Nerdeyse her ile bir ilahiyat kuruldu… Eski ve büyük ilahiyatlardan bazı Prof’lar alındı ve kendilerine “kurucu dekanlık” verildi… Kurucu dekanlar’ın kimileri kendi zihin dünyalarına uygun bir ilahiyat kadrosu oluşturma gayretine girdiler… Zaten kaygan olan Yök zemini, ilahiyatları bir kaydırağa döndürdü… Kurucu dekanların zihin dünyalarına ve cemaatlerinin anlayışına göre düzenlenen ilahiyat kadrolarında, ilim adamlığı değil belli bir zihniyetin adamı olmak esas şart oldu… Cemaatleşmelerin ilahiyat kadrolarına sirayet etmesi Yök’ün iflah olmaz yapısını bir kez daha gözler önüne sermiş bulunmaktadır...
Yeterli alt yapısı olmayan üniversitelerde her hangi bir binada kuruluşuna başlanan İlahiyat fakülteleri yeterli donanıma sahip olmadan, yeterli akademik kadrosunu oluşturmadan öğrenci almaktadırlar… Öğretim görevlisi ve araştırma görevlileri ile işi götürmeye çalışan fakülte yönetimi; Ales’in % 30’u, diploma puanının % 30’u, mülakatın % 30’u ve yabancı dilin % 10’u esas alınarak öğretim görevlisi ve araştırma görevlisi almaktadır…
Ülkemizde mülakatın torpil demek olduğunu bilmeyenimiz yoktur değil mi? % 30 mülakat demek, % 30 torpil payı demektir… Zaten kendi kafasına uygun olarak aldığı öğretim üyeleri dekan beye torpil geçme konusunda hiçbir zorluk çıkarmamaktadırlar… Fakülte yönetiminin alacağı kişiye göre şart belirlemesi aslında Yök’ün getirmiş olduğu adaletsiz ve ilmi anlayıştan yoksun puan dağılımının sonucudur…
Kurulduğu günden beri fakültelerde dekan, üniversitelerde rektör imparatorluğunu başlatan “Yök” hep “yok”tu… “Varlığı, varı yoka çevirmek” üzere kurulmuş bir Yök teşkilatının sağlıklı bir uygulama yapmasını beklemek, şeytandan tevbe beklemek kadar zordur ama imkânsız değildir…
Yök’ün merkezi atama ile “ÖYP” kapsamında atadığı araştırma görevliliği uygulaması ise tam bir facia… Yök, yabancı dili sonra verilmek üzere Ales ve diploma puanı ile ÖYP kapsamında araştırma görevlisi atamaktadır… Arapça bilgilerine ve atandıkları branşlarda bilgi düzeylerine bakılmaksızın atanan ve atamalarında sadece Ales ve diploma puanlarına bakılan bu araştırma görevlilerini Yök’ün yetiştirme programı çerçevesinde alması ve lisans, yüksek lisans, doktora farkına dikkat etmemesi “niteliksizliğin Yök’e nitelik olmasından” başka değildir…
Yök, artık araştırma görevlilerindeki; ÖYP, İlahiyat ve Sosyal bilimler enstitüsü araştırma görevlisi olmak gibi farklı statüleri kaldırmalı ve bunları tek çatı altında birleştirmelidir…
Yök’ün ÖYP, Sosyal bilimler ve İlahiyat bünyesinde aldığı Araştırma Görevlileri ve Öğretim Görevlilerinin en son mezun oldukları alan diplomasının(lisans, yüksek lisans veya doktora diplomasının) % 25’ini, Ales’in %25’ini, yabancı dilin %25’ini ve alan sınavının % 25’ini esas alması gerekmektedir… Tercih edilen dalda yapılacak merkezi bir alan sınavı ile sözlü uygulamasına son verilmeli ve torpil denen illet bitirilmelidir… İlahiyatlarda kurucu dekan hâkimiyetine son verilmeli ve objektif kurallar getirilmelidir…
Yabancı dil olarak özellikle “Arapça” şart koşulmalı ve merkezi sınav sistemi ile yapılan Arapça sınavından en az 60 puan alınmış olması gereklilik olarak görülmelidir… İngilizce ve diğer dillerin her biri artı bir dil sayılmalı ve kişiye asıl branş dili olan Arapçanın üstüne fazladan puan getirmelidir… Alan sınavı ise merkezi olmalı ve her Araştırma Görevlisi atanmak istediği branş dalında sınava tabi tutulmalıdır… Bu uygulama ile adil bir atanma gerçekleşmiş olacaktır…
Ayrıca tüm İlahiyat fakültelerince verilen yüksek lisans ve doktora eğitiminin de merkeze bağlanması, belirlediğimiz puan dağılımı esas alınarak ve öğrenciye belli birkaç üniversite hakkı tanınmak sureti ile puan sıralamasına göre Yök tarafından yerleştirme yapılmalıdır… Böylece hem torpilin önüne geçilmiş olacaktır, hem de gerçekten ilim sevdalısı olanlar kendilerini bu yerlere hazırlayacaklardır…
Üniversitelerde Yök tarafından konulan; diploma, Ales ve mülakata bağlanan yüksek lisans, doktora alımları ile araştırma görevlisi ve öğretim görevlisi alımları adil değil zalimcedir ve ilmin kendisine ihanettir… Yök’ün bu cehalet ve ihanet kokan tavrından bir an önce vazgeçmesi gerekir…
İslami ilimlerde mesafe alması gereken İlahiyat fakülteleri, eğer yerinde sayıyor ve ciddi bir mesafe kat edemiyorlarsa, medreselerin çok gerisinde bir Arapça dersi veriyorsa hep bu gayri ilmi şartlar yüzündendir… Arapçanın temel dil olarak algılanmadığı ve olmazda olmaz olarak görülmediği hiçbir İlahiyat fakültesinde ilim gerçek anlamda tahsil edilmeyecektir… “Kes, kopyala, yapıştır“ âlimlerinin türediği zamanımızda bu eleştiriyi yapmamız ilmi sorumluluğumuzun gereğidir…
İlahiyatlarda İngilizcenin dayatılması normal değildir… Ek bir dil olarak İngilizce veya başka bir dil istenebilir ancak bunun lüzumu tartışmalıdır, teşvik edici paketler ile bu dil eğitimi desteklenebilir…
Saygıdeğer ilahiyat hocalarım ilmin, ilahiyatlar eliyle Yök’ün uygulamalarına kurban gitmesine lütfen seyirci kalmayın… Ve güçlü bir muhalefet oluşturarak bu işi adil bir zemine taşıyın… Tahsil ettiğiniz ilmin gereğini yapmanızdır sizden beklenen… Makamınızı, koltuğunuzu kaybetme korkusu vicdanınızın önüne geçmemeli… Aykırı ses olmazsanız ilmi ayaklar altına sermenin vebalini kaldıramazsınız…
Artık çok iyi biliyorum ki Yök’ün yıkanması değil yıkılması gerekmektedir… Yök’ü ıslah etmek “yok”u var etmek kadar imkânsız gibi görünüyor?
09.10.2013