Halkın iradesinde yer bulamayanlar, halkın gönlüne
taht kuramayanlar halkın zaaflarını kullanarak kendilerine halkın iradesinde ve
gönlünde yer açmaya çalışırlar… Halkın kimisinin zaafı korku, kiminin makam
arzusu, kiminin de paradır… Biz bu yazımızda halkın para zaafını kullanan,
parasına güvenen, halkı enayi yerine koyup oy’a bedel biçen oy tacirlerini konu
edineceğiz…
Oy;
namustur, fikirdir, hürriyettir, iradedir… Oy satın almaya kalkmak halkın söz
konusu değerlerini pazarlık konusu etmektir ki bunu kişilik ve kimlik sahibi
hiçbir siyasetçi ve vatandaş yapmaz, yapmaya dahi kalkışmaz…
Maalesef
Mardin’de oy tellalları sokak sokak, köy köy, ilçe ilçe ilçe geziyorlar…
“Satılık oy” topluyorlar… Halkın fakirliğini, hizmet eksikliğini fırsat bilip
halkı ikna ediyorlar… “Yıllarca kimse seni kaleye almadı, hizmet vermedi bari
şimdi fırsatını değerlendir” diyerek halkı tavlıyorlar… İdeolojisi olmayan,
paraya doymayan, yokluk çeken, bencil davranan birçok kişinin oy’unu satın
alıyorlar… Adına da temiz siyaset, ilkeli siyaset, dürüst siyaset diyorlar…
Bir insan neden on binlerce insanın belki onlarca
yıl bir arada göremeyeceği parayı bir seçimde milletvekili olmak için harcar?
Hizmet etmek için mi bunu yapar? Bu kişi seçimlerde harcadığı para ile birçok
fabrika açabilir ve istihdam sağlayabilir? Neden bu yolu değil de oy satın alma
yolunu seçiyor?
AK
Parti ona partide yer vermedi diye mi bunu yapıyor? Bunu şahsiyet meselesi
haline getirdiğini mi düşünüyorsunuz? Değil… İnanın değil… Belki de sorulması
gereken asıl soru şu; bu adamın arkasında hangi güçler var, bu adam kime ve
neye hizmet ediyor, bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Birileri çıkıp söz konusu şahsı destekleyip Mardin
için birçok hizmetinin bulunduğunu ileri sürebilir… Hizmet karşılıksız, beklentisiz
yapılır… Karşılığında makam umulan hizmet hizmet değil hezimettir… Belli bir
partiye mensup olmayan, belli bir ideolojiye hizmet etmeyen birinin bağımsız
milletvekili olmaya çalışması ve bunun için kesenin ağzını açması makul
karşılanamaz… Zira seçim için harcadığı parayı bir ömür milletvekilliği yapsa
çıkaramaz…
Halkın iradesini para ile satın almaya kalkmak
halkın değerleri ile oynamaktır… Halkın şerefini ayaklar altına almaktır… Oy
satmak ve satın almak bir insanın hayatı ile oynamak kadar günahtır haramdır…
Oyunu para karşılığında satanlar fakir ve muhtaç dahi olsalar mazur
karşılanamazlar… Unutmayın! Sattığınız oy sizin oyunuz değil halkın
geleceğidir, gençliğin istikbalidir, ülkenin güvenliğidir, ümmetin vahdetidir…
Oy satmayı ve satın almayı basite almak basit insanların işidir… Bu konuda
herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor… Artık bu oyun bozulmalı, halk
uyanmalı… Artuklu belediyesini Ak Parti kazanacak durumda iken bu oy alıp satma
ticareti yüzünden kaybedilmedi mi?
Hâkimler, Savcılar! Gözlerinizin önünde cereyan
eden oy alıp satma işine ne zaman müdahale etmeyi düşünüyorsunuz? Oy başına 300
TL veren bir adayın adaylığını YSK neden iptal etmiyor? Bu hayâsız ve ahlaksız
girişime ne zaman dur diyeceksiniz? İş işten geçtikten, atı alan Üsküdar’ı
geçtikten sonra mı?
Söyler
misiniz çok mu zor bu ahlaksızlığı durdurmak? Örneğin toplamda 40 000 veya daha
fazla seçmeni bulunan Mardin Artuklu’ya bağlı Gökçe, Ortaköy, Kabala ve
Yeşilli’de oy alıp satma ticaretini ortaya çıkarmak çok mu zor? “Paramı basarım
vekilliği alırım” diyen milletvekili adayının Mardin’in namusu ile oynamasına
ne zamana kadar göz yumacaksınız?
