Kur’an, “Münafıkun” diye bir kesimden bahseder…
Hem bu kesim için özel bir sure ayırır ve adlarını da o süreye verir:
“Münafıkun suresi”… Münafıklık, hep bir inanç sınıfı olarak anlatıldı… Hâlbuki
münafıklık, inanç sınıfı değil karakter sınıfıdır… Karekter bozukluğu olan
kesimdir, münafıklar… Menfaatleri(çıkarları) ön planda olduğu için her
durumları, her davranış ve inanışları menfaat(çıkar) üzerine kuruludur…
Menfaat onların dinidir… Menfaat elde etmek için
her şeyi mübah bilirler… Tek dünyaları vardır, o da yaşadıkları dünya… Tek
doğruları vardır, menfaate ulaşmak… Kâfirler ve kâfirlerin içinde en aşağılık
sınıfı oluştururlar… Çünkü aşağılık işlerin yolcuları olmuşlar… Şahsiyetleri
bozulmuş, karakterleri ters yüz olmuş, insanlık sınırlarının çok gerisinde
yaşarlar… Değer yargıları bozulduğu için de kendilerini ne kâfir ne münafık
görürler… Onlara göre dünyanın en doğru insanları kendileridir… Değer yargıları
yanlış temeller üzerine bina edilince, düşünce ve amel dünyaları da yanlışlarla
şekillenmeye başlar…
Ölçüsü hak olmayanın sözcüsü, şeytan olur… İşte
münafıklarda böyle bir durumdalar… Ne mümin olabilmiş ne de kâfirliklerini ilan
edip küfür safında görünebilmişler… Münafık, küfrünü gizlemiştir… Çünkü küfür
safına katılmada çıkar(menfaat) sezmemiştir… İman safında kendini göstermiştir…
Çünkü çıkarlarını bu safta görmüştür…
Münafık, içi küfür; dışı iman olandır… Gerçekte
küfür tarafında ama görünürde iman safında yer alandır… Kâfirlerin en aşağılık
şahsiyetini temsil eder… Onun için Kur’an’a göre cehenneminde en alt tabakasına
girer… Kâfirlerden daha tehlikeli oldukları için Allah; müminlere kafirlerden
hemen sonra münafıklardan uzun uzun bahseder… İslam toplumunun virüsleri
konumundalar… Ağaç kurtları gibiler… Kendilerinin de hainleridirler…
Münafık, galibiyeti güçte bulandır; üstünlüğü
güçlü olmada zannedendir… Onun tek davası güçlü olmak, güçlü olamasa bile
güçlünün yanında olup onun gücünden faydalanmak… Münafık için güç, hakkın
yerini bulması için değil, menfaatin temini içindir... Onun için münafık,
haklının yanında değil güçlünün yanındadır…
Münafık, inançta yalpalayan değil; elde ettiğini
kaybetmek istemeyen, çıkarı peşinde koşan ve elindeki ile yetinmeyen kişidir…
Yani “çıkara” iman edendir… Onun için güçlünün yanındadır... Güçlü haklı veya haksız
olsun fark etmez, o güce taraftır… “Çıkar dininin” müminleridir münafıklar…
Münafıklar, kişilik çıkmazında “çıkar(menfaat) yolunu” kendilerine çıkar yol
seçmişler… Çıkar kaygısı ise, hayra çıkan yolları çıkmaza sokar…
Dini çıkar olanın, karakteri riya olur… Onun için
münafıklara, “ikiyüzlüler” denmektedir… İkiyüzlüler… Bir yüzleri gerçek, diğer
yüzleri sahte… Görünen yüzleri, gerçek yüzün üzerine geçirilmiş bir iyi maske…
Güzel konuşan, güzel giyinen, güzel yürüyen, güzel duran, iyi maskesi ile hayatına
devam edendir münafık… Allah’ın deyimi ile dışı güzel, içi boş kütüktür
münafık… Asıl yüzü örtüktür…
İkiyüzlüler, her ne kadar iyilik maskesini
giyseler de toplumda sırıtırlar… Ama münafıklar, İslam toplumunda sırıtırlar…
Münafık toplumunda ise müminler sırıtır… Münafık toplumunda; müminler enayidir,
aptaldır, geri zekalıdır… Çünkü deliler toplumunda akıllılar delidir… Bugün
iman edenler parmakla gösteriliyorsa, münafıkların çok olmasındandır…
Münafıklar kendilerini belli ederler… Zannedildiği
gibi resulullah münafıkları vahiy olmadan bilmiyor değildi… Karakterini Kurani
temeller üzerine yükseltmiş her bilinçli fert, münafıkları hemen tanır… Onun
için münafıklar, resulullah döneminde herkesçe biliniyordu… Bugün de bilinirler
ve bilinmeliler… Münafıkları tanımanın tek yolu; Kur’ani karekterlere sahip
olmak, şahsiyeti Kur’anla temellendirmek ve Kur’ani görüş, Kur’ani vicdan,
Kur’ani eyleme sahip olmaktır…
Münafıklar, yaşama ve paraya sevdalıdır… Ölümün
korkaklarıdır... Zorlukların firarlarıdır(kaçaklarıdır)… Kolay günlerin
dostlarıdır… Dostlarının dahi düşmanlarıdır… Münafık, kendisini dahi
kandırabilendir… Çünkü yanlışına sürekli mazeret uydurandır… Yanlışını
kabullenmek yerine yanlışına mazeret bulmak için çırpınır… Çünkü münafık
kibirlidir… Yanlış yapmak onun işi değildir(!)
