“Bir ayet okudum… Okuduğuma pişman oldum… Perişan oldum… Ağır geldi bana…Ağırlaştım bir anda…
“Rabbin kuluna yeter değil mi?” ayetiydi okuduğum…
Utandım Allahtan… Cevap veremedim… Biliyorum hemen “evet” demeliydim… Ama diyemedim… Çünkü ayete muhalifti hayatım… Allah’ı bana yeter görmüyordum… Daha doğrusu Allah’ı görmüyordum… Beynimin kalbimin bir köşesinde dururdu hep… Sadece çok sıkıştığımda, çok daraldığımda hatırlar ve o an o’na yönelirdim… Derdim bitince onunla ilişki mi keserdim… Allah benim için sadece yaratandı, kâinatı donatandı, insanı başıboş bırakandı, kalplerde yaşayandı… Ayakta durabilmek, hayatımı idame edebilmek için paraya, mala, makama, çevreye ihtiyacım vardı…
“İnanç, Karın doyurmaz; aç, inanç anlamaz” diye biliyordum…
Para, her kapıyı açar bilirdim, parasız insana değer vermezdim, değer dünyamı paraya göre şekillendirmiştim… Güce endekslenmiştim… Gücün gücüne iman etmiştim… Onun için güçlüye taraf olmuştum… Makamlara köle durmuştum… Bunun için kendime çevre oluşturmuştum… Bir anda en üst makama ulaşabileceğim bir çevre ile arkadaşlık kurmuştum… Bencillik ve menfaat üzerine kurulu idi dünyam… Kendimi garantiye alıyordum… Kendi kendimi avutuyordum… Kaybetmekten çok korkuyordum… Hep kazanmak istiyordum… Tüm hesaplarımı dünyaya göre yapıyordum ahreti hiç hesaba katmıyordum… Ölümü gözlerimle görüyor ama ölmeyecekmiş gibi yaşıyordum…
Ta ki bir Allah kulu bana bir Kur’an meali hediye edene kadar… Nasıl olsa anlamayacaktım bu kitabı… Öptüm, başıma koydum ve kitaplığımın en yüksek yerine kaldırdım…
“Bu, bana neden bu kitabı hediye etti ki, Âlim değilim, ben ne anlarım bu kitaptan” diyordum kendi kendime…
Bana boş bir hediye gibi gelmişti… Ama öyle bir hediye idi ki hayatımı değiştirdi… Anladım ki bir Kur’an meali hediye etmek dünyalardan da değerliydi… Okusun okumasın, anlasın anlamasın her Müslüman’a, her insana bir Kur’an meali hediye edilmeliydi… Hidayete elçilik edilmeliydi…
Bir gün Cuma hutbesinde bir imam, Kur’an’ı anlatıyordu… Kur’an’ı, “hayat kitabımız, hayat rehberimiz” diye niteliyordu… “Kur’an’ı okuduğunuzda kendinizi bulacaksınız, kaybettiğiniz kendinizi Allah’ın dilinden okuyacaksınız… Allah’la konuşur gibi, ayetler size iner gibi okuyun… Göreceksiniz Kur’an sizi sizden etmeye çalışanlara karşı kalkanınız olacak, size ruh olacak, güç olacak, hayattaki tüm güçlükler onunla son bulacak… Çünkü artık hayatınızda Allah olacak…” diyordu… Kendini kaybetmiş biri kendini bulmak istemez miydi? Mutlu olamıyordum hiçbir zaman… Çünkü kendim olamamıştım hiçbir an…
Eve geldim… Elime kumandayı aldım… Maç izlemeye koyuldum… Etrafımda kendini bana göstermeye çalışan yavrumu görmüyordum… Eşimi duymuyordum… Çünkü uzaktan kumanda ile yönetiliyordum… Birileri gol atıp para kazanıyordu ben ise sevinç çığlıkları ile salonu inletiyordum… Yeri gelir sövüyordum… Maç hastalığı her evin yarasıdır bunu şimdi anlıyorum…
Eşim açmış kuranı Arapçasından okuyordu… Ölülere sevap göndermeye çalışıyordu… Ölmüş bir ailede ölüler unutulmuyordu… Diriler için gönderilen kitap ölülere gelir kaynağı sayılıyordu… Bir anda o imamın dedikleri geldi aklıma ve raftan indirdim Kur’an mealini…
“Abdestsiz dokunulamazmış, Kur’an’a abdestsiz dokunmak çok büyük bir günahmış” dedi eşim…
Bende gittim abdest aldım, öptüm başıma koydum abdestsiz dokunduğum için tevbe istiğfarda bulundum…
Ve ilk açtığımda karşıma çıkan ayetti… “ Hamd âlemlerin rabbi, sahibi Allah’ındır” çok şey bilmiyordum ama bu ayetin bana ne dediğini çok iyi biliyordum… Hâlbuki daha şu ana kadar hiç düşünmemiştim Kur’an’ın bu ilk ayetini… Aslında ezbere dahi biliyordum bu ayeti… Cumadan cumaya da olsa namazda okuyordum Fatiha suresini… Ama sahibimin rabbim olduğu gerçeğini, beni sahiplendiğini, paranın, malın, makamın, gücün asıl sahibinin Allah olduğu bilincini hiç düşünmemiştim, düşünememiştim… Çünkü kendimi sahipsiz görmekteydim, bunun için kendi kendimi sahiplenmekteydim, bunun için kendimi düşünmekteydim… Para, mal, makam, güç arayışına girmekteydim…
Bir gün otururken mahzun mahzun, dertlerden sıkıntılardan düşmüştüm yorgun… Hissediyordum gelmekteydi sonum… Bitmişti umudum… Kur’an’ı okumak istedim, Kaybettiğim kendimi bulabilmek adına… Ve bir ayet çıkmıştı karşıma çok kısa… Ama mesajı çok fazla… Sarsılmıştım o ayeti okuduğumda. Ayet “Allah kuluna kâfi( yeter) değil mi” diye sormaktaydı her okuyana… “Evet ya rab yetersin, kuluna sadece sen yetersin, seni yeter görmeyen yiter, seni yeter görenin hayatında olmaz keder… "dedim ve boyun eğdim" Diyordu Mehmet bana… Dedim; “HELAL SANA”…