Yeter… Artık yeter… Cidden yeter… Yıllardır bencilce yaşadınız… Ümmete dönüpte bakmadınız.. Kendinizden başkasına fayda sağlamadınız… Müslümanları birkaç menfaate sattınız… Kendiniz için çalıştınız… İhtiraslarınızı ayaklandırdınız… Kâfirlerin kapısına dayandınız ağladınız… Himmet ve himayelerini aldınız… Karşılıklı alış veriş yaptınız… Küçüktünüz büyüdünüz… Büyük oyunlara imza attınız… Dünya çapında örgütlendiniz, dış güçlerce desteklendiniz, olimpiyatlar düzenlediniz, peygamberi şer’e mugayir eylemlere seyirci ettiniz…
Yetmedi adınıza “hizmet” dediniz, kendinizden başkasına hizmet etmediniz.. Yapılanmanıza “cemaat” dedirttiniz ama “örgüt” gibi hareket ettiniz… Sonra da size “örgüt” denmesine sinirlendiniz… ”biz varken başkası olmamalı” der gibiydiniz ve hükümetten olmayacak işlerde bulunmasını istediniz… Halkın “hâkim” kıldığını siz “mahkûm” etmeye yeltendiniz... Olmayınca aleyhlerine girdiniz… Yetmedi istifalar ettirdiniz… Bu da yetmedi, ümmete beddualar dinlettiniz…
Bedduanızın ağırlığını kulağınız duyunca, tepkiler kapınıza yığılınca çark ettiniz… “Yanlış anlaşıldık” demeye getirdiniz… Hocamızın sözleri çarpıtıldı dediniz… Bedduanızı öyle savundunuz ki bizi hayretler içinde bıraktınız… Göz önünde olan ve biraz aklı olan herkesin anlayabileceği netlikte bir bedduayı bile anlaşılmamış olmakla niteleyip aklınız sıra bizleri kandırabileceğinizi heves ettiniz… Siz küfre hiçbir zaman etmediğiniz bedduayı Müslümanlara etmekle gözümüzde bittiniz… Kalplere iman tohumu eken nur talebelerinin aksine hayata fitne ekenler, fesat dikenler, menfaat fırtınası estirenler oldunuz…
Televizyon ve gazetelerinizde “âmin âmin âmin” seslerini yükselttiniz… Sonra da kalkıp, utanmadan hocanızın bedduasını Kur’an ayetleri ile temellendirdiniz… Kur’an ayetlerine sarılmakla; “hocamız ne yaparsa Kur’an’a uygun yapar” mesajını verdiniz… Adeta hocanızın yanılmazlığını, masum imamlığını, “le yüsellliğini”, bilmediğimiz bir hikmete göre hareket ettiğini ifade etmek istediniz… Kötü eylemlerinize Kur’an’ı siper etme süperliğini gösterdiniz… Kirli bedduanızı temiz ayetlerle yıkamak istediniz… Ama yapamadınız, daha da yıkıldınız…
Bedduanızla ilgisi olmayan ayeti ilgili gösterdiniz… Kâfirler bağlamında zikredilen ayeti Müslümanlara uygulama edepsizliğine gittiniz… Fethullah Gülen’i temize çıkarmak için Kur’an ayetlerini emellerinize alet etmekten ictinab etmediniz… Gerçi bu ne ilk ne de son densizliğiniz…
Şimdi sormalı size hocanızın bedduasını… Bedduaya bizi de kattı diyorsunuz… Söylesenize sizinle ilgili iki cümleciğin sonunda neden coşku ile “âmin” demiyordunuz… Hadi dediniz diyelim neden mesele Erdoğan’a gelince coştunuz, ağladınız, hocanızla bi oturdunuz bi kalktınız, bedduanızla AKP’ nin sonunu getireceğinizi sandınız… Zalimken mazlum rolü oynamaya kalktınız… Allah aşkına kuldan utanmadığınızı anladık Allahtan hiç mi utanmadınız…
Neden duanın AKP tarafına hitap eden kısmında ağlaya ağlaya “âmin” dediniz… Bedduayı uzattıkça uzattınız… Ardından bedduanızı Arapçaya çevirdiniz… Arapça duada “bizi onlara karşı yardım et ve bizi onlara galip kıl” dediniz… Mademki yaptığınız, bir bedduanın ötesinde haklılığı ıspata çağrı idi ne diye “Allahtan sizi muzaffer etmesini” istediniz… Haklılığınıza inandığınız için değil mi? Siz bizi kandırmaktan Allahın kulları ile uğraşmaktan yorulmadınız demi…
Yeter başta kendinizi sonra da islam ümmetini kandırmayın artık… Hocanızın beddua mızrağına taktığınız “Ali İmran 61.” ayete bakın… Orda hocanızın bedduasına benzer tek şey var mı? Orda beddua edilmiyor, çağrıda bulunuluyor gelin “…yapalım” deniyor… Haklı olduğunu iddia eden “…lanet istesin” deniyor… Hocanız ise çağrıda bulunmuyor, beddualar yağdırıyor…
Lanetleşme ile alakası yok bedduanızın… Ayet iki tarafa çağrıda bulunurken hocanız ise iki tarafa tek taraflı beddualar ediyor… Bu ayetin arkasına sığınmakla adeta Erdoğan ve ona inananlar küfürle nitelendiriliyor… Savunmanız bedduanızdan daha ağır geliyor… Bedduanızın iki tarafını da duyduk… İkincisinde daha çok vurulduk… Sizi görmekten, dinlemekten artık yorulduk…
Hocanız açıklama yapmış, güya sözleri çarpıtılmış… Hadi ordan… Ne çarpıtması? Hocanızın açıklamasında, kendini savunmasında edep dışılık var… Bedduasını savunurken yaptığı hakaretlerde Ak Parti düşmanlığı ve savaşa devam kararlılığı var… Bedduadan rahatsız olan Ak Parti mensuplarının “ak”lığına karşın “kara” kelimesini araya sokar… Ve ekler sözlerimi çarpıtan “kara ruhlu, kara düşünceli, kara vicdanlı, kara kalemli bir sürü kara-kapkara insan var” der… Şimdi susalım mı dersiniz bu hadsizliğe, terbiyesizliğe, edepsizliğe, kendini bilmezliğe?
