TEVHİD VE ŞİRK
Tevhid ve Şirki anlamak üzerine…
Her çağın kendine özgü manevi hastalıkları vardır… Her peygamber, gönderildiği çağın, gönderildiği zaman diliminin manevi hastalığını tedavi için gelmiştir… Gelen her elçinin, kavmine “tevhidi” tebliğ etmesi ve bunun mücadelesini vermiş olması, “şirkin” çok eski ve evrensel bir manevi hastalık olduğunu gösterir… Her çağın ve her... toplumun bu manevi hastalıkla malul olması, şirki ve tevhidi tanımayı önemli kılmaktadır…
Birbirinin zıddı olan “tevhid” ve “şirk”, aslında insan sorununun ötesinde kâinatın temel sorunudur… Çünkü “kâinatta Allah’la birlikte başka bir ilah olsaydı kâinat bozulup giderdi” ayeti; şirkin yok oluş, tevhidin varoluş aracı olduğunu gösterir…
Allah’ın gönderdiği bütün peygamberler, öncelikli olarak gönderildikleri milletlerde bulunan yanlış inanışları düzeltme ve doğru inancı ikame etme mücadelesi içinde olmuşlardır… Peygamberimiz (s.a.s.) de Mekke’de kaldığı 13 yıl boyunca, hayata sorundan başka bir şey vermeyen şirk (Allah’ı hayatın dışında tutma, hayatı uyduruk ilahların yönetimine bırakma) inancı ile mücadele etmiş ve tevhid (Allah’ı hayatın merkezi görme) inancını yerleştirmeye çalışmıştır...
Yanlış temeller üzerine yükselen medeniyetler, doğru bir hayat algısına sahip olmadıkları gibi, sorun üretmekten başka bir işe de yaramazlar… Günümüz dünyasını kan revan içinde bırakan ve batılı temsil eden batı medeniyeti, şirki dinleştiren ve sorun üretmeyi gelenek haline getiren medeniyetlere en güzel örnektir… Böyle bir duruma maruz kalmamak için olmalı ki, İslam önce “la ilahe” ile başlar sonra da “illallah” ile devam eder… Yani önce yanlışı siler, sonra doğruyu ikame eder…
Tevhid(la ilahe illallah); Allahın birliğini, tekliğini iddia etmek, dava etmek ve bunun mücadelesini vermektir... Tevhid, Allah’ı (birlemek) diye çevrilmemeli… Zaten Allah birdir, tektir... Tevhid, inancı eylemleştirmektir…
Nasıl ki her meyvenin kabuğu içindekilerden önce gelir, kabuk meyveyi bozulmaktan korur işte tevhidte öyledir… “la ilahe illallah” önce “la” sonra “illa” gelir… “La”(hayır, asla, kabul etmiyorum, reddediyorum) kabuk, “illa”(evet, kesinlikle, yalnızca, sadece) içeriktir…”la” “illa”nın savunma ve taarruz sistemidir…
Tevhid, Allah’ı anlamaktır… “İlla“ inanç, “la“ eylemdir…“İlla” kesinlik, devamlılık, bağlılık sözüdür… Allah’ı anlamayan “illa” diyemez… “illa”sı olmayanın “la”sı olamaz…”İlla” kabul “la” redtir… Her red bir kabulün sonucudur… Kabulü olmayanın reddi olamaz…
“İlla“; “la“ nın temelidir... Temelsiz “la“ yıkılmaya, değişmeye, devrilmeye mahkûmdur… ”La“ gücünü “ illa“dan alır… “İlla“sı güçlü olanın “la“ sesi gür çıkar… Her davanın bir “la”sı, bir de “illa”sı vardır… İslamın “illa”sı Allahtır, “la”sı ise her sahte ilahadır, “illa”sı Allah olmayan her kurum, kuruluş, kanun, ideoloji, din ve akımlaradır…
İslam, “illa“yı yerleştirmek için Mekke’de 13 yıl savaş verdi… İşkence, boykot, kan, ölüm, dışlanmalar gördü… 13 yılın sonunda “ illa “, “ la “ deme boyutuna ulaştı ve Medine’de 10 yıl boyunca “ illa“yı yaşatmak adına hep “la“ denildi… Savaşlar verildi… Güçlü “illa“ nın “la“ sı karşısında hiçbir güç duramadı… Arabistan’da devrim yaşandı…
”La“ ve “illa” sözde olan sözler değil, özden gelen sözlerdir... Onun için “tevhid” kalpte yaşanır, hayatta meyve verir… Meyvesi vahdet, neticesi rahmettir… Tevhid, Allahın “evet” dediğine “illa“, “hayır” dediğine ise “la“ demektir…
Allahın “inna“ ları kulun “illa“ larıdır… Allah dilinden dökülen “inna“lar (muhakkak, sadece, kesinlikle sözleri) kulun dilinden “illa“(evet, kesinlikle) diye çıkarlar… Allah, tüm iyi olan şeyleri “illa” da, kötü olan şeyleri ise “la” da özetlemiştir...
