Hiçbir Kur’an meali bu kadar basılmadı… Hiçbir
Kur’an meali bu meal gibi ülkenin en ucra köşesine kadar ulaşmadı… Hiçbir meal,
bu meal kadar okumuşu cahili, talebesi öğretmeni, müftüsü imamı tarafından
okunmadı… Biliyorum abarttığımı düşüneceksiniz ama değil… Ülkenin hangi İmam
Hatib okuluna giderseniz mutlaka bu mealin raflardaki yerini aldığını
göreceksiniz… Neden mi bu kadar tutuldu? Kalitesinden değil, kelimeleri
renklendirilmiş ilk meal olmasından dolayı tutuldu… Ve bu mealin önemli bir
özelliği daha; hiçbir meal, bu meal kadar yanlışlar rekoru kırmadı…
Kapağının bir yüzünde “Kur’an-ı Kerim Ve Kelime
Meali”, öbür yüzünde ise “Kur’ân-ı Kerim
Renkli Lugatı Ve İrab Kılavuzu” yazan eleştiri konusu ettiğim bu meal Hace
Ahmet Didin tarafından hazırlanmış, Tarık Polat tarafından renklendirilmiş ve
Rayiha yayıncılık tarafından 2005 yılında basılmıştır… Meal, güya Kur’ân
öğrencilerine kelimelerin Arapça ve Türkçe karşılığını bulmaları konusunda
yardımcı olmak ve kolaylık sağlamak amacı ile yazılmıştır…
Bu meali ilk olarak 2006 yılının sonlarında elime
almıştım… Okumadığım için meale ilk bakışta renklendirmeleri dolayısı ile olsa
gerek emek mahsulü ve başarılı nitelemesinde bulunmuştum… Ancak fazla bir zaman
geçmeden gözüme takılan bir ayetin yanlış çevrildiğini gördüm, önemsemedim… Bir
kaç sayfaya daha göz attığımda, okuduğum her sayfada birçok yanlışın
yapıldığını gördüm… Meali bana gösteren arkadaşı dikkatli olması hususunda
uyardım ve mealin aceleye getirilmiş olabileceğini bu sebeple de içinde zaman
zaman yanlışların çıkabileceğini belirttim…
O dönemde Tefsir alanında Yüksek Lisans yaptığım
için tezimle meşgul olduğumdan meali inceleme fırsatım yoktu... Bir kaç ay
sonra Konya’da, kitapçı bir abimiz, bu mealin su gibi sattığını, ülkenin her
yerine ulaştırıldığını; imam-hatiplerin, ilahiyatçıların, müftülerin bu meali
temin etmek için kendisine sipariş verdiklerini ve bu mealin Konya Bayiliğinin
kendisinde olduğunu söyledi… Samimi bir abimizdi… Bastığı ve ticaretini yaptığı
herhangi bir meali olmadığı için tamamen duyarlılığı gereği benden meale göz
atmamı istediğinin farkında idim…
Meali bir kaç gün incelemek üzere teklifini kabul
ettim… Geceli gündüzlü bir kaç günlük çalışmamın sonucunda sadece bir kaç cüzde
birçok fahiş hata saptamıştım… Kitapçı abimize, bu mealin asla satılmaması
gerektiğini ve benim daha da incelemem gerektiğini söyledim...
Tez zamanımdan çaldığım iki ayımı bu meali
incelemeye ayırdım... İncelememin sonunda karşıma çıkan tablo ürkütücü ve üzücü
idi... Kur’an ayetlerinin altıda biri yanlış çevrilmişti… Bin küsur ayetin
yanlış çevrilmiş olması ve neredeyse her ayette birden fazla yanlışın yapılmış
olması, yanlış sayısını binlere vardırıyordu… Yanlışlar ne kemiyet ne de
keyfiyet bakımından azımsanamazdı… Çünkü ayet çevirilerinde çok fahiş hatalar
yapılmıştı… Bir Kur’an öğrencisi olarak benim görevim diğer Kur`ân taliplerini
uyarmaktı…
Meali basan Rayiha Yayıncılık açıkgözlülük yapmış
ve renklendirmeyi yapan kişinin Yüksek Lisans öğrencisi olmasını kullanarak,
renklendirmeyi yapan ismin yanına Yüksek lisans öğrencisi olduğunu yazmış ve
adeta meali, Yüksek lisans Tezi gibi göstermişlerdi… Sonradan konuştuğum ve
şahsıma teşekkür eden birçok imam ve müftü hocalarımızın bu meali Yüksek Lisans
tezi olarak algıladıklarını ve bunun için aldıklarını söylediler…
Hâlbuki meali yazan şahıs, Elazığ doğumlu emekli bir elektrik mühendisi
olan ve emeklilik sonrasında medrese tahsilinde bulunduğu söylenen ve
şimdilerde Ankara’da şeyhliğini ilan etmiş bulunan Hace Ahmet Didin’dir… Klasik
medrese mezunu birinin; marife- nekre, müfred- cemi’ vb. basit konularda
böylesine fahiş hatalar yapması mümkün değildir… Meali basan Rayiha Yayınevi
mealin hocaefendinin haksız yere yattığı zindan döneminde yazıldığını ve bu
dönemin bereketi olarak Ülkenin her yerine ulaştığını söylemektedirler…
Yanlışlarla dolu bir meal için bereket kelimesini kullanmak ne kadar gülünç
değil mi?