Karanlık odakların insanı bizleri “kapkara” diye niteliyor… Sözlerini çarpıtmakla itham ediyor… Özür dileyeceğine muhaliflerine yükleniyor… Kinine, adavetine devam ediyor… Ey karanlık güçlerin sesi, nefesi, kararan vicdanın kara gölgesi biz miyiz “kara adamlar” sen ve sana kulak verenler mi?
İşiniz artık cehalet karanlığına yarasalık etmek mi? Nedir bu kinin, bu adavetin? Nedendir bu garabetin? Neden bu kadar sertleştin, bizi size olan saygı ve sevgimizden ettin? Nedir bu millete çektirmek istediğin? Milli iradeyi görmez mi artık gözlerin? 28 Şubat MGK kararlarını saygıyla karşılayan sen neden AKP’yi seçen halkın yüzde ellisini görmezsin? Bu yüzde ellinin içinde sen yüzde kaç edersin? Bu halk seni değil Erdoğan’ı seçti neden bilmek istemezsin?
Sözlerinizin arkasında durun… Adam olun… Yamulduğunuz yeter bari artık dik durun… Tarihiniz boyunca hep yalpaladınız artık sarpa sardınız… Aba altından gösterdiğiniz asanın ğadrine uğradınız… “Hain kendi tuzağını yaşar” ayetini yaşadınız… Saygınlığınızı dış güçlere sadakat göstererek yaktınız… Karşı atağa geçerek emeklerinizi boşa çıkardınız… Ama siz akıllanmazsınız… Çünkü aklınızı kullanmazsınız… Vallahi akamete uğrayacaksınız… Öfkenizin kurbanı olacaksınız… Kara adamların kararlarında kaybolacaksınız…
Tüm dünya toplansa, üzerinize gelse yardımcınız, Allah olursa kim size ne yapar bu ne telaş bu ne oynaş… Sayın Fethullah Gülen siz insan psikolojisini bizden iyi bilirsiniz, söz edibisiniz, sözlerin ardındaki psikolojiyi okumada bizden çok daha hünerlisiniz… Ne de olsa yılların vaizi ve kâtibisiniz… Duaları takip eden bedduanın aslında bitmişliği ve tükenmişliği anlattığını etrafınızdakilere de belirtir misiniz? Sona geldiğiniz için Bedduaya sığındığınızı itiraf eder misiniz?
Biliyorum, bitmek mi o da ne? Diyeceksiniz? Hala, “elimizde dosyalar kasetler var” diyeceksiniz… Siz bu sözleri ilk söylediğiniz zaman bizim gözümüzde on kat yıkıldığınızı bilmelisiniz… Size sormazlar mı? Be hey şantaj taifesi neden bu kasetleri elinize geçer geçmez yayınlamadınız? Neden bu kasetleri kendi çıkarlarınız için kullanmaktasınız? Neden insanların ayıbı ve günahları üzerinden rant sağlamaya çalışmaktasınız?
Size örgüt denmesine karşısınız ve örgüt kelimesini sizin için kullananların birçok masumun hakkına girdiğini söylemektesiniz… Söyler misiniz, eski adı “Hizbullah” olan “Mustazaflar” hakkında sizin “hizbu’l vahşet” söylemini hala dillendiriyor olmanız ve “Şefkat Tepe “isimli “Şirret Tepe” dizisinde masum binlerce “Mustazaflar Cemiyeti” mensubuna, “Hüda Par” ismi ile partileşen ve legalleşen bir partinin mensuplarına hala “Hizbu’l-Vahşet” demeniz günah değil mi, haram değil mi?
Size yapılınca kötü, siz yapınca iyi mi? Sizin masum müntesipleriniz varda Mustazafların yok mu? Başkalarını karaladığınızda, masum insanlara iftira attığınızda, adamların legalleşmeden önceki dosyalarını gündemde tutmanızda camianızın “kara ruhlu, kara düşünceli, kara vicdanlı, kara kalemli bir sürü kara-kapkara insanının” suçları yok mu? İnsaflı olun… Duyarlı olun… Beddualı değil dualı olun… Ümmetten özür dileyin… Tövbe edin… Kardeşliği sıklaştırmaya çalıştığımız ümmet safına girin…”Ey Allahın kulları kardeşler olun” hitabının gereğini yerine getirin…
24.12.2013