• Ana Sayfa
  • »
  • Kürt Fobisini Yaşayanların Kaybettiği, Yaşanacak Yeni Bir Ortadoğu’ya Doğru...

Kürt Fobisini Yaşayanların Kaybettiği, Yaşanacak Yeni Bir Ortadoğu’ya Doğru...

Dolayısıyla "Lozan Antlaşması`nın 2015 yılındaki ruhu DAİŞ barbarlığıdır".

 


 

Tarihsel süreç içerisinde bakıldığında savaşların, insanlık kıyımlarının en yoğun yaşandığı bölgelerin başında Ortadoğu Coğrafyası gelmektedir. Dini, etnik, ekonomik, siyasi, jeopolitik öncelikler ise savaşların ve çatışmaların temel sebeplerini teşkil etmiştir.

 

Ortadoğu`daki gelişmelerde gerek iç çatışmaların rolü, gerekse de dış güçlerin çıkar hesapları günümüze kadar tüm güncelliğiyle devam etmiştir. Kapitalist emperyalist sistemlerin vazgeçemedikleri `pasta payı elde etme` hesapları bir çok kaosun temel sebebi olmuştur.

 

Kurdistan Coğrafyası`nın dört devlet arasında parsellenmesi Kapitalist Emperyalist sistemlerin işini kolaylaştırmış, içten çatıştırarak ve bölerek hedeflerine daha kolay ulaşmışlardır.

 

Sömürgecilerle anlaşarak Kürt Halkı üzerinden hegemonya kuranların başında ise Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri gelmektedir. Kasr-ı Şirin Antlaşması`ndan Lozan Sözleşmesi`ne kadar Kurdistan Halkı`nın iradesine ipotek konulmaya çalışılmış, Kürt Halkı yok edilmek istenmiştir.

 

Kronolojik ve tarihsel süreçleri derinleştirmeden günümüzde DAİŞ merkezli gelişmelerin Ortadoğu`da yeni bir dizaynı zorunlu kıldığı açığa çıkmıştır.

 

Ortadoğu`da Kürt Halkı`nın bütünlüğünü bozmaya çalışanların bir araya gelerek sembolize ettikleri DAİŞ barbarlığı, öncelikli olarak Kurdistan Coğrafyası`nı hedef seçmiştir.

 

Dolayısıyla "Lozan Antlaşması`nın 2015 yılındaki ruhu DAİŞ barbarlığıdır".

 

"Modern Lozan`ın" temsilcilerine karşı Rojava`da açığa çıkan ulusal ruh ve örgütsel birliktelik, Ortadoğu`da başta Türkiye olmak üzere birçok devleti rahatsız etmiş, kirli ittifakların devreye konulmasını tetiklemiştir. Bu ittifakların başını çeken AKP Hükümeti`nin binlerce tırla DAİŞ`e silah, muhimmat göndermesi ise dünya kamuoyunca bilinen bir realitedir.

 

Ortadoğu`da "Kürtlerin statüsü oluşmasın, mazlum Kürt Halkı barış ve özgürlükler içinde yaşamasın", diyenlerin başını Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakan Davutoğlu ve Akp Hükümeti çekmiştir. "Kobane düştü düşecek" söylemini iştahlıca ve sevinerek söyleyen Erdoğan, bunun cevabını 7 Haziran 2015 seçimlerinde sandıktan ağır bir yenilgi alarak görmüştür.

 

Kobane Zaferi`nin Kurdistan`da yarattığı sevinç; ulusal birlikteliğin `demokratik psikolojik ruhunu` daha da güçlendirmiştir. Bu birlikteliği hazmedemeyen Erdoğan merkezli devlet bloğu ise PYD ile YPG`yi terörist ilan etmiştir.

 

PYD ile YPG`yi terörist ilan eden Erdoğan, neden hala DAİŞ`i terörist ilan edememiştir?

 

PYD, YPG için Ortadoğu başta olmak üzere dünyada kapı kapı dolaşıp Kürtleri hedefe koyan Cumhurbaşkanı Erdoğan neden DAİŞ barbarlığı için kılını kıpırdatmamaktadır?

 

Binlerce DAİŞ çetesini Türkiye`de besleyen, tedavi eden Erdoğan ve AKP neden tek bir YPG`linin tedavisini yapmamaktadır?

 

*Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin Kürt fobisi tüm yakıcılığıyla devam etmektedir. Oysa Rojava`da insanlığın onurunu kurtaranlar Kürtlerdir. Yine Rojava`da dünya halklarının onurunu da Kürtler kurtarmıştır.

 

Rojava Halk Devrimi`nin "Gre Spi`de" yarattığı destanla insanlık bir kez daha kazanmıştır. İnsanlıkla barbarlık arasında yapılan tercihleri zaman en iyi şekilde ortaya koyacaktır.

 

Gre Spi`nin YPG`nin eline geçmesinden sonra Erdoğan`ın canlı yayında PYD ve YPG`yi terörist diye tanımlayıp, DAİŞ çeteciliğiyle ilgili olumsuz tek bir cümle kurmaması Kürt düşmanlığı değildir de nedir?

 

DAİŞ barbarlığının Türkiye`ye giriş-çıkış kapısı olan Gre Spi`nin (Tıl Ebyed) YPG`nin eline geçmesi sonrasında kıyamet koparanların İŞİD`ten (DAİŞ) bir farkları kalmış mıdır?

 

PYD ile YPG`yi terörist ilan edenler Kürt fobisini yaşayanlardır. Kürt fobisini yaşayanların DAİŞ`in yanında durmaları ise insanlık açısından utanç vericidir.

 

DAİŞ barbarlığını destekleyenlerin neden 7 Haziran`da Kurdistan`dan silindiklerini irdemeleri gerekmez mi?

 

Rojava`daki devrim, Kobane`de ve Gre Spi`de yaratılan destanlar ile 7 Haziran seçimlerinin sonuçları birbirlerini besleyen, destekleyen ve güçlendiren tarihsel süreçlerdir. Bu süreçlerin temel belirleyici gücü ise büyük bir ferasete sahip olan ONURLU HALK gerçekliğidir.

 

*Kurdistan`ın dört parçasında ayağa kalkan onurlu bir halkın ortaya koyduğu ferasete, iradeye uygun politikalar üretmek ve yeni hamleler gerçekleştirmek acil bir zorunluluktur. DAİŞ barbarlığına karşı mücadele eden devrimcilerin ruhuna paralel olarak siyasi, politik, sivil tüm kurumlar kendilerini yeniden yapılandırmaya tabi tutmak durumundadırlar.

 

Siyasi legal alanın yerelden genele doğru yeni bir inşaa yaşaması, önümüzdeki süreç açısından bir gerekliliktir. Ulusal ruh, demokratik işleyiş, halk iradesi, ideolojik duruş ve ilkesel tutum esas alınması gereken öncelikler olmalıdır.

 

Gre Spi`de zafer yazarak kazanan Kurdistan Halkları`nın onurlu mücadele bayrağını daha ileriye taşımanın tam da zamanı...

 

Selam ve saygılarımızla...

 

Nurullah Tunç

22.06.2015

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 1485

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.