Türkiye Cumhuriyeti tarihinde iktidara gelen
siyasi partilerin programları, tüzükleri ve ideolojik yelpazeleri ne kadar
farklı olsa da politikaları hep aynı olmuştur. Tek etnisitenin, tek mezhebin, tek
rengin devleti olan mekanizma, başka renklerin inkarı ve baskılanması üzerine
şekillenmişse eğer bu mekanizmanın uzun süre yaşaması beklenemez.
Cumhuriyet tarihi boyunca iktidara gelen hiçbir
siyasi parti köklü olarak rejimi, devleti, sistemi sorgulayamamıştır. Aksine
iktidara gelen tüm siyasi partilerin otoriter sistemle entegrasyonu daha da
derinleşmiştir. İktidarı hedefleyen tüm düzen partilerinin halkları aldatan
maskeleri günümüze kadar devam etmiştir. Kemalizm, solculuk, din, muhafazakarlık,
milliyetçilik bu maskelerden sadece birkaçıdır.
Maskeye sığınanlar, yalan söyleyenler ve popülizm
yapanlar ise iktidara daha rahatlıkla gelebilmişlerdir. Cumhuriyet tarihi
boyunca maske kullanma rekoru kimin elinde sorusunun cevabı ise kuşkusuz Akp
olarak karşımıza çıkmaktadır.
*Akp, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en kapsamlı
maske siyasetini yapan parti olarak tarihe geçmiştir. Halkın umutlarını, dertlerini,
beklentilerini istismar ederek "devlet babasına ve bekaasına" sırtını
dayamıştır. Halkın hiçbir sorununa derinlikli yaklaşmayan Akp, kendi halkına
zulüm ederek, sömüren ve aldatan bir noktaya gelmiştir.
Başörtüsünü yıllarca istismar ederek kullanan ve
çözüm üretmeyen Akp`nin kendisi değil miydi?
İmam Hatipler üzerinden görünürde sistemle
çatışan, mağduriyet siyaseti yapan Akp değil midir, tüm devlet bürokrasisine, sisteme
yandaşlarını doldurarak ötekileştirmeyi derinleştiren?
Dersim katliamıyla CHP`yi siyasetten vurup, Roboski`de
Kemalizmin Kürt Halkı`na yaptığının aynısını yapan Akp iktidarı ve Erdoğan`ın
kendisi değil midir?
İktidara
gelmeden önce, "Hiyanet İşleri Başkanlığını kaldıracağız" diyen
Erdoğan ve Akp`nin kendisi değil miydi, Diyanet İşleri Başkanlığı`yla alay
eden?
Diyanet işleri başkanlığını bugünlerde siyasi
propaganda olarak kullanıp HDP`yi, Kürtleri `dinsizlik ve Zerdüştlük`le"
vurmaya çalışan Erdoğan ve Davutoğlu`na ne demeli ?
Zerdüştlük dinine, felsefesine hakaret etmek, Kürt
Halkı`nın inancıyla dalga geçmek en büyük terbiyesizlik değildir de nedir?
*Zerdüşt Peygamberin tırnağı bile olamayan Erdoğan
ve Davutoğlu insanların inançları noktasında hadlerini bileceklerdir.
Zerdüşt Peygamber bu dünyadan göçerken, Tayyip
Erdoğan gibi gemicikler, para dolusu kutular, hasataneler ve marketler zinciri,
şirketler, şatolar, saraylar bıraktı mı?
Hz.İbrahim, Hz.Musa, Hz.İsa, Hz.Muhammed, Hz.Ali
bu dünyadan göçerken arkalarında maddi tek bir varlık bıraktılar mı? Elbette
hayır.
Paraya tapanlar en büyük dinsizliğin, imansızlığın
ve vicdansızlığın yolundadırlar. Bu yönüyle Tayyip Erdoğan, Davutoğlu ve birçok
Akp`li yöneticinin Müslüman olduklarına dair kuşkular her geçen gün
artmaktadır.
Seçim tarihi yaklaştıkça Akp`nin din anlayışı daha
da sorgulanacaktır. Adaletten uzaklaşan, eşitlikten vazgeçen, din istismarıyla
oy toplayan, Kürt sorununu yok sayan, provakasyonlarla oy kazanmaya çalışan, seçim
barajında ısrar eden, şiddetle seçimi kazanma hevesinde olan, herkesle alay
eden, bel altı siyaseti yapan, Rojava`da katliamlara ortak olan Akp`nin
Yezidleşmesi, Muaviyeleşmesi daha da hızlanmıştır.
Cumhuriyet tarihi boyunca maskeli olan tüm
siyasetlerin varolması Kürt Halkı`nı inkar etmek ve ona ihanet etmek üzerinden
şekillenmiştir.
Dolayısıya Atatürk`ü Çankaya`ya çıkaran anlayışla,
Tayyip Erdoğan`ı Aksaraya taşıyan zihniyet birdir. Atatürk bunu kabullenerek
sineye çekmiştir. Tayyip Erdoğan ise başkanlık sistemiyle daha güçlü olmanın
arayışındadır.
Sonuç olarak Atatürk de tasfiye edildi, Erdoğan
da.
Atatürk`ün Çankaya`ya çıkartıldığı dönemde yapılan
Dersim katliamı ile Erdoğan`ın dönemindeki Roboski ve Rojava katliamları resmi
ideolojiye teslimiyettir. Resmi ideolojiye teslim olanların sonu ise tasfiye
edilmek olmuştur.
Erdoğan, kendisi için tek kurtuluş yol olarak
"başkanlık sistemini" görmektedir. Anayasayı değiştirecek bir
çoğunluğu yakalayamazsa sonunun hüsran olacağının farkındadır. Toplu açılış
törenleri adı altında başlattığı seçim startıyla Akp`ye oy istemektedir. Hiç
utanmadan Kürtlerin değerlerine, HDP`ye, Kandil`e ve Sayın Öcalan`a hakaret
ederek gerilim siyasetinden nemalanmaya çalışmaktadır. İmralı`da Sayın Öcalan`a
çözüm süreci ve ateşkes için yalvaran, yakaran bir partinin, oy toplamak için
hakaretler yağdırmaya başlaması ikiyüzlülüğün ve edepsizliğin kendisidir.
Cumhurbaşkanının ve başbakanın travmatik
belirtilerle ruh sağlıklarının bozulacağı nihai tarih ise 7 Haziran akşamıdır.
Sayın Demirtaş`a, "artık sana Selahattin
demeyeceğim" diyen bir başbakanın sizce psikolojisi yerinde midir?
HDP bürolarına saldıran kirli anlayışın ruh
dengesi sizce sağlıklı olabilir mi?
K.K.T.C`ye seçilen yeni Cumhurbaşkanı`na
"haddini bil" diyen Tayyip Erdoğan`ın haddsizliği sizce ayyuka
çıkmamış mıdır?
Kendisini karşılamaya gitmeyen DBP belediye
başkanlarını, "dağdan son anda talimat aldılar" diyen Erdoğan ne
kadar gülünç duruma düştüğünün farkında mıdır?
Teşhir oldukça hırçınlaşanların kaybedeceği bir
süreçte,
Emek, barış, eşitlik, demokrasi, özgürlük, onurlu
bir yaşamı savunanların kazanacağı yeni döneme 8 Haziran`da merhaba demek umudu
ve inancıyla...
Selam ve saygılarımızla...
Nurullah Tunç
05.05.2015