Cübbeli Beyzavi Derslerinin 1. Bölümündeki konuşmasında İslami ilimler açısından skandal sözler sarf etmiş… Cübbeli’nin dine ters birçok açıklamasının temel altyapısını anlatan şu ifadelerinin çok önemli olduğunu düşünmekteyiz… Cübbeli, aşağıya kısmen alıntıladığım konuşmasına şu keskin ifadeleri kullanmaktadır:
“ Uydurma olduğunu bile bile nakletme meselesine gelince; efendi hazretlerinin usulünde bir şey Ruh`ul-Beyan`da veya Mektubat`ta geçiyorsa ona hangi muhaddis uydurma derse desin, -hiçbir kaynakta bulamasa da- onu hadis olarak kabul ederiz. Çünkü o zaman biz kendimizi reddetmiş oluruz.
Biz bu hadisçiliği, o "Rıhle"ciler kafasıyla yaparsak tasavvufun kaynaklarını da bir çoğunu reddetmiş oluruz ve biz birbirimizle çelişiriz… O zaman kendi şeyhimize hata yapmış deriz… Onun için bu işlere takılmayın, şimdi medreselerde Usulu Hadis okutuyorlarmış. Bana kalsa asla okutmam.. Neyse onlar okutsun da biz de dokuturuz
İbnül Cevzi, İbni Mace`de uydurma hadis var demiş. O kadar sinirlendim ki, bunların cerh ve tadil usulüyle yola çıkarsak Zayıf hadis meselesi Buhari ve Muslim`e kadar gider sonra oradan Kuran`a…
Efendi hazretleri mevzuat/uydurma hadis kitaplarına karşıydı. Çünkü bu bizim tasavvuf ekolümüze de uygun değildir.
Cerh-tadil ilmi ve mevzuat ilmi asla okunmasın. Neden? Çünkü bu o zaman lazımdı, şimdi kaynaklar bitti. Ben senin cerh-tadilin ile mi uğraşacağım ya!!!
..."kim İslam`da güzel bir sünnet ortaya çıkarırsa" hadisine dayanarak, bizim bile ortaya bir şey çıkarma hakkımız var. Uydurma olmuşsa da "Kime benden bir fazilet ulaşırsa onu ben demesem de demişimdir, siz amel edin" hadisine dayandırırız."
Cübbeli, bu konuşmasında bin yıllık Hadis Usulü’nü yok sayıyor, hadis âlimlerini tahkir ediyor, hadislere hadis ekliyor, uydurmaları hadis diye aktarıyor, şeyhi yanlış söylememiş olsun diye koca bir geleneği reddediyor, uydurma hadisleri reddedersek tasavvuf diye bir şey kalmaz diye korktuğunu açık açık ifade ediyor… Bu mebzul açıklamaya rağmen hiçbir Ehli Sünnet tetikçisi ağzını açıp bir şey demiyor…
Ey Ehli Sünnet silahşörleri! Bu mu sizin alimliğiniz? Arkası var diye mi konuşamıyorsunuz? O camiayı karşınıza almamak için mi susuyorsunuz? Anladık ki siz sözün kendisine değil söyleyenine göre hareket edenlerdensiniz…
Şevket Eygi neden Cübbeli aleyhine yazmıyor? İhsan Şenocak, Muhammed Emin Yıldırım vs. isimler neden karşıt açıklama yapmıyor? Neden çapraz ateşe almıyorsunuz? Yoksa Cübbeli muhatap alınacak biri olmadığı için mi ciddiye almıyorsunuz? Maalesef din anlayışınızda çifte standart hâkim… Bu sözleri Cübbeli derse laf yok, ama Okuyan, İslamoğlu, Karaman, Okuyan, Mustafa Öztürk vs. diyecek olsa laf çok…
Hakikat ile hurafenin, hak ile batılın bir arada sunulduğu, İsrailiyat ve Uydurma hadislerin büyük bir yekün tuttuğu Cübbeli ve taifesinin Mahmut Efendinin tefsiri olarak yayınladıkları “Ruhu’l-Furkan” tefsirinde nasıl bir hadis yöntemi izlendiğini Cübbeli’nin bu açıklamaları ile daha iyi anlamış olduk…
Cübbeli de çok iyi biliyor ki klasik hadis yöntemi ile hareket edilecek olursa ne Ruhu’l- Furkan tefsiri kalır ne de anlattıkları din… Bir ömür boyunca öğrendiği ve öğrettiği hurafeleri böylesi asılsız bir usul ile dine eklemezse tabileri nezdinde zerre kadar değerinin kalmayacağını adı gibi biliyor… Onun için müritlere yutturmaya çalışıyor bu sahte ve asılsız Hadis Usulünü… Nasıl olsa müritlerinin beyinlerini uyuşturmuş, iradelerini teslim almış, ne verilirse itirazsız alırlar…
Cübbeli, Kütüb-i Sitte de uydurma hadislerin olmadığına inanır… Ona göre tasavvuf büyüklerinin eserlerinde geçen hadislerin uydurma olarak nitelenmeleri doğru değildir zira bu hadisler keşfen veya manen sahih olabilir ama biz bilemeyiz…
Cübbeli, şeyhlerinin eserlerinde geçen dine ters düşen uydurma haberleri reddetmekten kaçınıyorsa aşağıya aldığım ve Kütüb’i-Sitte’de yer alan, Kur’an’a ters düşen hadislere asla uydurma diyemeyecektir…
Ebu Davud’un “Sünen”in de (Hadis No: 4717) geçen; “ Kızını diri diri toprağa gömen de gömülen de cehennemdedir” hadisi Kur’an’a (Tekvir, 8-9) “o gün diri diri gömülen kız çocuğuna suçu ne idi? Diye sorulduğunda” Ayetine ters değil mi?