Artık bu değirmenin suyu nereden geliyor demeyecek
misiniz? Maliye Bakanlığı ne yapıyor? Bunca paranın nerde ve ne şekilde
kazanıldığını araştırmayacak mı? Allah aşkına İstihbarat, Emniyet, Jandarma ne
güne duruyor? “Uçan kuştan haberimiz var” diyen İstihbarat, Emniyet ve Jandarma
olan biteni bilmiyor mu? Bal gibi de hepiniz biliyorsunuz?
Hâkimi, Savcısı, Siyasetçisi, emniyeti,
istihbaratı, jandarması, maliyesi, dostu, düşmanı, kadını, erkeği, yaşlısı,
çocuğu herkes, tüm Mardin oy alıp satma işinden haberdar? Ama her nedense
olayın üzerine gidilmiyor? Ortaköy, Gökçe, Kabala ve Yeşilli gibi yerlere gidin
oraların çocukları dahi size oy başına ne kadar bedel biçildiğini ve kimlerin
bu işin tellallığını yaptığını söyleyecekler? Bu insanları ben biliyorsam sizin
bilmemeniz mümkün değil?
Para babası siyasetçimizin telalları her gece
evleri dolaşıyorlar oy satacak kişilere paralarını veriyorlar, sandık
numaralarından hangi sandıktan ne kadar oy çıkacağını sayın paralı vekil
adayına rapor ediyorlar… Dağ gibi paraya dayanmış bu temiz(!) ve hizmet ehli(!)
siyasetçimiz Mardin’de paranın açmadığı kapının olmadığına inananlardan olmalı…
Unutmasın ki! Şeytan ihtiraslarının ve kibrinin kurbanı olmuştu…
Ben bir Mardinli olarak geçen seçimlerin hemen
ardından bu paralı siyasetçi hakkında bir işlem yapılması gerektiğini
yazılarımda dile getirmiştim… Ama ne yazık ki aradan bir seneden fazla
geçmesine rağmen kimse bir şey yapmadı… “Uyumaya, uyutmaya devam” denildi, olay
kapandı gitti…
Sayın vekiller, dönemin AK Parti Mardin İl
Teşkilatı bu olayın üzerine gitmediler… Hem neden gitsinler ki? Ak Parti onlar
için dava partisi değil dalga partisi idi… Güçlü dalga onları alıp götürecekti
nasıl olsa… Mardin’in şerefine, tarihine, namusuna, iffetine ve izzetine
sürülmüş bu kara lekeyi temizlemek için kimse elini kıpırdatmayacak mı?
Yazarlar çizerler! Daha önce olduğu gibi yine susacak mısınız? Eften püften
konularla mı gündemi geçiştireceksiniz?
Bu
seçimler bana Nuh’un oğlunun hikâyesini hatırlattı… Nuh’un insanlığın ikinci
atası olduğu hepimizin malumudur… Yani bizler hepimiz aslında Nuh’un gemisine
binip kurtulan müminlerin neslindeniz… Hani Nuh zalim kavimin başına gelecek
azaptan inananları kurtarmak için bir gemi yapmıştı… Nuh oğluna seslenmişti;
“ey yavrum gel bin ve kurtul” demişti… Oğlu ise dağa güvenmiş babasının
kurtuluş çağrısını reddetmişti… Sonra zalimleri helak eden sel onu da alıp
gitmişti… Dağ onu kurtaramamıştı, dağın zirvesine çıkmasına rağmen helak
edilmişti…
Maalesef bugün de Nuh’un oğulları kurtuluş gemisine binmek yerine dağa
sığınmayı tercih ediyorlar… Makam, mevki, para varlık gölgesini vicdana,
insafa, insanlığa tercih ediyorlar… Sakın bu anlattığım olaydan birilerini
tekfir ettiğimi düşünmeyin… Kastım sadece kıssanın mesajını çağa taşımak,
kıssayı güncellemekti… Herkes kendi hissesine düşen mesajı almalı ve helak
edilmeden önce Nuh’un gemisine koşmalıdır…
Ey Helaka
ilerleyen, kendi geleceğini birkaç kuruşa satan, yarın yiyeceği ekmeğin
hesabını yapıp ülkesinin, yaşadığı şehrin geleceğini düşünmeyen, işi ehline
değil de para sahiplerine peşkeş çeken, iradesini beş kuruşa satan, huzura
kasteden, ferahı reddeden, karanlık güçlerin oyunlarına alet olan kardeşim gel
Nuh’un gemisine bin, Nuh’un oğlunun dağı senin helak mekânın olacaktır…
Nuh’un gemisi günümüzde nedir diye soranlar
bilsinler ki bugün Nuhun gemisi dindir, insanlıktır, vicdandır, iz’andır ve bu
değerlere hizmet eden yapı ve kuruluşlardır…
Unutmayın! “Arayan mevlasını da bulur
belasını da…”
31. 05. 2015