Taha suresi 25-28 arası ayetlerde dile getirilen
Hz Musa’nın; “rabbim! Yüreğime ferahlık ver(can sıkıntımı gider), işlerimi
kolaylaştır ve dilimden bir düğüm çöz (dilimi kilitleyebilecek, sözümün
anlaşılmasının önüne geçecek her türlü engeli kaldır) ki konuşmam etkili
olsun.” Duasını; tefsirler, her ne kadar Hz. Musa’nın dilinde pelteklik olduğu
konusuna delil olarak gösterseler de aslında bu izah hakikatle bağdaşmaz… Çünkü
Hz. Musa, bu duasında dilinde var olduğu sanılan pelteklik gibi kalıcı bir
hastalığın iyileşmesini istemekte değildir… Firavuna söyleyeceklerini iyi ve
pürüzsüz aktarmayı istemektedir… Zaten ayet, risalet görevini yüklenmiş bulunan
Musa’nın, azıtmış Firavun’a hakkı tebliğ etmesi bağlamında geçmektedir..
Ayet Arapçasında geçen “ukdeten” kelimesinin
“ma’rife” değil de “nekre” gelmesi, bu halin bilinen bir sorun olmadığını ve bu
yakarış ile arizi (geçici) bir durumun kastedildiği anlaşılmaktadır… Ancak
maalesef neredeyse bütün mealler, söz konusu ayette geçen “ukdeten” kelimesini
“ma’rife” olarak “… Dilimdeki düğümü çöz…” şeklinde tercüme ederek, Hz.
Musa’nın dilinin peltek olması konusundaki israiliyat bilgisini destekliyorlar…
Hz. Musa’nın küçükken Firavun’un sakalını çektiği
ve Firavun’un da bu yüzden onu öldürmeye çalıştığı ancak Firavun’un eşi
Asiye’nin Musa’yı koruduğu, çocuk olduğunu ve önüne ne konursa ağzına
götüreceğini söylediği, bunun üzerine içinde kor ateşin bulunduğu bir tas ile
içinde yakut, mücevher veya hurmanın bulunduğu başka bir tasın getirildiği ve
Musa’nın önüne konulduğu, Musa’nın elinin Cebrail’in yardımı ile kor ateşin
bulunduğu tasa yöneldiği ve kor ateşi ağzına götürüp, dilini yaktığı ve bundan
dolayı dilinde peltekliğin oluştuğu rivayet edilir.
Mukatil, Salebi, İbn Cevzi, Maverdi, Zeccac, Razi,
Kurtubi, Beyzavi, Zemahşeri gibi müfessirlerin bu rivayeti hiç eleştirmeden
olduğu gibi tefsirlerinde zikrettiklerini ve ayeti bu rivayetin bağlamında
anlamaya çalıştıklarını görmekteyiz… Uydurma bir rivayetin ışığında anlaşılmaya
çalışılan bu ayetin; zaman, zemin ve söz bağlamına maalesef dikkat
edilmemiştir… Naklen uydurma olan bu rivayeti aklın ölçülerine vurduğumuzda
aklın verilerine de muhalif olduğu görülür. Zira bir çocuk eline kor ateşi
aldığı anda canı yanacağı için ağzına götüremeden hemen onu atacaktır…
Firavun’un sarayında büyümüş, Mısırlı birisini
istemeden de olsa öldürmüş, idam edilmekten Medyen’e kaçarak kurtulmuş,
istemeden katil olmanın suçluluk psikolojisini üzerinden atamamış, gideceği
toplumda hala suçlu olarak bilinen ve “Yed-i Beyza” ile kendisine “elin kana
bulanmış olsa da artık elin tertemiz, suçlu değilsin” mesajı verilerek aklanan
Musa’nın duası çok anlamlıdır…
Bu durumda olan birinin; yüreğinin daralması,
yürek daralması sonucu işinin zorlaşması, dilinin tutulması, sözcüklerin
ağızdan zor bela çıkması, görevini hakkıyla yerine getirememe ve meramını ifade
edememe korkusunu yaşaması doğal değil mi? Musa yaşanması muhtemel durumlar
için rabbinden yardım dilemekte ve işinin zorluğunun bilincinde olduğunu
göstermekte idi...
Musa’nın duasındaki isteklerin dizilişi ise calibi
dikkattir… Musa, bu duasında maddi destekten öte manevi destek beklemektedir…
Duadaki ilk isteğin, “yürek ferahlığı” olması ise önemlidir… Zira insan yürek
daralması yaşadığı zaman panikler, ne yapacağını bilmez bir hale girer, işleri
zorlaştırır, kelimeleri karıştırır… Stres, panik atak, heyecan gibi durumlara
yol açan yürek darlığının (can sıkıntısının) duanın devamındaki diğer
isteklerin başında zikredilmiş olması bu sebeplerden kaynaklanmış olmalıdır… Çünkü
daha işin başında bulunan Musa’nın yukarda anlattığımız durumlardan dolayı ya
canı sıkkındır veya Firavun toplumunda canı sıkılacak, daralacaktır…
Musa, can sıkıntısının yol açacağı muhtemel
sorunların olmaması, davetinin aksamaması için dua etmektedir… Dolayısı ile
“dilimdeki düğümü çöz…” şeklinde meallerde yer alan yanlış çevirinin,
peltekliği değil, yürek daralması sonucu meydana gelebilecek “herhangi bir
konuşamama, sözcüklerin tıkanması” durumunu anlattığını söyleyebiliriz… Ayete
“(can sıkıntımın yol açtığı/açacağı) herhangi bir dil tıkanıklığımı gider”
şeklinde “tefsiri bir meal” verebiliriz… Müfessirlerimizin takdiri mana ile
ayete: “Dilimdeki düğümlerden bir düğüm çöz” şeklinde açıklamaları ve Musa’nın
dilinde bulunan peltekliğin (sözünün anlaşılması için) sadece bir kısmının
iyileşmesini istediği bunun için “ukdeten” kelimesinin “nekre” geldiği
yorumları zorlama yorumlar olmalıdır…
Musa’nın dilinin peltekliği konusunda,
müfessirlerin delil olarak zikrettikleri “ Kardeşim Harun dil açısından benden
daha fasihtir/efsahu minni lisanen…”(Kasas, 34) ayeti ve “Ben mi hayırlıyım
yoksa nerdeyse meramını anlatamayacak durumda olan Musa mı?/vele yekedü yübin”
(Zuhruf, 52) ayetler de maalesef iddialarına delil olmaz. Çünkü Musa Medyen’de
sekiz veya on yıl ikamet etmiş bu süre zarfında onların dilini konuşmuştur.
Yıllar sonra memleketine dönen Musa’nın Mısır lehçesini konuşmada zorlanması,
Harun gibi fasih olmaması ve meramını anlatmada, teybinde dili tam mana da
kullanamaması olağan bir durumdur. Bu gerçekten hareketle Musa kardeşi Harun’u
destekçi olarak Allah’tan istemektedir… Allah’ın elçileri kendileri ile alay
edilebilecek bedeni ve akli herhangi bir afetten uzaktırlar…
Kur’an ayetlerini kendi zaman ve zeminlerinde,
indikleri dil bütünlüğü ve söz bağlamı bünyesinde anlamak dileği ile…
23.07.2013