Münafık kelimesinin kökeninde gizli yol edinmek
vardır… Gizli yola giren, kendini olduğundan farklı gösteren, olduğu gibi
görünemeyen, göründüğü gibi olamayan, yalan üzere bir dünya kuran, kendisinin
bile kendisine güveni kalmayan, onun için de sözlerini sürekli yeminle
destekleyen, her yanlışını mazeretle hak gösteren, gizli işler içinde olduğu
için kimseye güvenmeyen, iç yüzünün görünmesinden sürekli korkan, korkak bir
hayata adapte olan kişidir münafık… İşi kötülük, mazereti iyilik olandır
münafık… Suçlu olduğu ve suçları gizli kaldığı için hep alıngandır münafık…
Münafıkların elleri sıkıdır, cimrilikleri
yüzlerinden okunur, iyilik adına bir şey yapmazlar… İyilik yapsalar
karşılıklarını unutmazlar… Gücü, izzeti, değeri dünya malında bilirler… Herkesi
kendileri gibi görür ve öyle değerlendirirler…Mal, mülk, para olmazsa hayat
biter sanırlar… Onun için: “Muhammed’in etrafındakilere para vermeyin de
dağılıp gitsinler” diyorlardı… Muhammed’in peşinden giden herkesi, kendileri
gibi sanıyorlardı… “Para etrafında kenetlenmişler” diye addediyorlardı…
Birliğin, menfaat sayesinde oluştuğunu düşünüyor ve karakterlerini başkalarında
okumayı istiyorlardı… İnancı, imanı, İslam’ı, Allah’ı, hayrı anlayamıyorlardı…
İşte münafığın dünyası budur… Birliği de dirliği
de paradır… Münafığın hayatını anlamlandıran tek şey menfaattir… Allah’ın
yerine parayı, çıkarı koyan münafık, paraya endekslenmiş bir hayata
endekslenmiştir… Mümin ise hayatını Allaha endekslemiştir…
Allah, Münafıkun Suresinin sonunda “infak
etmekten” bahseder… Mal ve evlatlarla avunmadan dolayı Allah’ı unutmamaktan söz
eder… Çünkü İnfak, kişiyi nifaktan(münafıklıktan) kurtarır… Başka bir deyimle
infak(hayırlarda bulunmak), nifakın panzehiridir… Allah’ı unutmamak, sürekli
Allah bilinci ile yaşamak ise, nifakın aşamadığı, aşamayacağı en büyük
engeldir… Allah’ı unutmak münafıklığın başlangıç noktasıdır…
Münafık kelimesinin kökeninde “harcamak, tüketmek”
anlamı vardır… Dolayısı ile münafık kendini harcayan kendini tüketendir…
Münafık, kendi kendini bitirendir… Münafığı tüketen ise yanlışlar üzerine
kurulmuş değerler dünyasıdır… Yanlış değerler, yanlış değerlendirmeleri; yanlış
değerlendirmeler, yanlış eylemleri; yanlış eylemler ise yanlış bir dünyayı
doğurur… Yanlışlar dünyasında, doğru değerler ikame edenler, hayatı doğru idame
ederler… Değilse hayatı idam ederler…
26.01.2009