Meded ve imdad aynı köktendir...
“Meded,” elin yardım için uzanması anlamına gelir... Himmet ise kalbin kayması
demektir… Yusuf süresinde geçer "hemmet bihi ve hemme bihe" ayeti...
Bu ayette “hemm” kelimesi ile “kalbi yakınlık” anlatılıyor... Yani “meded,”
“maddi yakınlığı, yardımı”; “himmet” ise “manevi yakınlığı, ilgiyi” anlatır…
Himmet için manevi destek, manevi yardım diyebiliriz...
Meded, “meddü’l-yed” tir, “elin
uzanması” demektir... Âdem’in iki oğlunun(Habil- Kabil) anlatıldığı kıssada
geçer “med” kelimesi… Ayette, Habil’in dilinden Kabil’e, “beni öldürmek için
bana elini uzatacak olsan da ben elimi seni öldürmek için uzatmam", “el
uzatma” anlamında “med” kelimesi kullanılır...
Genelde himmet, “manevi yardım” olarak
anlaşılır, “kalbe feyiz akıtmak” olarak bilinir tasavvuf çevresinde... Meded
ise “manevi şahıslardan maddi beklentiye girmektir..”
Biz mededi de himmeti de sadece
Allah’tan isteriz çünkü yalnız Allah’tır her şeye güç yetiren... Yalnız
Allah’tır her yerde her şeyi gören… Yalnız Allah’tır dilediğinde kulunun
yanında biten… Yalnız Allah’tır her çağrıyı işiten…
Allah’tan başkasından meded dilemek,
Allah’ı hakkı ile tanımamaktan kaynaklanır… Meded, Allah’ın kul ile olan
ilişkisini saptırmaktır... Aynı zamanda Allah’a eksiklik izafe etmektir...
Meded, her yere ulaşamayan, eli her
yere uzanamayan, kudreti sınırlı, gücü evliya ve enbiyalara dağıtmış bir Allah
anlayışının sonucudur... “İnsana şah damarından yakın olan”, “kullarıma söyle
bana dua etsinler icabet edeyim” diyen rabbimiz aslında kendinin dışında ve
kendi ile beraber başka birisinden ve başkasının aracı kılınması ile
kendisinden yardım istenmesini kabul etmemektedir...
Kur’an şirk doğumlu bu anlayışları
birçok yerde yerer ve reddeder… ”İyyeke nestein” ayetinde şu önemli mesajı
okumaktayım: “Biz, sana kulluk edenler olarak bir ihtiyacımız olursa önce
yardımlaşma yoluyla, senin emrin gereği kendi aramızda eksiğimizi gidermeye
çalışırız… İş artık bizi, islam toplumunun gücünü aşınca toptan senin kapına
gelir, yardımı senden isteriz...” Yani ayet; “önce biz sorunu kendi aramızda
çözmeliyiz; gücümüz bitince, gücü bitmeyen rabbimize gitmeliyiz”mesajını
vermektedir.
“İyyeke na’budü” ayetinde şu önemli
mesaj vardır: “Bana kulluk eden, benden yardım görür; benden yardım görmeye
müstahak olur”... Fatiha suresinde “iyyeke na’budu” nun “iyyeke nestein” den
önce gelmiş olması “Önce üzerine düşeni yap, sonra yapamadığını Allah’a bırak…
Allah’a kul olun yardım bulun” mesajını vermektedir. Meded ve himmet ehli;
beleş ehlidir, ucuz bir dine inandıkları için ucuz yardım taleplerine
giderler...
Kimi tasavvuf çevrelerinin tarihteki
müşrikleri aratmayan bir Allah tasavvuruna sahip olmaları ve bunun sonucunda
Allah’ın yetkilerini evliya addettikleri tarihin belli döneminde kabul görmüş
şahsiyetlere devretmeleri ile Allah göklere hükmetsin yeri halk ya da halka
efendi olanlar yönetsin anlayışı arasında fark yoktur… Tek fark, “biz onlara
sadece bizleri Allaha daha yakın kılsınlar diye kulluk etmekteyiz” mazeretidir…
Allah’ı Allah’tan değil de
Allahlaşmaya çalışan türedi ilahlardan öğrenmeye çalışan hem kendini hem
rabbini hem de istiklalini kaybedecektir…
06. 02. 2016