Allah, “inni cailun fi’l-arzi halifeten” (muhakkak
ben yeryüzünde bir halife var edeceğim) diye buyurduğunda meleklerin ağzından
ilk dökülen sözler: “Yeryüzünde bozgunculuk yapacak ve kanı oluk oluk akıtacak
bir halife mi var edeceksin” oldu(Bakara, 30)… Ayeti dikkatli okuduğumuzda müfessirlerin
ve mealcilerin çoğunun farkına varamadıkları çok önemli bazı hakikatlerin
olduğunu görmekteyiz… Mealcilerin ve müfessirlerin söz konusu meleklerin
zanlarını, insan hakkında olduğunu söylemeleri büyük bir hatadır... Kur’an’a
iftiradır.
1- Allah, meleklere ben yeryüzünde bir insan, bir
beşer yaratacağım demiyor. ”Ceale” fiilini kullanıyor.”ceale” fiili ise “var
olan bir şeyden başka bir şey üretmek, var olanı başka yerlerde kullanmak” gibi
anlamlar için kullanılır dil kitaplarında… Dolayısı ile Allah zaten var olan
birini halife kılacağını söylemektedir. Dikkat edilirse Allah kimi halife
kılacağını söylemiyor ama yaşayanlardan birini halife(yönetici) kılacağını
söylemektedir.
2- Halifenin kimlerden seçileceği belli olmadığı
için melekler; “biz yarattığın mükemmel düzenin devamı için üzerimize düşeni
hakkıyla yapmakta(tesbih etmekte) ve dokunulmaz kıldıklarına riayet
etmekteyiz.(takdis etmekte) (halifeliğe bizlerde talibiz…) diyorlardı ve kan
dökmeyeceklerini, hukukullaha riayet edeceklerini, Allahın dokunulmaz
kıldıklarına dokunmayacaklarını ve Allahın kâinata hâkim kıldığı mükemmel “hamd
düzeninin” işleyişini bozmayacaklarını ifade ediyorlardı. Zannedildiği gibi
melekler insanın halifeliğine itiraz etmiş ve insanın makamına göz dikmiş
değillerdi.
3- Ayetin kendi bütünlüğüne baktığımızda
meleklerin; (nüsebbihu/tesbih ederiz) sözlerinin (yüfsidü fihe/ fesat
çıkaracak, bozacak) sözüne ve (nukaddisu/takdis ederiz) sözlerinin ise
(yesfikud dime’/ kan akıtacak) sözlerine alternatif olarak söylendiğini görmekteyiz.
4- Melekler herhangi birinin değil halife
konumunda olan birinin kan dökeceğini söylüyorlardı. Yani insan, cin, melek
değil halife (yönetici) olan kişi kan dökecek diyorlardı. Yönetim ihtirasına
yenik düşen küçük büyük her yöneticinin nasıl ifsad içinde bulunduğunu ve
kanlar akıttığını tarihin her sayfasında görmekte ve günümüzde de şahit
olmaktayız.
5- Allah’ın ayetin devamında “ben sizin
bilmediğinizi bilirim” sözleri de kayda değerdir. Meleklere bilmediğinizi
bilirim derken acaba meleklerin yönetim için yetersiz olduklarını mı, yönetim
makamına geldiklerinde meleklerin dahi bozulacağını mı, yoksa halife adayının
belli olduğunu mu söylemektedir kesin olarak bilemeyiz. Bütün ihtimaller
geçerli olabilir ise de biz sonuncu görüşü tercih ediyoruz. Çünkü ayetin
devamında Âdem’e esmaların öğretilmesinden bahsedilmektedir.
6- Allah; Bakara 31. ayette Âdem’e tüm isimleri
öğrettiğini ve sonra da meleklere bu isimlerin müsemmalarını arz ettiğini ancak
meleklerin bu isimleri bilmediğini ve kendilerine Allah’ın bildirdiklerinin
dışında bir bilgiye sahip olmadıklarını, her şeyi bilenin ve bildiğini yerli
yerinde kullananın sadece Allah olduğunu ifade ettiklerini söylemektedir. Söz
konusu ayet bağlamından koparılarak anlamlandırıldığı için tefsir tarihi
boyunca “isimlerin” ne olduğu konusu hep tartışılmış ve bir karara
bağlanamamıştır. Biz, ayetin bir önceki ayetle bağıntılı kılınması halinde
isimlerin halifelikle, yönetimle ilgili olduğunun, fesat ve kan dökmeye engel
olacak isimler olduğunun görüleceğini düşünmekteyiz. Çünkü Allah, meleklerin
“bozgunculuk yapacak, kan dökecek” sözlerine ve buna ilaveten zımnen “biz halife
olursak bu işleri yapmayız” sözlerinin üzerine “iddianızda sadık iseniz haydi
bunların isimlerini söyleyin” diye buyurması bizlere isimlerin ne olduğu
konusunda ipuçları vermektedir.
