Ramazan ayını geldi diye seviniyorum… Çünkü dinden
uzaklaşan, dünyaya dalan Müslümanların bir dinlerinin olduğunu hatırladıklarını
görüyorum… Duyarlılığın bittiği Müslüman mahallelerde açların, muhtaçların
hatırlandığını, yardımların yapıldığını görüyorum…
Dahası boş kalan mescitler bir aylığına da olsa
doluyor, küfür kokan televizyonlar İslami programlar düzenliyor, dini
duyarlılığı az olan kişilerin dahi oruç tuttuklarını görüyorum ve bunun için
seviniyorum…
Bunun neyine seviniyorsun demeyin… Bütün bunlardan
daha imanın bitmediğini, İslam’ın hala bir değer olduğunu anlıyorum… Sırf bu
tablo dahi beni memnun ve mutlu etmeye yetiyor… Bu ülke Müslüman, bu halk
mütedeyyin kimse aksini beklemesin…
Cumhuriyetin onca zulmüne rağmen bu halk dinini
terk etmedi… Bu halk aç kaldı, açıkta kaldı, zulme uğradı ama dinine her zaman
sahip çıktı… Belki de bu yüzden Allah bu millete yardım ediyor… Belki de bu
yüzdendir ki hain ellerin planları akamete uğruyor…
Neyse, benim diyeceğim bunlar değildi zaten… Benim
derdim Ramazan geldi bizler ne yapmalıyız? Gündüzleri aç olduğumuz için
yatmakla mı geçirmeliyiz yoksa gecenin abidi gündüzün mücahidi mi olmalıyız?
Sahabe ramazan ayı geldiğinde gece sahur sofrasında gündüz yatakta mıydılar?
Bizler bugün çok hızlı gelişen bir dünyada yaşıyoruz
ve dün sahabelerin yaşadığı yoğunluğun belki on belki yüz katını yaşamalıyız…
Zira her günümüz değil artık her saniyemiz zarar… Zira her saniye dünyada bir
gelişme yaşanmakta ve bununla beraber bozulma görülmektedir… Tamam, da ne
yapmalıyız?
Ne yapmalıyız sorusunun cevabını bence Kur’an
veriyor… Bu ayda Kur’an’ın indirildiğini özellikle vurgulayarak bizi Kur’an’a
yönlendirmekte ve adeta bizlere Kur’an’a yönelin kendinizi Kur’an’la inşa edin
demektedir… Bu ayda Kur’an ile özel bir bağ kurmalıyız…
Bu bağ sevap bağı değil hayat bağı olacak… Yani
Kur’an bize hayat rehberi olacak, evet dediğine evet hayır dediğine hayır
diyeceğiz… Zaten Kur’an’ı rehber edinen ne yapacağını, ne yapması gerektiğini
Kur’an’dan öğrenecektir… Kur’an’a talebe olanın talebi hidayet olur…
Bu ayı “kişiliğimizi olgunlaştırma ayı”
yapmalıyız… Kişiliğimizin Kur’an’sız gelişmeyeceğini bilmeli ve bunun için
yanlışların kıyametini koparan kıymetli kitabı başucumuza koyup yeni baştan
okumalıyız…
Kur’an’ı hatmetmek için değil hayatımızı, şahsiyetimizi
Kur’an’la hitama erdirmek için okumalıyız… Sadece okumamalı onunla hayatımızı,
çevremizi, işimizi, aşımızı, eşimizi, evimizi, makam ve mevkimizi,
evlatlarımızı ve dostlarımızı dokumalıyız…
Kur’an’ı anladığımızın şahidi satırlar, sözler
değil hayatımız olmalıdır… Hayatı Kur’an’ı anladığına şahitlik eden
Peygamberimiz gibi Kur’an’ın konuştuğu bir hayat sürmeliyiz… Nasıl mı? Ayet
ayet yaşayarak… Her bir ayetin ışığını karanlık hayatlara taşıyarak…
Gelin bu ayı Kur’an ayı yapalım… Rabbimizin Hz
Peygambere indirdiği kitabı dünyamıza indirelim ve bu ayda Kuran’ı anlama ayı
kılalım… Etrafımızda bir aylık değil bir ömürlük Kur’an halkaları oluşturalım…
İslami faaliyetlerimizi aynen sürdürelim… Bir
ömürlük Kur’an yoldaşları bulalım… Sohbetlerimizi Kur’an süslesin… Evimize
vahiy sofrası serilsin… Asrı nebinin vahiy eksenli düşünen insanları bizim
mahalleye de taşınsın…
Bu memleket son birkaç yılda birçok göç aldı,
birçok kişi muhacir oldu… Ülkede ki olumsuz durumları hepimiz biliyor ve
üzülüyoruz… Artık üzüntüleri sevince dönüştürmeli ve muhacir kardeşlerimize
Ensar olmalıyız… Ensar’ın olmadığı beldelerde nasrullah beklenmez…
Ramazan ayımız hayırlı olsun, hayırlarla dolu
günlerin başlangıcı olsun… Vahye kulak veren müminlerin çoğalması hedefimiz
olsun inşallah…
05. 06. 2016