Bir arkadaş oturmamızda bu mealdeki hataları
anlatıyordum… Şu an Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde
Arapça Öğretim Görevlisi olarak çalışan ve o zaman Ribat Fm İç Anadolu Bölge
radyosunda Radyo Dershanesi adı altında Arapça dersleri veren Salih Zeki Keş
hoca, bu çalışmamın daha geniş kitlelere ulaştırılması gerektiğini söyleyerek
beni ilgili konuda radyoda konuşmam için davet etti...
Resmi görevim gereği izin almam gerekiyordu, izin çıkmadığı
içinde çalışma kâğıtlarımı Salih hocaya verdim ve benim adıma kendisinin bu
çalışmayı duyurmasını rica ettim… Kendisi de çok güzel bir dil ve üslup ile bu
çalışmayı radyodan duyurdu… Bu radyo duyurusu üzerine dinleyiciler, tepki
amaçlı açtıkları telefonlarla Ankara’da bulunan Rayiha Yayıncılığın merkez
telefonlarını kilitlediler... Radyo yayınının ulaştığı yerlerde (Konya,
Karaman, Kayseri, Isparta gibi şehirlerde) Rayihanın mealinin satışı bitme
noktasına geldi… O zamanlar Konya`da ikamet etmekte olduğumdan oradaki tüm
kitapçıları bir bir gezip mealin satılmaması konusunda uyarılarda bulunduk...
Bu çalışmamız üzerine Konya’da birçok kitapçıda meal raflardan kaldırıldı…
Rayiha Yayıncılıktan bir kaç isim Konya’ya bizimle
görüşmeye geldiler... Radyoda kendilerinden habersiz haklarında yayın
yapmamızın yanlışlığını anlattılar… Halbuki kendileri meali bastıklarında
kimseye bildirmemiş ve tashihten geçirme ihtiyacı hissetmemişlerdi… Allah
rızası için meali bastıklarını ve dağıtmada büyük emek harcadıklarını, Ülkenin
her tarafını karış karış gezdiklerini, kimsenin gidemediği Hakkari ve ilçelerine
kadar meali ulaştırdıklarını söylediler… Bizim ifade ettiğimiz yanlışların
bulunması halinde ise mealin hemen toplatılacağını ve paraların iade edileceğini,
Prof’lardan oluşan bir heyet kuracaklarını ve yanlışların olması halinde
düzeltme yapılacağını söylediler...
