Anlamı daraltılmış bir kavramdır hicret… Yanlış bir kalıba sığmamanın, darda durmamanın adıdır hicret… Hicret, yaşanan ve yaşanabilecek her zulme karşı bir onur kıyamıdır… Hicret, bir memleketten diğer memleketlere gitmenin adı değildir sadece… Hicret; istemediğin, beğenmediğin, rahatsız olduğun, ünsiyet edemediğin, içinde duramadığın, daraldığın, yok olmaya yüz tuttuğun durumu, halleri terk etmek anlamına da gelir… Hicret, geleceğe ümitle yürümektir… Bitmemek, tükenmemek, yok olmamaktır… Hicret, değişimdir, gelişimdir, devinimdir, devrimdir…
Hicret; Arapçada ‘hecera’ (هَجَر ) kökünden gelir… Hecera (هجَر ), bir şeyi terk etmek, protesto etmek, bir şeyden yüz çevirmek demektir… Hicret edene Muhacir denir… Dolayısıyla muhacir, protesto edendir… Muhacir, yüz çevirendir… Muhacir, bir şeylerden rahatsız olan ve kendisini rahatlatacak şeylerin farkına varandır… Muhacir, ümide koşan, koşuşunda yorulmayan, engel tanımayandır…
Âdem, Nuh, İbrahim, İsmail, Lut, Musa, İsa, Yusuf, Muhammed her biri birer muhacirdi… Peygamberler ve onlara iman edenler, sürekli bir hicret yaşadılar… Toplumlarını, eski dostlarını, atalarını, adetlerini, gelenek ve göreneklerini, yollarına uymayanları, kendilerine yabancılaşanları, özlerinden uzaklaşanları hicrettiler (terk ettiler)… Memleketlerinden, rahatlarından, varlıklı hallerinden hicret ettiler… Tanımadıkları, bilmedikleri memleketlere yürüdüler… Elde avuçta iman dışında hiçbir şeyleri yoktu… Allah dışında hiçbir güvenleri yoktu… Onlar cehennemden cennete, şeytandan Allah’a, küfürden imana, korkudan cesarete, zilletten izzete, bencillikten fedakârlığa, esaretten özgürlüğe, bitmişlikten dirilmişliğe, cehaletten bilgiye, kötülükten iyiliğe hicret ettiler… Ve bu hicreti, sadece bir gün değil her gün her an yaşadılar… Çünkü, mü’min hayatı boyunca muhacirdir… Çünkü mü ‘minin iki günü eşit değildir… Çünkü, mü’min sürekli hareket edendir…
Hicret sadece kötü yerlerden, kötü durumlardan uzaklaşmak değildir… İyi şeylerden, iyi kimselerden, iyi durumlardan uzaklaşmakta kötülerin hicretidir… Allah, Kur’an’da peygamber dilinde buyurmuyor mu? “Ya rabbi kavmim Kur’a’nı terk edilmiş bıraktılar.” Yani Kur’an’dan hicret ettiler… Yerilen hicret kötülerin, Övülen hicret iyilerindir… Hicret, hayata anlam katmak, durağan olmamak, pasif kalmamak, kötü durumdan memnun olmamak demektir… Hicret, iyiler için iyiliğe, sürekli iyiliğe, bitmeyen iyiliğe yürümektir… Kötüler için ise hicret, kötüye, en kötüye ulaşmaktır… Hicret, ziyanda kalmamak, hüsrana uğramamak, yanlışa mazeret uydurmamak, “elimden ne gelir?” dememektir…
Hicret, “Allahın arzı genişti neden hicret etmediniz?” Ahiret sorusunun cevabını dünyada iken vermektir… Hicret, imanı vatan bilmek, imana vatan edinmek ve imanı vatana kurban vermemektir… Hicret, imanın üstünde kutsal bilmemek, tüm beşeri kutsalları iman karşısında yere sermek, imanı hayata iktidar etmektir…
Hicret, Âdem olmaktır; günahından dolayı sürgünler yaşasa da imandan sürgün olmamak için günahlardan kaçmaktır… Günaha teslim olmak yerine günahı teslim almak ve tövbeyi unutmamaktır… Şeytanın rakipliğini ve düşmanlığını unutmamaktır…
Hicret, Nuh olmaktır… Kötüleri kötülüklerinde bırakmamaktır, 950 sene bunun için çalışmaktır, dayanmaktır, bıkmamaktır, gelecek tufan için karada gemiyi inşa etmektir, ümidin bittiği yerde durmamaktır, karanlığa havari olmuşları en yakınları dahi olsa yok oluşlarına aldırmamaktır, yeni bir İslam nesli yetiştirmek için tuğyan selinin olduğu bir dünyada gemide bile olsa kulluğa devam etmektir, tuğyan tufanına lakayt kalmamaktır…
Hicret, İbrahim olmaktır; inancı uğruna ateşlere yürümektir… Babası da olsa davasına engel olanı tanımamak, en sevdiğini İsmail’ini yeri ve zamanı geldiğinde Allaha feda etmekten kaçmamak, yüreği ile rabbi arasındaki perdeleri kaldırmaktır, cennet rahatını bulsun diye dünya rahatından olmaktır
Hicret İsmail olmaktır; Allah’ın emri için canından seve seve vazgeçmek, canı canana sunmayı candan yapmaktır…
