Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim programları
kapsamında Çarşamba günü (20 Haziran) Mardin’de il teşkilatının düzenlemiş
olduğu mitinge katılacak. Önemli mesajların verileceği fısıltı gazetesinden
anlaşılan Mardin mitinginde Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakalım seçim atmosferini
lehlerine çevirebilecek mi?
Öncelikle şunu ifade edelim, neyi
değiştirebileceğini bilemiyoruz sayın cumhurbaşkanının. Ancak dünya liderleri
arasında sayılan cumhurbaşkanının hem Türkiye’de hem de Mardin’de partisinin
lehine seçim havasını değiştirebilecek bir güce sahip her ne kadar partisinin
15 yıllık iktidarları süresince yıpranmış kismî paya sahip olmasına rağmen.
Evet, seçime dört gün kala Cumhurbaşkanı Erdoğan
Mardin’e gelecek. Kendilerini bekleyen ‘Mardince’ sorunlar var tabi ki. Bu sorunları
iki grupta ele alabiliriz:
1-AK Parti iktidarlarının genel politikalarının
bir yansıması ve sonucu olarak aşınma payından kaynaklanan ve Mardin’e yansıyan
sorunlar,
2-İl ve ilçe teşkilatlarının yetersiz ve biraz da
sahaya gücünü tam olarak yansıtamayan bir çalışma temposundan doğan sorunlar,
ki bunları ‘AK’çe sorunlar olarak da niteleyebiliriz.
Önce birinci gruptan başlayarak konuyu biraz
açmakta fayda görüyoruz. Bu gruba AK Parti iktidarlarının ülkede ve dolayısıyla
bölgeye yansıyan biçimiyle özgürlükler ve daha çok demokrasi anlayışının
yetersiz kalması. Bunun sonucunda Kürt sorununa sosyal bir çözümün bulunmayışı
iktidarı aşınma ile yüz yüze bıraktığı gibi Kürt seçmeninin sempatisinin
kazanılamamasını ortaya koymuştur.
Bölgede meydana gelen bir başka sorun, Irak Kürtlerinin yaptıkları referanduma
karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde oluşan Türkiye politikası muhafazakar
Kürtlerinin hazmedemediği bir konu oldu.
Zira bu Kürtler, Erdoğan-Barzani ikilisinin
oluşturdukları stratejik ilişki nedeniyle AK Parti iktidarına PKK’ye rağmen oy
veriyordu. Bu konunun da haliyle açıklık bekliyor.
Bu süreçle
bağlantılı olarak Afrin Harekatı boyunca Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki
günde bir “Öldürülen terörist sayısı… kadar oldu” söylemini meydanlarda halkla
paylaşması bölgede seçmenin hoşuna gitmedi. Bir danışmanı bilgi vermediyse
kabahat onun.
Burada şunu vurgulamakta fayda var ki, seçmen ile
ancak kalıcı bir barış tesis edilebilir. 2013 ve 2014 yıllarında yaşanan Çözüm
Süreci pratiğinin ışığında sorunu mercek altına alırsak, anlaşıldı ki,
ideolojik odaklı ve tekçi zihniyetle Kürt sorunu çözülemez. Öyleyse, Çözüm
süreci politikalarının uygulandığı süreçte, çözüm önünde engel oluşturmuş her
iki taraftan kişi, kurum ve dar yaklaşımları dayatan güçler ekarte edilmelidir.
Bu bağlamda sorun çözüm bilinci taşıyan gerçek güç olan seçmen ile sosyal barış
yapılmalıdır.
Çiftçi
Cumhurbaşkanından Makul Bir Çözüm Bekliyor
Bir diğer konu da yıllardır, çiftçi için önemli
bir sorun olan ve çiftçinin uykusunu kaçırdığı gibi, kötü rüyalar görmesine
vesile olan elektrik sorunu vardır. Sayın Erdoğan, bu konuda ne kadar bilgi
sahibi veya tek yanlı bilgi sahibi mi bilemiyoruz ama elektrik sorunu bizce
artık bir cumhurbaşkanı sorunudur. TEOG’un değişmesine dair yaptığı bir
açıklama ile bu sistem nasıl değiştiyse, DEDAŞ’ın bölge çiftçisine zulüm
derecesine varan uygulamaları ile ilgili çiftçinin tek umudu sayın
cumhurbaşkanı olmuştur. Çiftçiler, kendilerinden makul bir çözüm beklemektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu anlamda Mardin mitinginde
bölge seçmeninin hissiyatını dikkate alarak 24 Haziran sonrası için mesaj
olabilecek bir açıklama yaparsa seçim havası Mardin’de değil sadece, bölgede de
birçok denge değişecek.
