Cuma suresinde rabbimiz kitap yüklü eşeklerden
bahseder… Kitabı yüklenmiş ama kalbine, beynine, hayatına yüklememiş olanları
tabiri caizse eşek diye niteler…
Beni İsrail’in âlim, entel ve dantellerine
rabbimiz eşek diye hitap eder…
Eşek olmak yaratılışta eşek olarak dünyaya gelmiş
bir eşek için meziyettir… Ama bu meziyet insana geçince insan için zillettir,
eziyettir… Hayvanın eşekliği değil insanın eşekleşmesidir kötü olan… Kötülenen
hayvan değil hayvan tabiatına bürünen insandır…
Kur’an’ın neresinde kötülenen bir hayvan figürü
varsa bilin ki bu kötülenen hayvanlaşan insandır… Çünkü hiçbir varlık elinde
olmayan yaratılış gerçeğinden dolayı kınanamaz…
Aslında rabbimiz Eşek nitelemesi ile eşek
tabiatının insana geçmesine atıfta bulunmaktadır… Eşek tabiatı gereği geç
algılayan, tembel, farkındalığı olmayan bir hayvandır… Görevi sadece kendisine
yüklenen yükü sahibinin zorlaması ve yol göstermesi ile yerine ulaştırmaktır…
Eşek tabiatı insana geçtiğinde durum vahim hale
gelir… Zira eşek sırtına verilen yükten habersiz yürür bu durum onun için kötü
değildir… Çünkü iradesiz ve akılsızdır… Ancak irade sahibi, akıl sahibi olan
insanın sırtına vurulan yükten habersiz olması düşünülemez… Sırtına vurulmuş
yükün farkında olmayan insan rabbimizin deyimi ile eşekleşmiştir…
Rabbimiz bizlere emaneti yüklemiş ve bizlere
yeryüzünü imar ve ıslah görevini tevdi etmiştir… Bu emanet görevinin nasıl
yüklenilmesi gerektiğini gösteren Peygamberleri göndermiş ve beraberlerinde
kitap indirmiştir… Gönderilen her peygamberin görevi bu vazifenin nasıl icra
edilmesi gerektiğini uygulayarak göstermek ve bu yolun rehberi olan kitabı
açıklamak olmuştur…
Yeryüzünün imarı ve ıslahı görevi ancak ve ancak
tevhidin sağlanması ile mümkün olur… bu tevhid sadece dilde allahı birlemek
değildir… Dildeki tevhidin kainata, hayata, kalbe, toplumlara inmesi gerekir…
Yeryüzünün egemenliğinin kainatın egemenliğinden
bağımsızlaştırılması, heva ve hevesin ilahi nizama tercih edilmesi, toplumların
arasına milliyetçilik gibi bir tefrikanın girmesi, insanın inandığının tersi
bir hayat yaşaması aslında tevhidin bozuma uğramasıdır… Tevhid ilkesi emanet
görevinin bel kemiğidir… Onun için gelen her peygamberin kavmine önce tevhidi
tebliğ ettiği anlatılır Kur’an’da…
Hiçbir peygamber sadece tevhidi dillendirip evine
oturmuş değildir… Yeri ve zamanı geldiğinde yönetimlere başkaldırmış, toplum
içindeki ahlaksız tutumlara karşı durmuş, yalan yanlış inançlarla savaşmış,
farklı devletlerle savaşa girmiş, adaletin egemenliği için kıtalar dolaşmış ve
tüm bunların sonucu olarak tevhid uğruna şehid olmuş, zindana girmiş, kovulmuş,
alaya alınmış, dışlanmış, dövülmüş, ateşlere atılmış nice peygamberler vardır…
Tevhid mücadelesi olmadan kulluk görevi yerine
getirilemez… Yeryüzünde ifasad almış başını gidiyorken ben namazla, oruçla,
zekat ve hacla kulluğumu yerine getiririm diyenlerin kulluğu zarar içindedir…
Suya sabuna dokunmadan yazan çizenlerin, münkere
dur demeden hayatlarını devam ettirenlerin, iyiliğin etkin olması için harekete
geçmeyenlerin kısacası peygamberlerin tevhid mücadelesini yaşamadan
peygamberlere imanı yerine getirdiklerini söyleyenlerin kulluklarını
sorgulamaları gerekir…
Yanı başında açlıktan ölen insanların olduğu bir
mahallede lüks araba derdine girenlerin, lüks bir yaşam için para harcayıp duranların,
tokluktan kırılanların nasıl ki insanlıktan nasipleri yoksa aynı o gibi tevhid
mücadelesini vermekle yükümlü insanın etrafındaki tevhide muğayir durumlara ses
çıkarmaması da imandan nasipsizlik olmalıdır…
Zira iman yeryüzü emin ellere geçinceye kadar
mücadeleyi gerektirir… Yeryüzünün imarı ve ıslahı için rahatından, mal, makam,
eş, çocuk, memleket, dost, kardeş, ev, araba vs. her şeyden geçmeyen insan
kendini sorgulamalıdır…
Bizim asıl görevimiz, evimizi, geleceğimizi imar
etmeden önce bozulan insanlığı durdurmak, gerekirse kendimizi feda etmektir… Hz
Musa’nın kendine bir ev kurmadan Firavunla savaşması, Firavunun mü’min eşinin
“Rabbim bana katında bir ev ver” diyerek sarayı boşlaması bu hali anlatmakta
değil mi?
Şehidler bu durumun en bariz şahitleridir… Tevhid
mücadelesi için kendilerinden, geleceklerinden, akrabalarından, eş, dost,
mevki, makam vs dünyanın cezbedici her halinden geçmekle bize örnek oldular…
İnandığı kitabı uygulamaya koymayan, inandığı
peygamberlerin yolunu adımlamayan, Kur’an’ın gösterdiği hedefe koşmayan,
mücadele içine girmekten korkan, kendi rahatı için savaşan herkes
eşekleşmiştir… Eşekleşmek sadece Ehli Kitap âlimleri için değildir eşekleşme
mantığını kanıksamış herkes için geçerlidir…
28. 08. 2016