21.yüzyılda direnişi, onuru, kahramanlığı ve
devrimi kendinde sembolize eden yer neresidir derseniz, tartışmasız
"KOBANE`dir " deriz.
On dokuz gündür büyük bir saldırıya maruz kalan
Kobane`deki destansı halk direnişi, Demirci Kawa`nın zalim Dehaq zulmüne, Mazlum
Doğan`ın faşizme karşı isyanını ve iradesini anımsatmaktadır.
Uluslararası güçlerden destek alan DAIŞ(IŞİD)
barbarlığı, Nemrud`ların 21.yüzyıldaki ruhu olarak Hz.Brahim şahsında bir
halkın soykırımını hedeflemektedir. Ne acıdır ki Nemrud`un Hz.Brahim`i ateşe
attığı yer ile DAIŞ`ın saldırılarını yoğunlaştırdığı yer RIHA`dır.
Ve ne gerçektir ki Sayın Öcalan`ın insanlık için
çıkış yaptığı Rıha ile Özgürlük tohumlarını attığı KOBANE`nin bu denli hedef
haline getirilmesi bir parallelik içerisindedir.
Hz.Brahim`in devrimsel çıkışıyla Sayın Öcalan`ın Kürdistan
ve Ortadoğu Rönesans’ı da modern Nemrud zihniyetleri tarafından yine saldırı
altındadır.
Tüm dünya gladyoları ile ortadoğu despotizmin
birleşerek oluşturduğu "karanlık güçler topluluğu olan
DAIŞ",zalimlerin 21.yüzyıldaki tarihsel belleği ve tetikçi gücüdür.
Firavunvari bir zihniyete sahip olan, Nemrudvari
bir yöntemi kullanan, Hitlerle Musolini`yi aşan bir nefretle, İttihat Terak-i
anlayışını içinde barındıran DAIŞ, tüm bu formülasyonların Kürt Halkına ve
insanlığa karşı olan bileşkesidir.
Bu kadar derin arka planı olan DAIŞ`ın ,19 gündür
Kobane`de durdurulması ise PYD,YPG,YPJ ile Kürt Halkı`nın kahramanca direnişi
sayesinde olmuştur. Bu onurlu ve kahramanca direnişin büyük imkansızlıklar
içerisinde devam ettirilmesi ise tüm Kürdistan ve insanlık için esin ve güç
kaynağı olmuştur.
DAIŞ ve işbirlikçilerinin büyük askeri, teknolojik
imkanlara sahip olmaları ve desteklenmeleri ise "KOBANE başta olmak üzere
Rojava, tüm Kürdistan ve Ortadoğu’nun geleceği açısından" büyük risklerin
hatta katliamların da hebercisidir.
Eğer tüm halklar ve ülkeler buna karşı ivedilikle
bir araya gelmez ve çözüm üretmezlerse Ortadoğu’da on yıllarca devam edecek
savaşlara hazırlıklı olmak durumundadırlar. Yani Ortadoğu’da hiçbir bireyin ne
güvenliği ne de geleceği güvence altında olacaktır, durum bu kadar ciddi ve
tehlikelidir.
Maalesef Türkiye ve İran devletleri başta olmak
üzere Ortadoğu’daki sistemler şuana kadar bırakın çözümü ortaya koymayı, kaosu
derinleştiren yapıları destekledikleri görülmüştür.
Tezkereler çıkarmak, halka gaz bombaları atmak, coplarla
saldırmak, gözaltılar, tutuklanmalar, ciddiyetten uzak politikalar gibi
tehlikeli yaklaşımların ısrarla devam ettirilmesi ise Kürt Halkı`na yönelik
statükonun devam ettirildiğinin somut pratikleridir.
Kobane direnişi için oluşan birlikteliğe bu kadar
saldırmanın ve engellemenin başta Türkiye olmak üzere, Ortadoğu’ya hiçbir
yararı olmayacaktır. Aksine emperyalizmin Ortadoğu’da kendini yeniden dizaynına
katkı sunacaktır. Emperyalizmin kuklası olan devletlerin kendi halklarına halen
zulüm etmeleri de ileride parçalanmalarını şimdiden tetikleyebilecektir.
Kobane için oluşan birlikteliğe saldırmak
Firavunlarla aynı yolda yürümektir.
Kobane için yapılan eylemlere saldırmak
Nemrudların kılıçlarını keskinleştirmektir.
Kobane için gösterilen dayanışmalara gaz bombaları
atmak Frankovari diktatörlüktür.
Kobane için sınırda bekleyen halka zulüm etmek
münafıklık geleneğini devam ettirmektir.
Kobane için ortaya konan iradeye saldırmak, Yüzbaşı
Esat Oktay Yıldıran "vahşet zihniyetini" devam ettirmektir.
"Kobane için duyarlılık göstermek onuruna ve
topraklarına sahip çıkmaktır".
"Eminiz ki Hz.Muhammed şimdi yaşasaydı
Kobane`de DAIŞ barbarlığına karşı insanlığı savaşmaya davet ederdi".
Hz.İbrahim, Hz.Musa, Hz.İsa ve Hz.Ali yaşasaydı
Kobane`de DAIŞ çetelerine karşı mazlum halkın yanında olurdu.
Mahatma Gandi, Nelson Mandella, Che Guevara gibi
yüzlerce devrimci de Rojava`da Kobane Halkı`nın yanında olurdu.
21.Yüzyılda örgüt-devlet savaşlarını aşan
"Halk savaşı" Rojava ve Kobane`de yeni bir devrimsel hamleyi başlatmıştır.
Bu yönüyle en ileri sosyal devrim düzeyinin
yakalanması Ortadoğu dogmatizmini de tersyüz etmiştir.
Kürdistan, Ortadoğu ve İnsanlık Rönesansı için
KOBANE`ye sahip çıkalım !
Selam ve saygılarımızla...
Nurullah Tunç
03.10.2014