Eliaçık’a “deli” dediğimi zannetmeyin… Haşa… Bu ona bir lütuf olur… Çünkü deliler söylediklerinden Allah katında mesul değiller ve bundan dolayı yargılanmazlar… Eliaçık akıllı delilerden, kaçıklardan… Sorumluluğu ağır söylemlerin altına imza atıyor… Eliaçık’ın sözleri karşısında; “Ey cehennem! İyi ki varsın değilse öfkemden patlardım” diyebiliyorum sadece… Artuklu üniversitesinin İlahiyatçı rektör yardımcısı Prof. Dr. Kadri Yıldırım’ın “Demokratik İslam” söylemine destek vermesi ise “etnik milliyetçiliğe dayalı hassasiyetlerin” dini hassasiyetlerin önüne geçtiğini göstermektedir…
Abdullah Öcalan’ın son dönem söylemlerine dikkat ettiniz mi… Sanki o Marksist adam gitmiş yerine bir mümin gelmiş… Tövbe etmiş olabilir diyorlar…
Belki de…
Ama Demokratik İslam Kongresine gönderdiği mesajlarda sarf ettiği sözler tövbe eden birinin sözlerine benzemiyor… Neye mi benziyor? Daha çok İslam ile halkı kandırmaya çalışan, İslam’ı belli bir zamana kadar binilmesi gereken bir araç olarak gören, halkın kontrolünü kaybettiği için halkın inancını kullanmaya başlayan birinin sözleri olarak görüyorum… Hem Öcalan neden tövbe etsin ki yanlış mı yapmıştı(?)
“Demokratik İslam Kongresi” bana “mescidi dırar’ı” anlatıyor… Katılımcılar hep Medine Vesikasına gönderme yapmışlar ve bu Kongrenin böyle bir oluşumu hedeflediğini söylemişler… Keşke öyle olsa… Temeli fitne olan, Allah rızasına dayanmayan mescitleri Kur’an “mescidi dırar” olarak değerlendirir… Temeli samimi niyetlere dayanmadığına inandığım bu kongreyi de “dırar kongresi” olarak değerlendiriyorum…
Neden mi? İçeriğini bir kenara bırakın, sadece Kongrenin ismi bile yaptığım bu nitelendirmeyi hak ettiğini gösterir… İslam Allah’ın dinidir ve kimsenin bu dini bölüp parçalamaya, bu dine başka isimler takmaya hakkı yoktur… İslam’ın kendisine uyamayınca İslam’ı kendi söylemlerine uygun hale getirmeye çalışanların samimi olduklarını söylemek ne kadar doğru olur?
BDP’nin Abdullah Öcalan’ın talimatıyla başlattığı bu süreç yeni bir BDP vizyonunun başladığını göstermektedir… Düne kadar dini gerileme sebebi olarak gören bir kitlenin şimdi çıkıp İslam’ı kullanması hem gülünç hem de acı verici…
Dine teslim olmamış insanların sırf halklarını kontrol edebilmek ve halkın inancıyla barışık olduklarını gösterip oylarını arttırabilmek için başlattıkları bu surecin samimiyetinden bahsetmek mümkün mü? Ne Abdullah Öcalan kitaplarında yazdığı gayri İslam’i fikirlerden vazgeçtiğini yazmış ne de BDP daha önce İslam hakkında sarf ettiği sözlerden dolayı halktan özür dilemiştir…
Peki, bu kongrenin amacı ne? Söyleyeyim… BDP bu son seçimlerde yerinde saydığını hatta oy kaybına uğradığını gördü… Bakmayın Doğu ve Güneydoğu’da birçok belediyeyi aldığına... Oy oranlarına baktığınızda BDP’nin yerinde saydığını hatta oy kaybettiğini görürsünüz… Doğu ve Güneydoğu’da oyların çoğunu Ak Parti alıyor…
Kürt halkı inançlı gördüğü Ak Partiyi her seçimde desteklemektedir… Bu da BDP’yi düşündürtmüş ve bir arayışa sevk etmiştir… Sadece bu mu? Değil elbette… Bu seçimlerde ilk defa seçimlere giren ve daha çok Doğu ve Güneydoğu’dan oy alan Hüda Par gerçeğini görüyoruz…
İnançlı olan Kürt halkının çoğunluğunun seçimlerde ırkını değil inancını oylayacağını BDP artık alenen gördü… Bunun için birkaç yıldır, İslam’la barışık olma serüvenini başlattı… Cuma namazları, âlim toplantıları, kutlu doğum kutlamaları, başörtülü belediye başkan adayları ve şimdi de “Demokratik İslam” açılımı…
Olması muhtemel bir bölgesel yönetimin temelleri bu kongrede atılmak istenmektedir… Dine dayalı olmasa da dinle barışık bir yönetimin olacağı mesajı verilmek isteniyor… Çünkü seçimlerle belirlenecek bir bölgesel yönetimi, dine uzak duruşu nedeni ile BDP’nin kazanması mümkün gözükmüyor… Bunun için dindar bir BDP algısı empoze edilmek isteniyor… Yani olabileceği düşünülen bölgesel bir “Kürdistan Eyaletinin” yönetiminin BDP’nin elinde olabilmesi için bu toplantılar düzenlenmekte ve bunun için özellikle “din adamları(!)” kullanılmaktadır…
Kuran; Firavun’un, Musa’ya karşı dini kullandığını anlatır… Firavun’un, “Musa sizi dininizden etmek istiyor” diye kötülediğini bildirir… Ardından Musa’nın Firavun’i hesapları yerle bir ettiğini de ifade eder… Allah bu misalle, dini afyon gibi kullanmaya çalışanların başarılı olmayacaklarının mesajını vermek ister…
Kongrenin sonunda yayınlanan sonuç bildirgesine göre dini faaliyetler diyanetten alınıp medreselerin kontrolüne bırakılmalı… Kadınlara erkeklerle aynı haklar tanınmalı… Kimin kontrolünde olduğu belli olmayan ve çok başlılığın hakim olduğu medreselerin dini eğitim ve faaliyetleri yürütme konusunda yeterli olmadığı ve böyle bir oluşumun yarardan çok zarar getireceği ehlinin malumudur… Kadının toplum içinde hak ettiği konumu alması önemli ve zaruri iken kadının erkekle eşitlenmek istenmesi ise başta kadının kendisine zulümdür…
İslami bakış açısına uymayan barış ve demokrasi temelli tertiplenen bu kongrede Türkiye’deki İslam’i camialardan kimsenin davet edilmemiş olması bu kongrenin demokrasiyi ne kadar önemsediği göstermektedir… Çok iyi bilinmelidir ki! İslam muharref beyinlerin oyuncağı değildir… İslam’ı kim kullanmaya kalkarsa kulların kapısında kul olmaktan kurtulamayacaktır… BDP ve Abdullah Öcalan bir an önce bu “Demokratik İslam” söyleminden vazgeçmeli ve dine ayar verme hadsizliğine son vermeliler…
13.05.2014