Müslim’in “Sahih”inde (Sifatu’l-Münafıkin, 2789) geçen; “…Yer, gök ve aralarındakilerin 7 günde yaratıldığını” söyleyen ve bu hali ile Kur’an’ın yer, gök ve arlarındakilerin 6 günde yaratıldığını beyan eden ayetlere (A’raf, 54, Fussilet 9-12) ters düşen bu hadis uydurma değil mi?
Müslim’in “Sahih”inde (Rada 64) geçen; “ …Havva olmasaydı kadın kocasına ihanet etmezdi” hadisi Kur’an’a (Taha, 121) Adem rabbine asi oldu, Adem ve eşi o ağaçtan birlikte yedi vs. birçok ayete rağmen Tevrat kaynaklı hadisi sahih mi kabul edeceğiz?
Ebu Davud’un “Sünen”inde(3963), Nesai’nin “Sünen-i Kübra”sında (III/178) ve Ahmet bin Hanbel’in “Müsed”inde(II/311) geçen; “Veled-i zina üçün en şerlisidir”, “… Veled-i zina cennete giremez” (Ahmet bin Hanbel, Müsned, II/203), “… kendisi ile Allah yolunda savaşacağım bir çift ayakkabı veled-i zinayı azad etmekten bana daha sevimlidir.” (Ebu Davud; Sünen,3963,Ahmet bin Hanbel; Müsned VI/ 563, İbn Mace; Ahkam, 2531) hadisini Kur’an’a (En’am, 164 vs.) insana ancak yaptığı vardır, kimse kimsenin günahını yüklenmez ayetlerine rağmen uydurma olarak nitelemeyecek miyiz?
Buhari’nin “Sahih”inde (Enbiya 8), İbn Mace’nin “Sünen”inde (Sayd, 12) geçen; “Hz. İbrahim’in atıldığı ateşi alevlendirmek için üflediğinden dolayı kertenkelenin öldürülmesinin peygamber tarafından emredildiği” hadisini Kur’an’a(En’am, 164 vs.) rağmen kabul mü edelim? Hâlbuki hayvanlar iradesizdir ve böyle bir durumda taraf tutamazlar… Haydi bunu sahih kabul edelim geçmişteki kelerin yaptığının cezası neden bugünkü kelere kesilsin?
İbn Mace’nin “Sünen”inde (Cenaiz,27) geçen; “…Eğer (Oğlum) İbrahim yaşamış olsaydı peygamber olurdu…” hadisi Kur’an’a(Ahzap,40) aykırı olduğu, Peygamberimizden sonra peygamber gelmeyeceği ayet ve hadislerle sabit olduğu halde bu rivayete sahih mi diyelim?
İbn Mace’nin “Sünen”inde (Hadis No:1944) geçen; “Recm ve 10 emme” ile ilgili hadisin bir hayvan tarafından yenildiği rivayeti Kur’an’ın tahrif edilmediği inancına gölge düşürmez mi?
Buhari’nin “Sahih”inde (Kader, 11) geçen; “Hz. Musa’nın Hz. Âdem’i suçladığı diyalogda Hz. Âdem kendini savunurken; “daha yaratılmamdan önce Allah’ın bana yazdığı bir işten dolayı mı beni ayıplıyorsun” sözlerinin geçtiği hadis doğru olabilir mi? Allah’ın bilmesi ile Adem’in o günahı işlemesi farklı şeyler değil mi?Allah kula isyanı yazdığı için mi kul isyan ediyor? Böylesi bir anlayış Kur’an’a muvafık olabilir mi?
Kütüb’i- Sitte’de geçen zikrettiğim hadislere benzer bazı hadislerin uydurma olması tüm hadislerin böyle olduğunu göstermez… Buraya aldığım bazı hadislerden yola çıkarak Kütüb’i- Sitte’deki tüm hadisler hakkında olumsuz düşünmek doğru değildir… Ancak bu kitaplarda geçen bu gibi hadislere sahih demekte doğru olmaz…
Hadis ulemasının sözleri bizim için önemlidir ancak yeterli değildir… Zira onlarda insandır ve kendi dönemlerinin şartları içinde değerlendirme yapmışlardı? Hadis elemelerinde sosyal, siyasi, mezhebi vs. birçok etken rol oynamıştır… Bunun için senedi sahih bile olsa bir rivayeti Kur’an’a arz etmekten kaçınmamalıyız… Hadisleri Kur’an’a arz ettiğimizde dikkat etmemiz gereken önemli nokta ise ilgili ayeti doğru anlayıp anlamadığımız olmalıdır…