Fethullah Gülen, insanlığın günahı tevarüsü konusunda “Prizma” adlı kitabının 1. Cildinin 257. Sayfasında şunları söylemektedir:
“Hata ve günah Seyyidina Hz. Âdem`le beraber doğmuş ve âdeta onunla tev`em (ikiz) gibidir. İşte insanoğlu da, atasıyla beraber doğan bu hatayı tevarüs etmiş, o gün-bugün de bu beraberliği sürdürmektedir. Daha doğrusu bu, Allah`ın bir kanunudur ve onu aşmamız da mümkün değildir. Bundan dolayıdır ki Allah Resûlü: كُلُّ بَنيِ آدَمَ خَطَّاءٌ der ve bu meseleyi hatırlatır.”
Gülen, “Fasıldan Fasıla 1” eserinde durumu biraz daha ileriye götürür ve günahların spermlerde toplanıp çocuklara geçebileceğini şu sözlerle ifade eder:
“Sütün yağı kaymağında nasıl toplanıyor. İnsanın günahları da eğer sperminde öyle toplanıyorsa o çocuk insanın başına belâ olabilir. Bu sebeple zifafa girecek Müslüman, kabilse riyazet yapmalı. “Aman ya Rabbi” demeli, ağlamalı, dövünmeli istiğfar etmeli. Yoksa çocuğu onu tokatlayabilir.”
Günahı Hz Âdem’le başlatan ve tevarüs edilen bir günah anlayışı içinde olan Gülen, adeta “kimse kimsenin günahını yüklenmez” (Ankebüt,12; Necm,38 Fatır,18; İsra,15) mealindeki ayetleri hiçe saymış ve “insana ancak yaptığının karşılığı vardır” (Necm,39) ayetini görmemiştir…
Bu ve benzeri ayetler; günahın ferdiliğini, tevarüs etmediğini ve etmeyeceğini, rabbin günah konusundaki kanununun dünya ve ahirette bu şekilde işlediğini açık bir şekilde ortaya komaktadır… Bu düşünceler, malesef “Diyalog Ehlinin” “Hristiyanlığa uyarlanan bir din anlayışı” içinde olduklarını göstermektedir… Günahların spermlerde toplanabileceğine inanan birinin din anlayışı sorunludur…
Fethullah Gülen, Hz. Âdem’in işlediği günahın Allah tarafından takdir edilip infaz edildiğini “Kalb İbresi” isimli kitabının 21. sayfasında şu sözlerle ifade etmektedir:
“Hazreti Âdem, neticesinde yeryüzü çilehanesine gönderildiği o müthiş ilâhî kader ve kaza karşısında, "Hakkımda bu şekilde takdir buyurup onu infaz ettin." şeklinde şikâyette bulunmayı hiç düşünmemiş, "Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer merhamet buyurup da kusurumuzu bağışlamazsan apaçık hüsrana uğrayanlardan oluruz!" (A`râf, 7/23) sızlanışıyla kendi nefsinden şekvâ etmiştir.”
Gülen, Kader konusunda cebriyeci bir anlayışa sahip olduğunu “Kitap ve Sünnet Perspektifinde Kader” adlı eserinin 44. Sayfasında şu sözlerle dile getirmektedir:
“Evet, cennet için yaratılmış olan bir insan ibadet neşvesi içinde bulunacaktır. Menhiyyata karşı içinde bir tiksinti duyacaktır… Amel edin, herkes ne için yaratılmışsa onun yolundadır…”
Gülen’in din anlayışı maalesef kader konusunda da problemlidir… Gülen, insanın cennetlik mi cehennemlik mi olduğunun ilahi irade ile belirlendiğini ve bu konuda insan iradesinin hiçbir işleve sahip olmadığını söyler… İnsanı adeta bir robota benzeten Gülen, Adem’in tevbe ifadeleri olan “Biz kendimize zulmettik..” ayetini tahrif etmekte ve güya Adem’in günahsız olduğu, tamamen ilahi planın işlediği bir konuda Adem, Allah’a suç isnat etmeye utandığı için “kendimize zulmettik” ifadesi ile suçu üzerine aldığını söylemektedir…
Gülen; bu sözlerle aslında Âdem’in, suçlu olmadığını(!), günahsız olduğu halde haksız yere sürgün edildiğini(!), Allah’ın yazıp çizdiği senaryoda Âdem’in sadece bir oyuncu olduğunu(!) söylemek istemektedir… Bu anlayıştaki birine göre; ahiret hesabı gereksiz olmalıdır, kâfirlikte direten kâfirler, saptıran şeytan, katiller, zinakarlar, zalimler vs. tüm günah ehli aslında kendilerine biçilen rolü oynamaktadırlar… Bu anlayışa göre cennet ve cehennem kazanılmaz, verilir… Hoşgörü dini bu anlayıştan besleniyor olmalıdır…
Fethullah Gülen bu düşünceleri ile aslında yanlışlarına ve hatalarına ilahi meşiet kılıfı getirmekte ve adeta tebasına; “biz hata yapmayız, bizlere hata yaptırılır, hatalarımız ilahi meşiet gereğidir, babamız Adem bunun ilk örneğidir..” demek istemektedir… Fethullahçı kesim; hocalarının bu sözlerine bakıp; “Erdoğan sadece kendisine biçilen rolü oynamaktadır, Onu Pensilvanya aleyhinde konuşturan Allah’ın kendisidir “ diyebilecekler mi? Yoksa bu sözler sadece hoşgörü ve diyalog süreci için mi geçerlidir?
Fethullah Gülen, sahih bir din anlayışına sahip olmadığı gibi maalesef “Salih bir dünya siyasetine” de sahip değildir… Yanlış inançlar, yanlış eylemleri doğurur… Bugün cemaatin içinde bulunduğu kaos, din anlayışlarındaki “yapboz”lardan kaynaklanmaktadır…
06.03.2014