Ellerine
yazılı bir çalışma vermemizi
istediler... Ben de yanlış çevirilerin içinden seçtiğim 25 ayetin yanlış
çevirimini ilmi bir dille eleştiren, 12 sayfalık el yazılı çalışmamı
kendilerine verdim... Çalışmam bitmiş ancak çalışmamı bilgisayar ortamına
dökememiştim…. Çünkü çok zaman istiyordu, benim de bu kadar zamanım yoktu…
Sonra benim tezimle ilgilenmem ve Mardin`e tayinimin çıkması uzun sure beni bu
mealle uğraşmaktan menetti…
Bizimle görüşmeye gelen Rayiha yayıncılığın
adamlarının ellerine çalışmamı vermiş olmama rağmen Konya merkezde gittikleri
her kitapçıda bizim yalan söylediğimizi ve ellerine herhangi bir ilmi çalışma
veremediğimizi söyleyerek meal satışlarına devam ediyorlardı… Kitapçılardan
duyduğumuz sözler onlar hakkındaki tüm iyi niyetimizi bitirmişti… Yıllar sonra
kendileri ile Ankara’da görüştüğümde ellerine verdiğim çalışmadan efendilerinin
haberdar olmadığını ve kaybettiklerini söylemişlerdi… Bir Kur’an meali hakkında
böylesine umursamaz bir tavır olsa olsa ticari kaygı kaynaklıdır…
2009 yılının Mart ayında yeni baskıları yayınlanan
Rayiha Yayıncılığın mealini yanlışları düzeltmiş olmaları umudu ile elime
aldım… Çünkü komisyon kurulacak ve yanlışlar düzeltilecekti… Ancak elimdeki
notlarımla karşılaştırma yaptığımda benim kendilerine verdiğim çalışmamdaki 25
ayetten birkaç tanesi hariç çoğunun düzeltilmediğini gördüm… Geriye kalan
binlere varan hatalar aynen yerinde saymaktaydı… Zaman sıkıntım olmadığı için
bu mealdeki hataları herkesin rahat anlayabileceği şekilde, tablolar halinde
bilgisayar ortamına dökmeyi ve Kur`ân taliplerine duyurmayı görev bildim…
Yayınevinden gelen bir kaç isimle görüştüğümüz
2007 yılından 2013 yılına kadar kayda değer bir çabanın harcanmamış olması
meali yayınlayanlar hakkındaki iyi zannımızı tamamen bitirmiştir... Allah
rızası için bastıklarını söyledikleri mealin içinde barındırdığı yanlışlara,
göz göre göre sessiz kalınıyor ve her yıl mealin yeni baskılarını yapıyorlardı…
Meal satışından kazandıkları paralarla işlerini büyüten yayınevi, yanlışlarla
dolu meali İngilizceye çevirip batı ülkelerine pazarlamaktadır…
İnternet ortamında, bu güne kadar bu meale bir
eleştiri yazısı yazan olmuş mudur? Diye
baktığımda, Prof. Dr. M Emin Ay hocaefendi tarafından Yenidünya Dergisinin 2006
Temmuz sayısında kaleme alınan bir övgü yazısı dışında hiçbir yazı bulamadım… Söz
konusu övgü yazısında, hocaefendi “Ğafir” isminin “Mümin” suresinin ikinci ismi
olarak yazılması gerekirken “Müminun” süresine yazılmış olduğunu ve bununda
tashih edilmesi gereken bir yanlış olduğunu söylüyordu, belirtilen yanlışta
sonraki baskılarda düzeltilmiştir…
Hocaefendinin sadece bir hataya işaret etmiş
olması meali okumadığını göstermektedir… Bir akademisyene meali okumadan
tavsiye etmenin doğru olmadığını hatırlatmanın haddim olmadığını biliyorum...
Ayrıca hocaefendi, meal yazarının Kur`ân`ı bir dua metni haline getirmesinden
de övgü ile bahseder… Kur`ân talipleri eleştiri konusu ettiğim mealde, dua
ayetleri olarak verilen yerlere baktıklarında ayetlerin nasıl
sınıflandırıldığını ve dua dili olmayan haber ayetlerinin bile nasıl dua
ayetleri kapsamına alındığını göreceklerdir… Örneğin; mealde depremden korunma
duası olarak “Zilzal Suresi” dua ayeti olarak gösterilir…
Meali yayınlayan yayınevinin çıkardığı her baskıda
bazı yanlışları düzeltmesine rağmen, düzelttiği yanlışlarla ilgili okuyuculara
herhangi bir bilgi vermemiş olmaları ilmi disipline ve ticaret ahlakına
sığmayan bir davranıştır… Zaten düzelttikleri yanlışlar, düzeltmedikleri
yanlışların yanında sadece devede kulak…
Bu mealde sadece Arap dil kurallarının
çiğnenmesine dikkat ettim… Çeviri üslubuna, Türk dilini yanlış kullanmasına ve
