İnsanlık tarihinde işlenen ilk suç “haset” idi… İblis(ilk isyancı) haset etti, kabil(ilk katil) de haset etti… İkisinin de sonları hüsran ile neticelendi… Haset, hemen hemen her gün herkesin karşılaştığı birçok olumsuz fiilin müsebbibidir…
Haset, birini kıskanmak değil nimet sahibinden nimetin yok olmasını istemek ve bunun için çaba sarf etmektir(Rağıb el İsfehani, Müfredat)… Onun için Allah Felak Suresinde “hasetçinin şerrinden sığınırım de…” demek yerine “haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden sığınırım de…” şeklinde buyurmuştur…
Yani Rabbimiz, “haset” güdüsünü harekete geçirdiğinde hasetçiden meydana gelecek şerden kendisine sığınmamızı istemektedir…
Hasedin ilk aşaması kıskançlıktır… Kıskançlık güzel olanı kendi için istemekle başlar ardından ulaşamadığı güzelliğin iç çatışmasını yaşamakla devam eder ve kıskançlık galip geldiğinde zarar verme boyutuna ulaşan kıskançlık krize dönüşmüş olur…
Kıskançlık kişiyi kıskacına alınca kişi hasetçiye dönüşüverir… Kıskançlık kıskacına girmeden dengeyi tutturmamız gerekmektedir… Zira kıskançlık kötü bir hal değildir… Aksine her insanda bulunması gereken bir durumdur… Ancak her şeyin bir ölçüsünün olduğu gibi kıskançlığın da bir ölçüsü olmalıdır…
Hased, üç aşamalıdır… İlk aşamada kişiye “onda var neden bende de olmasın” dedirtir… Bu aşama ilk aşamadır ve kıskançlık boyutudur, bu aşama zararlı değildir…
İkinci aşamada kıskançlık krizi başlar ve kişiye “bende olmayan onda da olmamalı” dedirtir ve kişiyi harekete geçirir… Bu aşama zarar verme aşamasıdır, kıskançlığın hasede dönüştüğü aşamadır…
Hasedin en kötü boyutu ise üçüncü aşamadır… Bu aşamada hased kişiye; “onda değil ben de olmalı” dedirtir… Bu aşama hasedin zirvesidir ve en tehlikelisidir… Bu aşamada artık hased tavan yapmış ve kişi canileşmiştir…
Hz. Yusuf’un kardeşleri tarafından kuyuya atılması bir hased eylemi idi… Yusuf’un kardeşleri babalarının sevgisini kıskanmış ve ardından işi hased boyutuna taşıyarak “hadi artık Yusuf’u uzaklaştıralım, ıssız bir yere atalım ki babamızın sevgisi, ilgisi bize kalsın…” Bu söz hased eylemine götüren kıskançlık krizinin sonucudur… Kıskançlık krizi uğradığı insanı vahşileştirir, normali anormalleştirir…
Yine Hz. Yusuf’un Melik’in karısı tarafından beğenilmesi, arzulanması diğer şehir ekabirlerinin hanımlarının kıskançlığına neden olmuş, kıskançlık hased boyutuna taşınarak eylemleşmiş ve Hz Yusuf’un zindana girmesine neden olmuştur…
Hasedin bireysel olanı kişisel çatışmalara, toplumsal olanı ise savaşlara götürür… Doğunun yer altı zenginliklerini kıskanan batının hased boyutuna ulaşmış kıskançlık krizi sonrası doğuyu sömürmeye başlaması toplumsal hasedi anlatmaktadır… Hasedin en kötüsü ise “onda değil ben de olsun” aşamasıdır… Bu aşama İblis’in zirve yaptığı şeytanlaşma aşamasıdır…
Hased, kıskançlığın insanı krize sokması, kıskançlığın insanı kemirmesi, insanı kıskaca almasıdır… Hasedin ilacını birçok ayet ve hadis vermektedir… “Kendisi için istediğini mü’min kardeşi için de istemedikçe mümin olunmaz” hadisi bu çarelerden bir tanesidir…
Hz. Peygamberin “kendinden yukarıda olana değil aşağıda olana bak sözü” hasedin ilacıdır aslında… Peygamberin bu sözü yerinde say, hareket etme şeklinde değil “mal ve makamca senden yukarıda olanlara bakıp üzüleceğine senden daha düşük derecede olanlara bak ve haline şükret” şeklinde okunmalıdır…
Manevi her hastalığı Kur’an’da zikreden rabbimiz her birinin şifasını da belirtmiştir… Kâfirlerin lüks ve şatafatı sizi aldatmasın, dünya hayatı sizi aldatmasın, dünya hayatı geçici ahiret baki diyen ayetler ile mal ve evlat yarışını vurgulayan, sabrı öğütleyen, imtihanı dile getiren ayetler birer şifa reçeteleridir…
“Hased, ateşin odunu yiyip tükettiği gibi iyilikleri yer bitirir” hadisini buyuran Peygamberimiz Hased’in insandaki iyi hasletleri yok ettiğini ifade etmektedir… Hased sadece kişideki iyiliği değil toplumdaki iyilikleri de siler süpürür… Hasedin haslet haline geldiği kişi ve toplumlar insanlığa sadece kötülük saçarlar…
Bir topluma hased hastalığı bulaşırsa artık o toplum sadece şerri hasad eder… Hasedin temeli olan bencilliği yıktığımızda hasedi de yıkmış olacağız… Bunun için fedakâr olmalı ve elde olana kanaat etmeliyiz…