İnsanların heva peşinde sürüklendiği, aklın
toplumsal kabullere tutsak edildiği, vicdanın korkulara yenik düştüğü,
insanların demir attıkları yerlerden emir aldığı; menfaat düşkünlüğünün dinin,
dostluğun, dürüstlüğün, kardeşliğin, insanlığın üzerinde tutulduğu bir dönemi
yaşıyoruz.
Bencillik, bananecilik, boşvermişlik özellikleri
ile akıllı geçinen, sorumsuzluğu ile sorun üreten, Dini dünyanın sadece manevi
alanı olarak gören, batılılaşma ve modernleşmeyi dinde de yaşamaya çalışan,
tesettürü modalaştıran, dini kalbe ve camiye hapseden, modayı ilahlaştıran,
teknolojik gelişmelerin kurbanı olan, kendini dünyanın merkezi gören, dünyayı
babasının evi zanneden, kendinden başkasına çalışmayan sorunlu varlıklarla aynı
ortamı paylaşıyoruz…
İnsan canının hiçe sayıldığı, insan kanının sudan
ucuz olduğu, bilincin ekmek peynir gibi tüketildiği, inancın ayırıcı bir vasıf
olmaktan çıkarıldığı, insanların takvasına göre değil de makam ve mallarına
göre sınıflandırıldığı ve tanımlandığı adına modern denilen bir felaketler küresinde
yaşıyoruz…
Bu zamanda deli damgasını yemeyenin aklına
şaşarım… Artık akıllı nitelemesi aklını yanlış yerde kullananlar için
kullanılıyor… “Ahmet, Mehmet akıllı adamdır” denildiğinde bilin ki akıl kendi
alanının ve sınırlarının dışına çıkarılmıştır… Gerçi günümüz akılcıları aklın
sınırsızlığını düşündükleri için aklın sınırının olmadığını söyleyecekler…
Kur’an; “sizin en akıllınız Allah katında en
değerli olandır” demedi, en takvalı olanı en değerli addetti… Neden mi? Çünkü
akıl takva sınırını aştığında takla atmaya başlar… Takva sınırını geçmeyen akıl
ise tıkandığı yerlerde dinden takviye görür… Yani vahiy, din aklın gabya bakan
gözüdür… Dinsiz akıl hem kör hem de nankördür… Onun içindir ki aklı olmayanın
dini, dini olmayanın da aklı olmaz…
Takva sınırında duran akıl, gerçek akıldır; takva
duvarını atlayan ise Allah katında değersizdir ve Kur’an’daki hayvanlardan da
aşağı nitelemesinin muhatabıdır… Takva sınırı aklın durması gerektiği yerin
olduğunu anlatır… Takva nedir diye soracak olursanız? “İlahi sınırlara,
sınırlamalara riayet etmektir” derim…
Şeytan aklını çevreleyen takva sınırını ihlal
ettiği için kovuldu… Akıl takva sınırını aştı mı korkunçlaşır, tehlike saçar…
Şeytanın tehlikeli olduğu gibi… Onun için “ittika etmeyene ittiba(itaat)
edilmez”…
“Bana akıl verme aklım bana yeter” diyenler aklı her
şeye yeter gören miskinlerdir… Akıl yetseydi şayet istişare müminlerin vasfı
olur muydu hiç? Peygamberler vahiyle gelir miydi? Toplumda hiç olmak
istemiyorsanız, Allah’ın değerlisi olmak istiyorsanız aklınızı kullanın ama
takva sınırları dışına çıkmayın… Takva sınırlarını aşarsanız “gerçek aklı”
kaybedersiniz…
Adam korkağın teki, korkakça davranmanın adını
tedbir koymuş ve toplumun ekseriyeti onun gibi düşünüyor yani mevcut toplumsal
akıl korkaklığı tedbir; cesareti, yerinde hareket etmeyi delilik olarak ifade
ediyor… Şimdi siz kalkıp toplumsal akla muhalefet ederseniz deli damgasını
yiyeceksiniz toplumsal akla uyarsanız gerçek aklı kaybedersiniz… Bu durumda siz
deli diye nitelenmekten korktuğunuz için gerçek aklı özünden uzaklaşmış topluma
feda mı edeceksiniz?
Kaypaklığın
adının işini bilmek, yağcılığın adının işini yürütmek, dobra olmanın adının
deli ve sorunlu olduğu bir toplumda sizce gidiş nereye?
Peygamberlere neden deli nitelemesi yapılıyordu
biliyor musunuz? Toplumsal aklın dışına çıktıkları için, yanlış oturmuş
toplumsal kabulleri kabullenmedikleri için deli diye niteleniyorlardı, kabul
edilmiyorlardı… Toplum gibi olmadıkça, toplumun su içtiği “akıl yitikliği
çeşmesinden” su içmedikçe toplumdan deli nitelemesini sık duyacaksınız…
Peygamberler aklını yitiren deliler değil, gerçek
aklı yitirmiş delilerin niteledikleri delilerdi… “Akıllı o’dur ki ahiret için
çalışa” diyen nebinin akla nasıl bir tanım getirdiğine bakar mısınız? İşini
hile yalan ve dolan ile yürütenlerin; açıkgöz, iş bitirici, çalışkan gibi
nitelemeleri kazandıkları bir toplumda sizin dürüst olmanız hak ve hukuka
riayet etmeniz, kimseye haksızlık etmemeniz, enayilik diye niteleniyorsa
sevinmekten ve kendinizle gurur duymaktan başka yapacak bir şey yok
…
Haktan uzaklaşmış toplumun delisi olmak hakkın
velisi olmaktır…
29.10.2014