Aşık mı diyem ben ana Tanrının uçmağın(cennet)
seve
Uçmak dahi tuzağımış mü’min canları tutmağa”
6 “ Seni gördüm güneş gibi, cennet bana zindan
gibi
Cennetine zahidin ko uçmakda arzum yok durur”
234 “Bu gün canum yolda koyam, yarın ivazun
viresun
Arz eyleme uçmağını hiç arzum yok uçmağ içün
Uçmak (cennet) uçmağum (cennetim) diduğun
mü’minler yeltediğün
Bir ev ile birkaç huri hevesüm yok uçmağ içün”
101 “ Bize aşk şerbetinden sun ey saki
Bize uçmakta Kevser gerekmez”
381 “ Cennet cennet dedikleri, birkaç köşkle
birkaç huri
İsteyene ver anları bana seni gerek seni”
Hulül ve tenasüh inancına sahip olan Hallac-ı
Mansur hakkında, Ebu Abdurrahman es-Sülemi, Tabakat-ı Sufiye’de; Hallac-ı
şeyhlerinin çoğunluğunun yoldan çıkmış biri olarak gördüklerini ifade ederken,
Kuşeyri onu, tarikat şeyhleri arasında zikretmez. Cüneyd-i Bağdadi onu
divanından kovmuştur. İbn Teymiye ise, Hallac’ı hiçbir âlim ve şeyhin hayırla
yâd etmediğini ifade ederek onu tekfir ederken, İbn Hacer, zındık olarak
öldürüldüğünü söyler. İbn Kesir ise, onu Mekke putperestlerine benzetir.
Hallac, Karmatilerin casusu olduğundan 9 yıl
hapsedilir. Suçu ispatlandığı için o dönemin ünlü uleması tarafından idam
fetvası verilir. Tövbeye davet edilirse de tövbeye icabet etmez… Casusluğundan
dolayı idam edildikten sonra onun çevresindekiler, onu düşünce kahramanı
göstermek için “Ene’l-Hak” sözünden dolayı idam edildiğini etrafa yayarlar…
Yunus Emre, Hallac-ı Mansur hayranıdır…
Hayranlığını şu dizelerde ifade etmiş ve onunla “Ene’l-Hak” (Ben Allah’ım)
düşüncesinde hem fikir olduğunu dile getirmiştir…
254 “Mansurlayın dara beni ayan göster onda seni
Kurban kılayın bu canı ışka munkir olmayanın”
287 “Mansur var oldum bu gün berdar iden gelsun
beru
İnni enallah okudum inkar iden gelsun beru
Mansurdum ben ol zaman us yine geldum bunda ben
Yak külumi savur yile ben enel hak didum ahi”
200 “Hallac-ı Mansur ile dara asılan benim”
217 “Mansur eydur Enel Hak dir suretiyim o da yok
Dinuz dara gelsunler ben darı kurup geldum”
İlmi hikmet okuyanlar, ışktan feragattur bunlar
Mansur oldum asun beni kon dillerde söyleneyim”
178 “Aşk esritti canumi, us enel hak dedurur
Korku gitti gönlümden Mansuram dara geldum.”
Vahdet-i vücud; kimi sufilerin Allah ve varlık
hakkındaki görüşleri olup “la mevcude illallah” (Allah’tan başka varlık yoktur)
cümlesi ile özetlenebilir… Varlığın birliği görüşü savunularak dualizm (ikilik)
reddedilir… Bu görüşün popüler ismi Muhyiddin İbn Arabî’dir… Mısır’da idam
edilmek istenmiş, ancak idamdan kaçarak kurtulabilmiştir… İbn Teymiye ve başka
âlimler Vahdet-i Vücudu reddederek bu görüşün şirk olduğunu ifade etmişlerdir.
