Hz. Süleyman; insan, cin ve kuşlardan müteşekkil
muazzam bir ordu ile bir sefere çıkar… Yolu “karıca vadisi” denen bir yerden
geçer… Bir karıncanın arkadaşlarına seslendiğini duyar: “Yuvalarınıza girin…
Süleyman ve ordusu geliyor… Belki bilmeden sizleri ezer geçerler…” Gülümser Hz.
Süleyman bu sözü duyduktan sonra… Ve dua eder Allaha: “Rabbim! Bana ve babama
verdiğin ihsana karşılık şükredebilmeyi ve Salih amelde bulunabilmeyi nasip et
ve Salihlere dâhil et…” (Neml,17-19)
Karınca hakkında israiliyat türünden birçok
rivayet anlatılır kadim tefsirlerde… Çağdaş kimi müfessirler de bu kıssa
bağlamında konuşma yetisi olmayan karıncanın, Allah tarafından “intak sanatı”
kullanılarak konuşturulduğunu kimileri de “Neml” isimli bir kabileye bağlı bir
ferdin sözlerinin aktarıldığını söylerler… Bu yorumlar, ayet bağlamı ve ayetler
arası söz akışına dikkat edilmeden, kıssanın verdiği mesaja odaklanmadan
yapılmış sorunlu yorumlardır, çağdaş israiliyatlardır… Kadim israiliyatın
çağdaş israiliyattan farkı; israiliyatın kadim olanının rivayete, çağdaş
olanının ise yoruma dayanmasıdır…
Kimi tefsirler, karıncanın cinsiyetini
sorgularlar… Karıncanın verdiği hayat dersine kafa yormazlar… Hayat için gelen
kitabın mesajını, naklettikleri masalvari rivayetlerle bozarlar… Kimi din simsarları
da israiliyattan gelen, gerçekliği bulunmayan “karınca duasını” bereket duası
diye satarlar, duanın ticaretini yaparlar…Bu rivayetlerden olmalı ki Hz.
Süleyman ve Hz. Davud anlatıldığında ilk aklımıza gelen savaşları, saltanatları
olur… Hâlbuki Hz. Süleyman ve Hz. Davud, Kur’an’da savaştan, saltanattan daha
çok SANATTA ön plana çıkmışlardır…
Hz. Süleyman’ı gülümseten, karıncanın sözünü
anlamış olması mıydı? Yoksa karıncanın sözlerindeki samimiyeti, hassasiyeti,
sorumluluğu muydu? Bu gülümseme, olan bitenlerden Hz. Süleyman’ın duyduğu
memnuniyet ifadesi idi… Karınca; Hz. Süleyman’a, askerini korumak ve kollamak,
geçtiğin yerlerde halkların, mazlumların hak ve hukukuna riayet etmek,
ezilmemelerini sağlamak senin görevindir mesajını iletmişti… Hz. Süleyman da
karınca dilinde kendisine verilen mesajı almış, ardından da şükürde bulunmuştu…
O dönemin süper gücü sayılan ve en güçlü orduya
sahip olan Hz. Süleyman’ın, sefere çıkarken yapmış olduğu “Rabbim! Bana ve
babama verdiğin ihsana karşılık şükredebilmeyi ve Salih amelde bulunabilmeyi
nasip et ve Salihlere dâhil et…” (Neml,17-19) duası, zulüm ve haksızlıklarda
ileri giden, güç sarhoşluğu ile elinin ulaştığı her yerde terör estiren,
günümüz “süper güçlerine” kapak olacak mahiyettedir… Hz. Süleyman, Allah’ın
kendisine verdiği gücü; ezmek, toprak gasp etmek, sömürmek için değil kulluk,
hak, hukuk, adalet, eşitlik için kullanmaktaydı… Yapmış olduğu dua, onu savaşa
götüren hedefin kendisiydi… İslam’ın savaş felsefesinin ifadesiydi…
Yönetim makamında bulunanların ilk işi; akan kanı
durdurmak, ezme ve öldürmelerin önüne geçmek olmalıdır… Karıncanın ilk işi de
halkının can güvenliğini sağlamak oldu… Bir karınca dahi Hz. Süleyman’a
yardımcı olmaktaydı… Bu kıssa da bize verilen bir mesajda şu olmalıdır: “Siz Allah’ın
davasını dert edinirseniz Allah’ın yer ve gök orduları da yardımınızda
olacaktır…” Karıncanın “Süleyman ve ordusu sizi bilmeden ezmesin” sözleri ile
öngörüde bulunarak tedbirli davranmış olması bizlere önemli dersler vermekte,
yönetim makamında bulunanların sorumluluklarını hatırlatmaktadır…
Karıncaları çalışkan biliriz sadece… Hâlbuki bu
kıssa, karıncaların daha ne meziyetlere sahip olduğunu gösteriyor bizlere…
Kıssa da ön plana çıkan karıncanın o sözleri, sadece Hz. Süleyman’a ve onun
şahsında tüm yönetim makamlarına mesaj vermekte değildir… Yönetilen tüm
halklara da mesaj vermektedir… Karıncanın sözleri yönetilen halklara şu
mesajları vermektedir: ” Başınızda sultan Hz. Süleyman olsa siz yine de
üzerinize düşeni yapın, tedbirinizi almadan tevekkül etmeyin,
Süleyman’dan(yönetiminizden) her şeyi beklemeyin, üzerinize düşen görevi yerine
getirin… Siz halk olarak üzerinize düşeni yapmazsanız Süleyman’ı(yönetim
makamını) zorda bırakmış olursunuz…”
Her şeyi yönetimden beklenmez… Her şeyi yönetimden
beklemek yönetimin işini ağırlaştırmak ve aksatmak demektir… Özellikle
karıncanın “savaşa giden” ve “savaş psikolojisi ile hareket eden” bir ordu için
sarf ettiği bu sözler, savaş ortamında halk ve devletin birbiri ile dayanışma
içinde olmaları gerektiğini anlatır… Çünkü bir devlet en çok savaş ortamında
halkının destek ve dayanışmasına ihtiyaç duyar…
Bu kıssanın geçtiği Neml suresi, devletler
hukukunu, devlet-halk ilişkisini örnekler bağlamında işler… Bu sürede anlatılan
Hz. Süleyman, karınca ve Sebe’ kraliçesi; halklarının hukukunu koruyan,
halklarının ezilmesine ve yok olmasına müsaade etmeyen, halklarının içinde
olan, bütün güçleri ellerinde tutmalarına rağmen despotluk yapmayan, işlerini
danışma ile yürüten, hak ve hukuka bağlı yöneticiler olarak anlatılmakta ve tüm
yeryüzü yönetimlerine örnek olarak sunulmaktadırlar… Bu sure, Müslüman
yöneticinin vasıflarını ve İslam’ın savaş felsefesini en güzel şekilde
anlatmaktadır…
Bir karınca dahi üzerine düşeni yapmayı akıl
ediyor… Ya sen ey insan! Üzerine düşeni yapmayı akıl etmeyecek misin?
25.07.2013