Başlığın dehşetinden haberi okumaya fırsatım kalmamıştı… Bu nasıl bir habercilikti ki annenin çocuğunu unuttuğunu yazabiliyordu… Hiç anne çocuğunu unutur mu? Dünya kuruldu kurulalı hiç unutmanın böylesi görülmüş mü? Anne kolunu, bacağını, gözünü, aklını, kalbini evde unutup dışarı çıkabilir mi?
O zaman başlığın farklı atılması gerekmez mi? Üstelik bu anne bir öğretmenmiş… Hem de bir sınıf öğretmeni… Körpecik çocuklarımız ona teslim edilmiş… Ona gelecek nesli inşa etme yükümlülüğü verilmiş… Hem de halkını koruması ve kollaması gereken devlet tarafından…
Çocuk gayrı meşru bir ilişkinin mahsulü idi ve zavallı(!) anne bu çocuğu kimseye göstermek istemiyordu… Madem böyle bir hassasiyeti var, o halde tatile de çıkmayabilirdi, ya da bir yere emanet edebilirdi veya çocuğu babasına teslim edebilirdi… Hiç biri olmadı… Olan masum yavruya oldu… Bir ahlaksız ilişkinin ya da bir ahlaksız annenin, vicdansız annenin kurbanı, masum bir bebek oldu…
Hastaneye götürdüğüne göre annenin vicdanı biraz sızlamış olmalıydı? Ya da “9 gündür ölmedi yaşasın bari” demiş olmalıydı… Bu zalim ve gaddar anne, hangi savunmayı yaparsa yapsın kendini haklı çıkaramaz… Öz çocuğunu katleden bu vicdan yoksununa gereken ceza, en ağır şekilde mutlaka verilmelidir…
Ancak sorulması gereken başka sorular var… Bu annenin suç ortağı yok mudur? Bu çocuğun gayrı meşru babası suça ortak değil midir? O da en az bu zalim anne kadar cezalandırılmalı değil mi? Zinaya serbestlik tanıyan ve zina edenleri cezalandırmayan sistem suçlu değil midir?
Kur’an kurslarını yasaklayan, dini özgürlükleri kısıtlayan, camileri susturan, inananları potansiyel suçlu gören ve gösteren, dindarlığı gericilik diye tanıtan ve dine düşmanlık üzerinden sert ve soğuk rüzgarlar estiren, din düşmanlığı üzerinden rant sağlayan medyanın ve derin güçlerin bu masum bebeğin ölümünde hiç mi suçları yok?
Dini nikâhı suç saydığı halde; flört etmeyi, metres hayatı sürdürmeyi, sevgili olarak aynı yatağa girmeyi suç saymayan kanunlar ve o kanunları koyanlar en az bunlar kadar suçlu sayılmalı değil mi? Bu kanunlarla hükmeden bir adalet mekanizması ne kadar adil bir karar verebilir? Zinayı meşrulaştıran sistemin adaletinin vereceği karar da en az zinanın meşruluğu kadar tartışılır değil mi?
Unutmayın! Suçlular ikiye ayrılır; direk suçlular ve dolaylı suçlular… Direk suçlu katil annedir, dolaylı suçlu ise katil sistem ve sistem köstebekleridir… Gerçek adalet, sadece suçluyu değil suç ortaklarını da cezalandırır… Kendileri dolaylı suçlulardan olanlar, gerçek adaleti uygulayamazlar…
Okullarda bugünlere gelininceye kadar dinden uzak bir nesil yetiştiren, beyni geliştirip, vicdanı öldüren, not sistemine göre sınıf geçme sistemi uygulayıp, davranış çizelgesindeki notları sınıf geçme notları arasında değerlendirmeyen, eğitim ve öğretim yılında eğitime değil de öğretime ağırlık veren bir milli eğitim sisteminin yetiştirdiği insanın nasıl olmasını beklerdiniz?
Bugün ana, baba, kardeş, eş, evlat, arkadaş katili, seri katil, kiralık katil, kapkaççı, bilezik çalmak için bilek kesen hırsız, banka hortumcusu, yalan ustası fesat makinesi siyasetçi, dolandırıcı iş adamı, uyuşturucu kaçakçısı, faili meçhullerin tetikçisi vs. suç makineleri, hangi sistemin eğitim çarkında yetiştiler? Verilmesi gereken cevap, mevcut sistemin kurucusunun: “Öğretmenler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” sözünde saklı değil midir?
Bu eğitim çarkında, Türkçe, matematik, fizik, inkılâp tarihi vs. derslere önem verildiği kadar neden ahlaki eğitime önem verilmedi? On iki yıl boyunca her gün okullarınızın sıralarında altı yedi saat ders gören çocukların ahlaki eğitimini neden veremediniz?
On iki yılda değil, on iki gün belki de on iki saatte usta bir hırsız yetiştirile biliniyor da neden siz 12 yılda “adam” yetiştirmeyi, “ahlak ve erdem sahibi insanlar” yetiştirmeyi başaramadınız? Başarısızlığınızın üstüne bir de sağlam fıtratları bozdunuz… Bu katil öğretmen anneyi yetiştiren ve atayan sistemin kendini eleştirme ve kendine çeki düzen verme zamanı gelmedi mi?
Öğretmen atamasında formasyon ve KPSS puanını arayan Milli Eğitimin kriterleri yeterli mi? Eğitim formasyonunun yanında “ahlak formasyonu” diye bir formasyon ihdas edip şart koşamaz mısınız? Örneğin ilkokullardan üniversiteye kadar rehber öğretmenlerin ve sınıf öğretmenlerinin birlikte belirleyecekleri bir davranış not çizelgesinin, kişinin ileriki yaşamını etkileyecek olan üniversite ve KPSS sınav ortalamasını, sınıf geçme notları kadar etkilemesi mümkün değil mi?
Elbette fikir hocalarınız formasyonları gereği, öğrencinin bir not için davranışına çekidüzen vermesinin yanlışlığını söyleyecekler… Hergün yaşanan acı tablolara ise ne bakacaklar ne de kafa yoracaklar…
Suçun cezasının gerçek suçlulara kesilmediği bir toplumda adaletin kıyameti kopmuş demektir…
Hiçbir suç öncesiz ve ortaksız değildir...
23.10.2013