Yunus’un şiirlerinden, varlığın birliği (Vahdet-i
Vücud) ile ilgili bazı beyitler;
151 “ Geç ikilik fikrinden kogil benliği ya kul
Tanrı kadim kul kadim ayrılmadum bir adım”
187 “Şimdi adım Yunus durur ol demde İsmail idi
Ol dost içim Arafat’ta Kurban olup çıkan benem”
187 “Nemrut adın İbrahim’e ben boğu bostan eyledüm
Küfür yüzünden doğuban gine odı yakan benem”
193 “ Evvel benem ahir benem canlara can olan
benem
Azub yolda kalanlara hazır meded iden benem”
195 “ Ben abidem ben mabudem kamu yirlerde hazıram
Zalimlerden dad (öc) alıcı miskinleri tutan benem”
14 “Sensin bu gözümde gören sensun dilümde
söyleyen
Sensin beni var eyleyen sensin hemin önden sana
Beni bende demen bende değülem
Bir ben vardır bende benden içerü”
178 “ Etü derü büründüm geldüm size göründüm
Adumı Âdem kodum andan zuhura geldüm
Sufiyle sufi olan safiyle hem saf benem
Bel bağlayıp taat eden ol Kerim’u Rahman benem
Bu alemi kasrette sen Yusuf’u ben Yakup
Ol alemi vahdette ne Yusuf’u ne Kenan
Alemde fitneyi kodum mansurı kul itti odum
Dilinde enel hak didum boynundaki urgan benem
Yunus Emre yukardaki dizelerde “Allah ile kulun
kadim olduğunu, kendisinin hem abid hem ma’bud olduğunu, taat eden rahman
olduğunu, et ve deriye bürünüp halka göründüğünü” açık açık söylemekte ve
Vahdet-i Vücud” denen küfür düşüncesini dile getirmektedir…
Vahdet-i Vücud’a inananlar aynı zamanda iman ve
şirk arasında fark görmezler, tüm dinleri bir addederler… Yunus’un şu dizeleri
bu gerçeği dile getirmektedir…
236 “Aşıkları sorarsan bi mezhebü bi millet (mezhepsiz-dinsiz)
Yolda kaluban sakın gicevü gündüz sayan
Küfür ile iman dahi hicap imiş bu yolda
Safalaştık kfürle iman yağmaya verdik
İy kamu derd ehli gelün derd benem ü derman benem
Kafirdeki küfrü nihan mü’mindeki iman benem”
17 “ Dinü millet sorarısan aşklara din ne hacet
Âşık kişi harab olur âşık bilmez din diyanet”
Maalesef Batıda ve ülkemizde Mevlana, Yunus Emre
kutlamaları üst düzey katılımlarla yapılmaktadır… Batı’nın neden özellikle bu
isimlere sahip çıktığını anlamak için görüşlerini irdelememiz gerekmektedir…
Allah’ın yıllarını Yunus Emre Yılı, Dünya Mevlana
Yılı ilan edenler neden Dünya Hz. Muhammed yılı ilan etmiyorlar? Çünkü dertleri
sahih ve sarih İslam’ın hâkim olmamasıdır… TRT çevirdiği dizi ile Yunus Emre’yi
ülke halkına örnek gösterirken acaba Yunus Emre’nin fikriyyatını da tasvip
ediyor mu?
Yunus Emre’nin isyan kokan münacaatının sizlerin
değerlendirmesine bırakıyorum…
417 “ Ya ilahi ger sual itsen bana
Bu durur anda cevabum uş sana
Ben bana zulm eyledüm itdum günah
Neyledüm nittüm sana iy padişah
Sen ezelde beni asi yazasın
Doldurasın aleme avezesin
Ben mi düzdüm beni sen düzdün beni
Pür ayıp niçun yaratdun ya gani
Rızkın olup seni muhtaç mı kodum
Ya öyünün yiyüben aç mı kodum
Terazü kurdun günahum tartmağa
Kasd idersin beni oda atmağa
Terazi ona gerek bakkal ola
Ya bezirgân tacirü attar ola
Pes basirsın hod bilürsin halümi
Pes ne hacet tartarsın amalümi
Haşelillah senden iy Rabbul Enam
Sen temaşü kılarsın ben hoş yanam
Geçmedi mi intikomun öldürüp
Çüridüp gözüme toprak doldurup.”
Sözlerime Yunus Emre’nin kendi dönemini tasvir
ettiği beyitleri ile son veriyorum…
387 “Müslümanlar zamane yatlu oldı
Helâl yinmez haram kıymetlü aldı
Okunan Kur’ana kulak tutulmaz
Şeytanlar semirdi kuvvetlü oldı
Haram ile hamir (içki) tutdı cihanı
Fesad işler iden hürmetli oldı
Kime kim Tanrıdan haber virürsen
Kakır, başın salar hüccetli oldı
Şakird üstad ile arbede kılur
Oğul ata ile izzetlü oldı
Peygamber yerine geçen hocalar
Bu halkın başına zahmetlü oldı”
Günümüzü anlatıyor sanki değil mi?
NOT: Beyitlerin başındaki numaralar Mustafa
TATÇI’nın “Yunus Emre Divanı”nda geçen beyitlerin başındaki numaralardır…
17. 09. 2016