Hicret, Lut olmaktır; iffetsiz toplumda iffeti yaşamaktır, iffetin bayraktarlığını yapmaktır, şehvete kul olmuş fuhuşlar, azmışlar diyarından ardına bakmadan uzaklaşmaktır, zina toplumu oluşmasın diye evliliği kolaylaştırmak, fuhşu meslek edinmişlere tek başına kıyam etmektir…
Hicret, Yusuf olmaktır; sevdiklerinden ayrı kalsa da onları unutmamaktır, ayrılığın acısına katlanmaktır, her şart ve zeminde Allah’la olmanın izzetini yaşamaktır, girdiği topluma göre şekillenmek değil toplumu şekillendirmektir… Zinaya karşı zindanı tercih etmektir, Züleyhaların oyuncağı olmamaktır, öfkeden, kinden, intikamdan affa geçmektir, geçmişi silmek geleceğe bakmaktır, maziyi unutmaktır, azimli olmaktır…
Hicret, Musa olmaktır; sarayın debdebesine kanmamak, aldanmamaktır, kötülüğe karşı durmaktır, gerekirse vatanından uzaklaşmaktır, saray efendiliği yerine çoban olmaktır, bir asayla bile olsa firavuna karşı durmaktır, köleliğinden memnun İsrailoğullarının gözünü açmaktır, özgürlük için çalışmaktır, korkusuz olmak, Allah’a Allah’la yürümektir…
Hicret, Asiye olmaktır; Allah için yardan, serden geçmektir, sarayı cennet için terk etmektir, kurulu bâtıl düzene isyan etmektir… İmanı; kocaya, paraya, pula, makama, şana, şöhrete, insanın başını döndüren her türlü maddiyata değişmemektir…
Hicret, Davud olmak- Süleyman olmaktır; iktidarda kul olduğunu unutmamaktır, iktidarı hakka hizmetçi kılmaktır, yerinde oturmamak tüm varlığını Allah yolunda kullanmaktır… Halka hizmeti hakka hizmet bilmektir, canlı cansız her varlığın iktidar üzerinde hakkının bulunduğu gerçeğini her daim düşünmektir… Her iktidarın üstündeki iktidarı, Kâdir Allah’ı unutmamaktır… İktidarları altında yaşayanlara köle muamelesi yapmamak, halka halıklarının (yaratıcılarının) verdiği haklarını tastamam vermektir… Halkların dilini yasaklamak yerine iktidarı altında yaşayan herkesin dilini yaşatmaktır, kuşlarla bile olsa kendi lisanları ile anlaşmaktır…
Hicret, Zekeriyya gibi toplumunun kötü gidişatına dur demek için arayışlara girmektir, kendisinden sonra iktidara zalimler gelmesin diye Yahyaların yolunu açmaktır… Geleceğin analarını, Meryemlerini yetiştirmek için var gücünü kullanmaktır…
Hicret, Meryem olmaktır… Kadın başı ile İslam’a adanmaktır… Bir kadından ne olur? Sorusunu havada bırakmaktır… İffete bayrak olmaktır… İşini namusuyla yapmaktır… Din tüccarlarının iktidarını kulluğuyla yıkmaktır… İsaları insanlığa sunmaktır… Kadınlar mabedsiz, mabedler kadınsız kalmaz, kalamaz gerçeğini göstermektir…
Hicret, İsa olmaktır; dünya süslerinden, zevklerinden, yüz çevirmektir, gerektiğinde çölleri mesken tutmaktır, İsrailoğullarına zühdle karşı durmaktır, maddeden dengeye geçmektir, değişim için kulluk için hayattan geçmektir, rahattan rahatsız olmaktır… Rahata rahat vermemektir…rahatı yerinden etmektir…Rahatı rahatsız etmektir…Rahatı cennete terketmektir… Rahatın getirdiği rehavette kalmamaktır… Rahat düşkünleri ile yolları ayırmaktır…
Hicret Zülkarneyn olmaktır; zulüm yeryüzünden silinsin diye iktidar koltuğuna kurulmamak, yerinde durmamaktır, ülkeler dolaşmak adaletle yürümektir… Yeryüzünde bozgunculuk yapmayı meslek edinmişlere engel olmayı meslek bilmektir, yeryüzü halklarının tümünü insan bilmek ve insanlığın kurtuluşu için mesafeler kat etmektir… Halkları sömürmek isteyen emperyal zihniyetlere imanın iktidarında sömürüye yer olmaz mesajını vermek ve iktidarı adalete hizmetçi görmektir…
Hicret, Muhammed olmaktır; cehaleti Kur’an’la devirmektir, zulümler son bulsun diye uykuya ara vermektir… Ebu cehillere dünyayı dar etmektir… Ka’beyi put hâkimiyetinden kurtarmak ve Allahın evini Allahın kullarına açmaktır… İmanın iktidarı için terki diyar etmektir… Ümmetin kurtuluşu için kurtlar sofrasını devirmektir… İsrailoğulları hâkimiyetine son vermektir… İmanın iktidarı için yürümektir…
Hicret, halkın içinde hakla olmanın yollarını aramaktır… Halk ve hak dengesini kurmaktır… Hicret, Allah’tan uzaklaştıran her şeyden uzaklaşmaktır… Hicret, Allah’a ulaşmak için engelleri aşmaktır… Hicret, Allah’a yürümektir, yürüyüşü hiç kesmemektir…
HİCRET, İMANIN İKTİDARA YÜRÜYÜŞÜDÜR….
01.10.2008