Altan Tan, son olaylarla ilgili BDP/HDP/PKK
yönetiminde rahatsızlık uyandıran son derece önemli ve takdire şayan
açıklamalarda bulundu… Bu açıklamaları ile Sayın Tan’ın siyaset yapmadığı
aksine samimi olduğu ve yapılanlardan gerçek manada rahatsızlık duyduğu
kanaatindeyim…
Tan’ın açıklamaları için “geç kalınmış ifadeler”
şeklinde fikir beyan eden kardeşlerime bu olayların başında da Sayın Tan’ın
kardeşliğe çağırdığını hatırlatmak isterim.
Hiçbir vicdan sahibi bu olan bitenlere kayıtsız
kalamaz... Soğuk açıklamaları ve yüzsüz tavırları ile kameralar karşısına geçen
Demirtaş ve ekibinin ideolojilerini vicdanlarına hâkim kıldıkları inancındayım…
Vicdan ki tüm ideolojilerin üstündedir…
Birkaç ay önce BDP hakkında yazdığım “Çekin
Elinizi Bu Dinin Üstünden” başlıklı yazımda basında çıkan haberlere
dayanarak Altan Tan hakkında bazı şeyler yazmıştım. Sayın Tan, bu yazımdan
dolayı beni aramış ve kendisini tanımadığımı bu yüzden kendisi hakkında
yazdığımı söylemişti. Hâlbuki ben tanımadığım Altan Tan’ı değil BDP safına
geçtiği günden beri olay açıklamaları ile tanıyamaz olduğum Altan Tan’ı
yazmıştım... Aynı sözleri kendisine de telefonda söylemiştim…
O yazıda Altan Tan’ın imamları devlet ajanlığı ile
itham ettiğini yazmıştım… Kendisi de bu konuda öyle bir şey demediğini aksine
camilerin sahiplenilmesi gerektiğini söylediğini belirtmişti… “Basında
yazılanlar değil kişinin beyanı esastır” elbette. Eğer basına çıkan haberler
yalan ise Sayın Tan’dan özür dilemenin bir hak olduğunu belirtmek isterim…
Konumuz bu değil ama bu açıklama vesilesi ile uzun zamandır yazmak istediğim bu
hususu da aradan çıkarmış olayım…
Kobani’de yaşanan insanlık dramı bahanesi ile
ortamı geren ve birçok haksızlıklara meydan veren olaylar hakkındaki yapıcı ve
vicdanlı açıklaması ile Altan Tan Beyin vicdanını kaybetmediğini, özündeki
İslamcı ruhunu yaşattığını gördük… Aslında bu olaylarda halktan özür dilemeyen,
üstelik kendini haklı gören böyle bir parti teşkilatından istifa etmesini
bekliyorum…
Altan Tan Beyin son zamanlarda BDP/HDP ile barışık
olmadığını yaptığı açıklamalardan anlamaktayız. Bu bir zandır elbette ama
biliyorsunuz ki zanlar durduk yerde oluşmaz.
Kardeşliğe vurgu yapan açıklamaları ile BDP/HDP
yöneticilerini haklı olarak eleştiren ve olayların sorumluluğunu BDP/HDP
milletvekili, il ve ilçe başkanları ile belediye başkanlarına yükleyen Sayın
Tan’ın kendisinden beklenen erdemi gösterdiğini ifade etmek gerekir… Bu
atmosferde böylesi açıklamalar yapmak yürek ister, cesaret ister. Hepsinden
önemlisi insaf, vidan ve Allah korkusu ister…
Sayın Tan,
alanlara biz inseydik, yakılıp yıkılan yerlere kalkan olsaydık bu felaketler
yaşanmazdı sözün de haksız mı? Eylemlerde en önde yer alan BDP/HDP
milletvekilleri bu olaylar da neredeydiler? Suriye sınırında askere taş atan
vekiller Kürt halkının canı ve malı talan edilirken neredeydiler?
Olaylar bittikten, devlet zorlu yüzünü
gösterdikten sonra basın karşısına çıkıp, “biz böyle olsun istemedik, aslında
biz yapmadık, araya provokatörler girdi” gibi sözlerle açıklamalar yapmak suçu
ve kayıpları telafi eder mi?
Yürekli olun be kardeşim, yürekli olun… “Halkı
sokağa döktük, dediğimiz olmayınca halkı galeyana getirdik, yıktık, döktük,
öldürdük, yetmedi Müslümanlara saldırdık…” deyin… Yürekli olun da alnınızda
öpeyim, adamsınız ve’s-selam diyeyim… Her konuyu hiçbir şeyden korkmadan
dillendiren sizler, neden bu konuda yüreklice konuşamadınız, kıvırmaya
çalıştınız? Haksız olduğunuz için değil mi, halkın gözünde daha da kaybetmemek
için değil mi?
Biz Altan Tan’ın gösterdiği tavrı, olaylardan
sonra basın açıklaması ile halkı sükûnete çağıran ama hiçbir fiili müdahalede
bulunmayan ve olayların akabinde Mardin esnafını ziyaret ederek esnafa “zarar
vermek bizim anlayışımız değildir” diyen Mardin Büyükşehir Belediye Başkanın
Sayın Ahmet Türk’ten beklerdik… Sayın Başkan! Sizin işiniz değilse Kürt halkına
ve esnafa bu zararı Marslılar mı verdi?
Kontrol edemediğin, kontrol edemeyeceğin
kalabalığın eylemini devam ettirmenin anlamı olabilir mi? Sayın Türk’ün Mardin
Esnafı ziyaretinde sarfettiği bu sözleri duyduğumda “vay be! Siyasetçi olmak
yüzsüz olmakmış” dedim kendi kendime… Ama içi-dışı bir siyaset erbabını bildiğim
için yüzsüzlüğün bir siyaset işi değil bir karakter hastalığı olduğu kanısına
vardım…
Kızıltepe’de yakılıp yıkılan iş yerlerinin çoğu
Hüda- Par çevresine aitti… Bu işin çok önceden planlandığı besbelli… Ve bu
suçun faturası halk tarafından da hak tarafından da çoktan BDP/HDP/PKK’ya
kesildi… Konuştuğum birçok BDP gönüllüsü bu olan biteni lanetlemekte ve asla
eski günlere dönülmemesi gerektiğini belirtmektedirler…
Bu yazımdan rahatsız olan BDP gönüllüsü ve BDP
karşıtı kardeşim varsa Altan Tan’ın o öz eleştiri dolu açıklamasını okuyun… Ama
mutlaka okuyun… Orda vicdanın konuştuğunu, ideolojinin vicdana yenik düştüğünü
göreceksiniz… Hak söz kimden gelirse gelsin alınır ve takdir edilir…
Vicdan
ölmedikçe insanlık ölmez, vicdanı bitenin insanlığı asla dirilmez… Size
tavsiyem; sakın ideolojinizi, duygularınızı ve mensubiyetlerinizi vicdanın
önüne geçirmeyin…
17. 10. 2014