Aile olmak, iki varlığı tek vücut haline getirmektir…
Aile reislerine, yani anne ve babaya Arapçada “zevc” ve “zevce” , Kadın ve erkek çiftine de “ezvac” denir… Arapçada ayakkabı çifti için de “ezvac” tabiri kullanılır… “Ezvac” birbirini bütünleyen iki parçaya denir… Birbirini bütünlemeyene “ezvac” değil “ezdad” yani “zıtlar” denir…
Varlık tümüyle birbirine bağlı ve muhtaç olarak yaratılmıştır… “İnsan kendini kendine yeter buldu mu azar.” Ayeti aslında: “İnsan kendinde mevcut bulunan muhtaçlık hissini öldürdü mü azar…” Gerçeğini anlatmaktadır… Muhtaçlık hissi; devletleri, toplumları, aileleri, fertleri diri tutar… Muhtaçlık hissini öldüren devletler, toplumlar, aileler, fertler; mutluluğa, huzura, istikbale kurşun sıkmış olurlar… Çünkü Allah, kâinata muhtaçlık bağını koymuştur… Yaratılmış olmak, muhtaç olmak demektir… Bir tek yaratandır “Samed” olan yani yaratılmışa muhtaç olmayan, kendisine muhtaç olunan…
Muhtaçlık hissini kendilerinde bitirenler “ben bana yeterim” diyen sorunlu kişiliklerdir… Aslında bu kişilikler; “ben beni bitirmeye yeterim” demektedirler…
Çağdaş aile mühendisleri, klasik aileye savaş açarak “modern aile modeli” ortaya koydular… Klasik aileyi, İslam’ın model ailesi gibi gösterdiler… Klasik, geleneksel ailenin olumsuzluklarının faturasını dine kestiler… İslam’ın model ailesi için; “modası geçmiş, modeli eskilerde kalmış, çağa ayak uydurmaktan aciz” nitelemelerini yaptılar… Çağdaş insan mühendisleri, insan üzerine yapılan bazı hesapların gereği ve sonucu olarak “modern insan profili” ortaya koydular… Modern insan, “özgürlüğü bilen insandır” dediler ve böylelikle toplumun temel taşı olan, muhtaçlık hissini öldürmeye kalkıştılar…
Modern birey, özgürlük ninnileri ile büyüdü, özgürlük türkülerini yaktı, özgürlük safsatasının altında yatan “görünmez güçlere kölelik” oyununu göremeden yol aldı, özgürlük diye tutturdukça köleleştiğinin farkına varamadı… Modern birey öyle özgürleşti ki Allah’ı dahi takmaz oldu… Halkın haklarının özgürleşmesi ile başlayan özgürlük furyası, hakka karşı halkın özgürlüğü mücadelesine dönüştü… Çünkü bireyi rabbine karşı özgür kılmadıkça, bireyin toplum ile olan bağlarını koparmadıkça modern insan istenenleri yapamayacak, moderniteyi kuranların “özgür kölesi” haline gelemeyecekti… Modern insanın biri hak, diğeri halk ile olan bağlarını kestiler, böylece kendini dahi tanıyamayan, her rüzgârda savrulan, içi bitmiş, ruhu gitmiş bir varlık inşa ettiler… İşte bu insan, meleklerin: “Kan döken, fesat çıkaran biri..” Diye niteledikleri, şeytani ağların pençesine takılmış modern bireyden başkası değildir…
Modern aile modelinin temel hedefi; toplum içinde ve ailenin kendi bünyesinde birbiriyle ilişkileri özgürlük söylemine dayanan özgür aile bireyleri yetiştirmektir… Bunun sonucu olarak da, modern aile fertleri tek çatı altında aynı yatağı, aynı sofrayı paylaşırlar ama aynı hedefi, aynı yüreği, aynı dertleri paylaşamazlar… Çünkü modern ailenin ilk vasfı bencillik olmuştur… Modern aile de “biz” yok “ben” vardır… Modern ailede; kalbi bağlar bitmiş, aileye menfaat bağı hâkim olmuştur… Modern ailede, tek ses değil çok seslilik vardır, bunun için de birlik ve beraberlik bitmiş, huzursuzluk hakim olmuştur… Modern aile, yaşamak için değil yemek için çalışır… Modern ailede herkes özgür, baş yoktur… Modern ailede kadın da çalışır dolayısı ile kavvamlık (ehil erkek başkanlığındaki ev yönetimi) erkekten alınmıştır…
Çünkü modern aileye göre kavvamlık, ehil olanın değil para getirenin hakkıdır…