bir mealde dikkat edilmesi gereken daha birçok konuya eğilmedim… Arap dil
kurallarını fazlasıyla çiğneyen bir meali söz konusu ettiğim yönlerden
incelemeyi bu meal için lüks gördüm…
Bir mealde bin ayetin yanlış çevrilmesi ve binleri
bulan yanlışların olması ne ihmalkarlık, ne cehalet ne de dikkatsizliktir… Olsa
olsa ehliyetsizliktir, hadsizliktir, seviyede eksikliktir… Bin ayetin ve bin
ayette binlerce yanlışın yapılmış olmasını herhalde kimse hafife alamaz değil
mi? Mealde affedilmez hatalara imza atan Hace Ahmet Didin, şimdilerde peygamber
hadislerini ihtiva eden İmam Suyuti’nin; “Câmi-ul Ehâdis” isimli eserini
tercüme etmekte ve aynı yanlışlarına devam etmektedir…
2009 yılında 50 sayfa halinde bitirdiğim çalışmamı
internet ortamında okuyuculara sundum… Birçok internet sitesinde yayınlanan
makalem halen “Bin ayeti yanlış çeviren meal: Rayiha yayıncılığın meali”
başlığı ile ilgili sitelerde bulunmaktadır… Yediden yetmişe herkesin
anlayabilmesi için tablo halinde yapılan yanlışı göstermek sureti ile 500 ayet
mealini eleştiriye tabi tuttum… Geriye kalan 500 ayetin yanlış çevirimini ise
sadece sure ve ayet numaralarını vermekle yetindim…
Çalışmamı yayınevinden gelen temsilcilerine elden
verdim, gerekirse düzeltme işinde yardımcı olacağımı söyledim… Ama beni
dinleyen olmadı… Tüm İslami gazetelere göndermeme rağmen sadece İstanbul’da bir
yerel gazetede haber konusu yapıldı… Diyanet işleri başkanlığına bağlı
müftülere, eğitim merkezi hocalarına, ilahiyat hocalarına, din işleri yüksek
kurulu uzmanlarına, diyanet ilmi dergiye göndermeme rağmen ilgilenen olmadı…
Adeta yanlış meal görmezlikten gelindi… Rayiha
yayıncılığın mealinin hemen hemen her din görevlisinin evinde, kütüphanesinde
olduğunu düşündüğümüzde en azında diyanet işleri başkanlığını bu konuda
çalışanlarını ve halkını aydınlatması gerekirdi…
Satışına devam edilen Rayiha mealinin yanlışları görmezlikten gelinecek
gibi değildir… Birçok ilim ehlinin elinde olmasına rağmen bu meali sadece benim
eleştirmem, bu mealin doğru olduğunu değil, ilim ehlinin mealle
ilgilenmediklerini gösterir… Çalışmam, ilim ehlinin tenkidine açıktır…
Çalışmayı okuyanlar, yanlışlar karşısında hayrete kapılacaklardır…
Çalışmamızdan bir kaç örnek sunarak bu mealin
nasıl fahiş hatalar yaptığını göstermeye çalışalım… İşte mealde yapılan 1000
yanlış ayet çevirisinden bazıları:
1- 42/11: O’nun misline benzeyen bir şey yoktur…
“Hâşâ” dedirtecek bir çeviri örneği… Bu
meallendirmeden anlaşılan şey Allah’ın misli(benzeri) olduğu ve onun misline
(benzerine) kimsenin benzemediğidir. Kendi içinde çelişkili ve İslam’ın tevhid
ilkesine ters olan bu çeviri mazur görülebilir mi?
2- 19/28: …Senin baban İmran kötü bir adam değildi
Meal
yazarının İmran ismini ayet mealine yazması ilk bakışta tefsir olarak akla
gelebilir. Ancak yazar İmran ismini ayetin Arapçasında geçen ve “adam, şahıs,
kişi” gibi anlamlara gelen (imrae) kelimesini yanlış okuması sonucu yazmıştır.
Mealin ilgili kısmının reklendirmesine bakıldığında bu hatanın tek sebebebinin
yanlış okuma olduğu görülecektir. Yani sayın yazar çevireceği ayet metnini dahi
doğru düzgün okumadan çeviri yapıyor…
3- 15/88: Gözlerini sakın dikme! Onların zevk
sürerek faydalandıkları zevcelere…(aynı örnek için bkz: 20/131)
Peygamber
hâşâ insanların zevcelerine mi göz dikiyordu ki Allah onu uyarmış… Hz.
Peygamberi kadınlara göz dikmesi ile suçlayan ve Allaha azarlattıran bir meal…
4- 23/39: Nuh “Ya rab beni yalanlamalarından
dolayı bana yardım et” dedi
Sayın yazar ayetin öncesini sonrasını okumadan
2006 baskısında Nûh, 2009 baskısında ise
Hûd olarak çevirmiştir… Hâlbuki ayet herhangi bir peygamberden bahsetmekte ve
adını vermemektedir
5- 26/182: Ve teraziyi de doğru eşit tartın
Teraziyi nasıl doğru ve eşit tartacağız?