İkinci gruba ‘AK’çe Sıkıntılar dediğimiz sorun
yumağı yatmaktadır ki, bu sıkıntılar sadece bu dönemin değildir. Geçmiş
dönemlerde doğup büyüyerek gelişen ve 24 Haziran seçimlerinin atmosferini AK
Parti aleyhine etkileyen sorunlardır; bir bakıma bunlar teşkilat içi
sorunlardır ki, artık bunları uluorta AK partililer konuşmakta bir sakınca
görmemektedir.
Eski vekiller, eski il ve ilçe teşkilat başkan ve
yöneticileri, şeklen küsmeyip ama için için küsen listelerde kendilerine yer
bulamayan aday adaylarının davranış ve söylemlerinden ortaya çıkan bu
sıkıntılar tabanının moralini bozan bir hava oluşturmaktadır. Mevcut yönetimin
de az çalışma ile yetinerek bu sürecin böyle tamamlanmasını istediği bir iddia
ortada dolaşmaktadır ki, insan inanmak istemiyor! Hal böyle olunca maça 2-0
geriden başlanmaktadır.
İş Kura
Alımlar Vicdanlarda Adaletsizlik, Çalışmada Kalkınmayı Aksattı İddiaları
Yerelde İş Kur üzerinde yapılan alımlar da sorun
yaratmış gibi. Sonuçta Mardin’de de İş Kur aracılığıyla işe alınmalar oldu.
Ancak alım yaparken yapılan Adaletsizlik, çalışma sürecinde Kalkınmayı
engelledi iddiaları sıkça konuşulan bir konu oldu. Hatta bu konuda, mülki
amirler ile AK Parti teşkilat yöneticilerinin aralarının açılmasına neden oldu
şeklinde fısıldanmaların ardı arkası kesilmedi. Seçime giden yolda tabi ki bu
durum seçmeni etkileyecektir.
Bu uygulamalarla farklı kazanabilecek bir iktidar
partisi için bir hezimet de yaşanabilir. Dönemsel siyasi avantajlar AK Parti
lehine gözlemlediğimiz kadarıyla. Zira biraz yıpranmış biraz da umut olmaktan
çıkmış HDP, AK Partinin bölgede tek rakibi. Eğer HDP, kayyum atanması olduğu
zaman “on binlerce oyla seçilmiş ve halkın iradesini temsil eden belediye
başkanlarımın görevden alınmaları hukuki değildir” söylemini, kendilerinin yönettiği
şehirlere tonlarca patlayıcı yığanlara ve hendekler-tüneller kazıyanlara da
söyleseydi süreç bugün çok farklı olurdu hiç şüphesiz. Ama ne yazık ki, HDP’nin
politik aktörleri bunu demedi, diyemedi bilmiyoruz ama süreci şaşkınlıkla
izlediler. Öyle ki, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bile, Diyarbakır’da medya
önünde hendek kazıyanlara “arkadaşlar” diyebildi şaşkınlıkta bir adım daha
ileri giderek.
Oy Kullanmak
Namus Değildir, Politik Bir Tercihtir
Neyse…olan oldu ama seçime az bir süre kaldı. Tüm
Türkiye’de seçmen olarak sandıklara özgür irademizle gitmek istiyoruz.
Vicdanımızla oy kullanmak istiyoruz. Her Kürt vicdanıyla ve benimsediği bir
partiye oy verme hakkına sahiptir. O nedenle oy namus değildir, siyasi bir
tercihtir. HDP de “Türkiye Partisiyim” diyor, madem Türkiye partisisin
diğerleri gibi, oy vermeyi Kürtler için namus borcu olarak lanse etme. Böyle
bir söylem demokratik değildir zira namus söylemiyle Kürdü feodal kuşatmaya,
ideolojik söylemle beynini ipotek altına almaya çalışmak olur ki HDP gibi ardına
kadar demokrasiyi savunan bir partiye yakışmaz.
Seçmen olarak seçim günü dahil olmak üzere sürecin
huzur ve sükunet içinde tamamlanmasından yanayız. 24 Haziran Seçimi bölgemiz
için hayırlı olsun.
Saygıyla…
Faraç Çobanoğlu
f.cobanoglu@gmail.com
https://twitter.com/Faraobanolu
https://www.facebook.com/farac.cobanoglu.1