7- Allah’ın meleklere değil de Âdem’e isimleri
öğretmesi Allah’ın insana verdiği bir kopya mıdır yoksa meleklerin seviyesini
aşan bir bilgi midir? Her ne kadar bunu bilemesek de Allah’ın ilk halife
adayını bilgi ile donattığını ve halifelik makamına cahil birini koymadığını
görmekteyiz. İsimleri bilen bir beşeri halife kılan Allah’ın bizlere; “herkes
yönetici olamaz, melek olmak dahi yönetici olmaya yetmez” mesajlarını
vermektedir. Takva sahibi olmak kişiye yönetim ehliyeti vermez, yönetmeyi
bilmek, isimleri bilmek gerekir halife olabilmek için… Takva ile ehliyet bir
halife de birleşmeyecek olursa yönetim meleklerin iddialarını doğruya çıkarmış
olur.
8- Âdem’e isimleri arz eder ve Âdem söyler tüm
isimleri, Allahtan öğrendiği gibi birer birer… Ve Allah, meleklere söyler “ben
yeryüzünün ve göklerin gaybını bilirim demedim mi?” Allah’ın bildiği gayb bize
gaibtir (gizlidir) hala… Bizde meleklerin dediğini diyoruz senin bildirdiğinden
başka bilgimiz yoktur.
9- İnsan meleklerle bilgi yarışmasına girmiş ve
kazanmış değildir. Çünkü söz konusu isimler bilgi yarışması için zikredilmemişti
ve önceden isimlerin kendisine öğretildiği Âdem, eşit şartlarda yarışıyor
değildi… Âdem, Allah’ın kendisine öğrettikleri sayesinde isimler konusunda
meleklerden bir adım öndeydi…
10- İnsanı “Eşrefi Mahlûkat” yapma sevdasının bir
argümanı olarak ta sunulmaktadır bu sözde yarışma… Allah, Kur’an’ın hiçbir
yerinde insan için “Eşrefi Mahlûkat” tabirini kullanmadığı halde maalesef
insanı olduğu konumun üstünde görmek isteyen “İslam hümanistleri” bu safsatayı
bir ayetmiş gibi dillendirip duruyorlar… “İnsan mı meleklerden üstündür,
melekler mi insanlardan üstündür?” yarışını başlatanlar sadece abesle iştigal
ediyorlar, ayetlerin mesajını bu boş ve gayesiz tartışmalarla gölgeliyorlar…
11- Meleklerin korkuları yerini buldu… Ve tarih
boyunca halifelik(yönetim) makamına gelenlerin elinden kılıç inmedi, kurşunlar
dinmedi, kan hep aktı, ülkeler, şehirler yandı, yuvalar dağıldı, analar ağladı,
çocuklar yetim kaldı… Yönetim makamına gelme sevdası insanı hep savaşa,
kavgaya, kargaşaya götürdü… Gözler önündedir yakın tarihimiz, darbelerimiz,
kardeş ülkelerimiz ve kana doymaz düşmanlarımız… Kan döken insan değil yönetime
gelen veya yönetime heveslenendir, yönetim sevdasının insanlığa
yabancılaştırdığı ve yabanlaştırdığı insan kılıklı ucubelerdir…
12- Allah’ın Âdem’e öğrettiği isimleri öğrenen
(israiliyatın dili ile) Habil’in, Kabil’e sarfettiği şu sözleri kayda
değerdir:“Sen beni öldürmek için el uzatsan da ben seni öldürmek için elimi
uzatmam( Yani sadece kendimi korumak ve savunmak için el uzatırım, öldürmek
için değil) Ben âlemlerin rabbi olan (âlemlerin sahibi, efendisi olan)
Allah’tan korkarım(Bunun için seni öldürmeye çalışmam, sen sahibini(Allah’ı)
tanımasan da ben onun hatırı için seni öldürmem, öldüremem)” (Maide,28) Bu
ayetten öğrendiğimiz en önemli şey: Gerçek manada bir Allah korkusunun insanın
kan dökücülüğüne engel olduğu gerçeğidir…
Allah’ın kullarını öldürmek; insanın sahibi olan
Allah’ı tanımamak ve takmamaktır. Dolayısı ile Allah’la savaşmaktır… Eğer bugün
akan kanı durdurmak istiyorsanız, kalplere “Allah korkusunu” ekin… Kalbe ekilen
bu iman tohumunun ürünü, “barıştır, kardeşliktir, esenliktir, eminliktir”…
20.07.2013