Ailede baba evin dışa açılan kapısı, ana evin rahmet, şefkat ve iç düzen kaynağıdır… Anne; ailenin birleştirici, kaynaştırıcı, bütünleyici unsurudur… Allah, Rum Suresinde: “Kendilerinde sükun bulacağınız eşler var ettik” diyerek kadını, anayı sükun vesilesi, huzur merkezi olarak göstermiştir. Ev devletinin mimarı anadır… Anası olmayan evlerin mimarisi kabadır… Anne, evde kaldığı ve anneliğini hakkıyla yaptığı müddetçe, çağın insan avcılarının hedefi tutmayacak, ürettikleri özgür insan modeli bir işe yaramayacaktı… Bunun için “ihtiyaca göre üretim değil, üretime göre ihtiyaç” fikri gereği ihtiyaçlar listesini çoğaltmak ve ailenin geçimini sıkıntıya sokarak anneyi dışarıya çıkarmaya zorlamak gerekiyordu…
Kadın iffeti ile kendine uygun ve aile saadetine gölge düşürmeyen herhangi bir işte elbette çalışabilir ama kadını kadınlığından eden, aileyi ihmal ettiren, önce iş sonra aile dedirten ve ihtiyaçtan değil de sırf evden kaçmak için olan bir iş anlayışı içinde çalışması uygun düşmez… İş, kadının etinden faydalanıyor, kadını vitrin malzemesi görüyor, kadının özüyle çatışıyor, kadını erkekleştiriyorsa o işten kaçınmak her eş adayının görevi olmalıdır… Maalesef kadına ekonomik özgürlük sunmak ve aileye ekonomik rahatlık sağlamak söylemleri ile modern aile mühendisleri, kadını evden dışarıya çıkardılar…
Evde kocasına hizmetten aciz kadın, dışarıda binlerce kişiye seve seve hizmet etmeye başladı, hostes oldu vs. oldu ama eş olamadı… Modern kadın, parayı gördü ama kaybettiklerini göremedi… Evden niye çıkarıldığını anlayamadı… Parasal yönden özgürleştirilmek istenmesinin ardındaki niyetleri okuyamadı… Kendine sunulan imkânlara koştu… Kullanıldığının, şeytani emellere alet edildiğinin bilincine eremedi… Evi otel gibi kullanmaya başladı… Aile ilişkileri gün geçtikçe zayıfladı… Evlilik sadece aynı evi paylaşmak oldu… Evlilik, cinselliği yaşamak oldu… Modern kadın çalışması karşılığında saadetini sattı, iş hayatında özgürlük ninnilerini yakarak çalıştı… Evinin efendiliğini değil, dışarının köleliğini tercih etti… Kocasına hizmeti kölelik, dışa hizmeti efendilik zannetti… Aldığı parayı makyajına, kıyafetine, gezip tozmasına harcadı… Kendini kaybettikçe kendine geldiğini zannetti… Böylelikle annesiz bir toplum yetişti… Annesiz kalan toplumların sonu, batı uygarlığındaki aile sefaletinden başka değildir…
Dün olmayan huzur evlerinin bugün dolup taşıyor olması bitirilen İslami aile anlayışının ve annesiz toplum projesinin sonucudur…
Modern erkek ise modern kadının bin beteri… Paraya teslim oldu, eşin evden çıkmasına medeniyet diye göz yumdu, paranın sıcaklığına teslim oldu, servetini artırma yoluna koyuldu… Ev, araba sahibi oldu… Havasını attı… Karı kıza karıştı, saçtı savurdu, eğlendi gezdi, hayat bu zannetti… Modern erkek; ürkek yetişti, hayattan korktu bunun için çok çalıştı, hep çalıştı, hayatı parayla kurtaracağını sandı… Ama bunlar karşısında kişiliğini, kimliğini, ailesini sattı…
Modern insan kendini tanımaz oldu…
Modern aile, çocukları için çalışır, çocuklarına iyi bir gelecek sunmak için çabalar, bunun için ana baba dışarıya çıkar, akşama kadar çalışır… Amaç geleceğe hazırlık, çocukların geleceğini kurtarmak… Yani zehiri, bal kabında yalamak… Yani kötü eyleme şeytani kılıf uydurmak… Modern ailenin sonu iflas oldu… Tablo ortada… Sorumsuz ve sorunlu bir nesil… Cinselliğe ve şiddete doyumsuz bir nesil… Hayvanları aratan bir gençlik… Ve koca bir sefillik…
Modern model insanın karşısında İslami model şahsiyetler sunulmalıdır… Değilse bir asır değil bin asır bu rezalet yaşanacaktır…
Firavun’un kadını ihya edip, erkek çocukları kesmesi ile şu anki firavun varislerinin kadına iş imkanı yaratıp, erkeğin iş imkanlarını kurutması arasında bağ kurulmalıdır… Erkek işsiz kalınca çöker… Kadın, para görünce özgürlük der… Bu durumdan değil midir? Kadınlar parasal özgürlüklerini ellerine alarak gürlediler, gülünç duruma geldiler; erkeklerde sindiler, silindiler… Kadını evden çıkaran, erkeği eve kapatan zihniyetin amacı zinayı yaygınlaştırmak ve aile bütünlüğünü bitirmekten başka bir şey olabilir mi?