İslam, tevhidin eylemleşmesidir… Emirleri ”illa“ yasakları ise “la” temsil eder… Dolayısı ile iman; “illa” ile yani emirlerle beslenir, “la” ile yani yasaklarla korunur…
Tevhidin iki ayağı var “kal” tevhidi o da "la ilahe illallah"ın söz ile söylenmesidir... Diğeri ise “hal” tevhididir… O da "la ilahe illallah”ın hayat eylemidir… "illa" kal, "la" hal’dir… İman “kal” , İslam “hal”dir… Dolayısı ile iman ve İslam ayrılmaz bir bütündür…
Şirk kavramı “ortaklık” anlamına gelmektedir… Dolayısı ile şirk; Allah’a kâinattaki hükümranlıkta eşler koşmak yani Allah’a ortaklar türetmek ve onların peşinden gitmektir… Şirk, kelimesi iki ilahın bir araya getirilmesi veya iki ilahın işbirliği değil, tek ilahın yetkisinin sonradan uydurulan ilahlara teslim edilmesidir…
Şirk, Allah’ı hafife almaktır, Allah ‘ta arayıp bulamadığını (!) başka yerlerde arayıp bulmaya çalışmaktır… Şirk, Allah’ı dışlamak değil Allah’ı aşmaya çalışmaktır… Küfr, Allah’ı dışlamaktır… Şirk, Allah’ın önüne bazı şeyleri geçirmek; Küfr, Allah’ın önüne geçmektir… Dolayısı ile her şirk, küfür ama her küfür, şirk değildir…
Şirk, Küfrün en büyüğüdür (inne-ş-şirke le zulmün azim)… Şirk, Allah inancını aşındırır; küfr, Allah inancını bitirir… Şirk, münafık tabiatıdır… Şirk, küfür safındaki nifaktır… Nifak, küfürden ayrı bir inanç sınıfı değil küfrün zirvesidir… Müminler safında görünen kâfire münafık, inkârcılar safındaki münafık kâfire de müşrik denir…
Müminler safında görünen münafık inanları kandırmaya çalışır, kâfirler safındaki müşrik ise Allah’ı kandırmaya çalışır… Yani münafık ve müşrik biri halkı diğeri hakkı kandırmaya çalışan aynı tabiatın iki vizyonudur… Hakikatte ikisi de birdir, birliktir, kâfirdir… Kur’an, müminlerin safındaki müşriğe, şirkini gizlediği için “munafık”; küfr safındaki münafığa şirkini gizlemediği için “müşrik” adını vermiştir… Münafık ve müşrik kardeştirler… İkisi de Küfr isimli babanın çocuklardırlar…
Şirk, bilinç sekri; tevhid, bilinç şükrüdür… Şirk, taklid; tevhid, tahkik işidir… Şirk, zulüm; tevhid, adalettir… Şirk, zillet; tevhid, izzettir… Şirk, tahrif; tevhid, hakikattir…
Her yerde tevhid, şirk ise bir hiç… Tevhidi bulan bilinç, şirke düşer mi hiç?
17.10.2013
Yasal Uyarı
Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar.
Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.