Terazinin tartılmasının mantığı nedir?
Sayın yazar vezn ile mizan kelimesini karıştırmış
olmalı
6- 37/97: Onu hemen cehenneme atın
Yazar, ayetin öncesine ve sonrasına bakmadan Hz.
İbrahim’i cehenneme göndertiyor… Çevirmen, “cahim” kelimesini hemen “cehennem”
diye çevirmiş. Hâlbuki ayet Hz. İbrahim’in mücadele sürecini ve sürecin sonunda
ateşe atılmasını anlatmaktadır. Dolayısı ile ayetin cehennemle ilgisi bulunmamaktadır...
7- 41/22: …Sizler sakınmıyordunuz, kulaklarınız,
gözleriniz ve derileriniz sizin aleyhinize şahitlik eder diye…
Sayın
yazarın bu çevirisinden okuyucu ayette bahsedilen Allah düşmanlarının sanki
kulak, göz ve derilerinin aleyhinde şahitlik edeceklerini bildiklerini ve bu
inancı taşıdıklarını ayrıca bile bile kulak, göz ve derilerinin aleyhlerinde
şahitlik etmeleri için sakınmadıklarını düşünür… Hâlbuki ayet; kulak, göz ve
derilerinin aleyhlerinde şahitlik etmesine inanmadıkları için sakınmadıklarını
buyurmaktadır. Bir çeviri yapabilmek için kaynak dili bilmek ne kadar zorunlu
ise hedef dili bilmekte o kadar zorunludur. Malesef sayın yazarın her iki dile
de vakıf olmadığını çevirisinden öğrenmekteyiz…
8- 19/11: Böylece mihrapta kavminin karşısına
çıktı. Onlara ilham yolu ile sabah ve akşam tesbih ediniz diye işaret buyurdu
Hz.Zekeriyya mihrapta ilham yolu ile nasıl işaret
etmişti? İlham ile işaret yan yana gelir mi?
9- 33/34: Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerinin
hikmetini düşünün
Allah peygamber eşlerine evlerinde okunan kur’an
ayetlerinin hikmetini mi yoksa ayetleri ve hikmeti mi düşünmelerini
istemektedir…
10- 35/28:
İnsanlardan, hayvanlardan, davarlardan böyle muhtelif renkler var…
Sayın yazarın ayeti anlamadan çevirdiği kesin…
Çevirmen, hayvanları renk ile karşılamış… Hâlbuki ayet “muhtelif renkler var”
demiyor “muhtelif renkte olanlar var” diyor…
Buna benzer binlerce yanlış yapan bir meali
yasaklamayan, yurt içinde ve yurt dışında satılmasına izin verenler, basanlar,
dağıtanlar, meal yapayım derken Kur’an’ı yanlış tercüme edenler! Sahabelerin
canıyla sahip çıktığı Kur’an’a ihanet etmiş olmuyor musunuz? Diyanet İşleri
başkanlığı “Mushafları inceleme kurulu “oluşturduğu gibi “mealleri inceleme
kurulu” oluşturamaz mı?
Diyanetin merkez kütüphanesine kadar giren ve tüm
din görevlilerinin başucu kitabı haline gelen bu yalan ve yanlışlarla dolu meal
hakkında din işleri reisliği olarak açıklama yapmayacak mısınız? Peygambere
hakareti haber konusu yapan site, dergi ve gazeteler Allaha benzerler ihdas
eden, peygamberi kadın düşkünü olarak gösteren bu meal hakkında haber
yapmayacak mısınız? Ya siz ilahiyat akademisyenleri, imam hatip hocaları
öğrencilerinizi bu konuda bilgilendirmeyecek misiniz?
Kavmim Kur’an’ı terk edilmiş bıraktı ayetinin
kapsamına dâhil olmak ister misiniz? Allah aşkına ne zaman gayrete
geleceksiniz? Birileri resullük iddia ediyor, birileri Kur’an meali adı altında
Kur’an’ı tahrif ediyor, birileri uydurmaları din diye satıyor biz ise sadece
izlemekle yetiniyoruz…
Rayiha
Yayıncılığın mealini eleştiren 50 sayfalık çalışmamı isteyenlerin msn
adreslerine gönderebilirim…