Öyle bir hale gelindi ki işsiz erkek evlenemiyor, işli kadın erkek bulamıyor ya da erkek beğenmiyor…
Bu sistem sayesindedir ki bir devlet olan evlilik, rezalete dönüştü… Boşanmalar arttı… Flörtler çoğaldı… Hayat pahalılığını, ekonomik krizi gösterdiler bu kötü durumların sebebi olarak… Halbuki temel sebep hayat pahalılığı değil rahat düşkünlüğü, ekonomik kriz değil ekonomik doyumsuzluktur…
Firavun sisteminin korkusu ev devletidir… Onun için ilk iş, ev devletini ele geçirmektir… Onun içindir ki Allah, Musa’ya evleri kıble edinin diye buyurmuştur… Yani sokaklar, çarşılar, hanlar, konaklar Firavun’un ise evler sizindir… Evlere yönelin demektir… Tarih boyunca hiçbir Firavun, şu anki halefleri kadar başarılı olmamıştır… Kadını erkekleştiren, erkeği kadınlaştıran bu zulümvari güç, evleri darmadağın etti… Modern birey eve; eşya almak için, yemek için, yatmak için, dinlenmek için yöneldi… Evini Kabe’nin şubesi haline getiremedi… Bilakis dünya diskolarını, kumarhanelerini; yalancı, dolandırıcı şeytanlarını, fuhuşları, dinden uzak ve dine karşı olan her yaşam tarzını evine taşıdı… Hem de kendi parası ile hem de akşama kadar sarf ettiği güçle, evinin en güzel köşesini ayırdığı kara kutu şeytanıyla bunu başardı… Oyalanmak, çocuklarını avutmak için bunu yaptı… Ama hayatını yaktı… Cehenneme yol aldı…
Bir eve bir eşkıya, bir zinakar, bir hilekar gelse değer verilmez, hatta eve sokulmaz… Ama maalesef sanatçı, oyuncu vs. ön adlarla evimizde en değerli vakitlerimizde ağırlıyoruz bu ahlak yoksunu şeytan dostlarını… Aslında ne yaptığımızı bilmiyor, nereye yol aldığımızın şuurunda değiliz…
Eskiden Musalar kundakta kesilirdi şimdi ana baba kucağında kesiliyorlar… Firavun sitemi, ana baba şefkatinden yoksun, sevgi ve ilgiye muhtaç bireyler yetiştirdi… Evde beklediği sevgi, ilgi ve şefkati göremeyen birey ya aşka ya da eşkıyalığa yol aldı…
Allah’ı takmayan aileler, manevi yönden iflas ederler… Gözler, emirleri tek yerden alınca, tek yere bakarlar.. Aile de Allah’tan alırsa emirlerini gözler gibi, hep aynı yere bakar aynı şeyleri görür… Eğer bir ailede iki zıt bakış, iki zıt okuyuş görürseniz bilin ki tek yerden beslenmedikleri, tek yerden emir almadıkları içindir…
Allah, karı ve kocaya “Birbirinizin elbiselerisiniz” diye buyurur… Bu ayet, aile içini düzenler… Ayet, Ailede eksikler aile içinde çözülür, aile içinde bilinir, dışarıya vurulmaz, aile güzelliklerinizi, hoş durumlarınızı dışarıya gösterin, ailevi eksiklerinizi, ayıbınızı, avretleriniz gibi örtün, ayıplarınızı dışa dökmeyin mesajını verir… Giysi nasıl asli ihtiyaçsa, aile olmakta öyle asli bir ihtiyaçtır… Elbise nasıl ki sizleri koruyor, gizlenmesi gereken yerlerinizi gizliyorsa aileniz de öyle olmalıdır mesajını alıyoruz bu ayetten… Kadın ve erkeğin elbiseye benzetilmesinde evlilikteki denkliğe de işaret bulunmaktadır… Elbise bedene uygun olmadığında kişi nasıl sıkıntı yaşıyorsa, denkliğin olmadığı evliliklerde ailelerde de sıkıntılar baş gösterir, ayrılıklar yaşanır… İki bedene Allah evlilik ile tek elbise giydirmiştir…
Kur’an’a göre aile; sevgi, saygı ve ilgi temelleri üzerinde yükselir… Bu üç temel birbirine bağlıdır, bir temel yıkıldığında gerisi çorap söküğü gibi gelir… Aile olmak için Kur’an’ı yaşamak şarttır… Allah Kur’an’da evlilik, aile içi ilişkiler ve boşanma hukuku üzerinde çok durmuştur… Aile olabilmek için, Kur’an ailesi olmak, Kur’an’a aile olmak, Kur’an’lı aile olmak şarttır… Değilse sonumuz haraptır…
“Kendinizi ve ailenizi ateşe karşı koruyun. Zira ateşin yakıtı insanlar ve taşlardır…” Diye buyuran rabbimiz, aslında bizlere şunu söylemeye çalışıyor: “Taşlaşan insanlar cehennemde taşlar gibi değersiz olacaklar, taşlar gibi yanacaklar”…
Taşlaşmamak için şeytanı taşlamak dileğiyle…
CAHİT KARAALP
KASIM 2010