Dünyanın en eski yerleşik halkı olan, Ortadoğu
medeniyetlerine beşiklik etmiş, tüm toplumsal evreleri coğrafyasında yaşatmış, Araplara,
Farslara, Türklere, Ermenilere, Asurilere ve daha onlarca halka çığır açmış bir
halkın, yani Kürt Halkı`nın ezber bozması gereken tarihi bir süreci yaşıyoruz. Tarih
boyunca katliamlara maruz kalmış, tüm değerleri hedef seçilmiş bir halktan
bahsediyoruz. Zerdüştlük felsefesinin derin izlerini taşıyan Hümanist bir
halkın toplumsal gerçekliğinden bahsediyoruz. Tüm yeniliklere, yeni yaşam biçimlerine
uyum sağlayan kadim bir halktan, Kürt Halkı`ndan bahsediyoruz. Evet, Kürt Halkı
tarihin derin sorumluluğuyla 21.yüzyılın ilk çeyreğinde makûs tarihini yenmek, yeni
bir yaşamı özgürlük temelinde inşaa etmek zorunluluğuyla karşı karşıyadır.
Tarih boyunca başka güçlerce, devletlerce kaderi
çizilen Kürt Halkının, Kürdistan`da demokratik ve özgür Kürdistan bayrağını
onurluca dalgalandırmasının zamanı gelmedi mi?
Bir yandan İran ve Türkiye, diğer yandan Suriye ve
Irak rejimleri yıllardan beri Kürt Halkı`nı bir sömürge zihniyetine göre
yönetmediler mi?
Şark Islahat Fermanları, Kasr-ı Şirin
Antlaşmaları, Takrir-i Sükûn Yasaları, Skeyt Picot Sözleşmeleri, Ankara
Antlaşmaları, Hamidiye Alayları, Dersim Fermanları, Lozan Görüşmeleri… gibi
onarca girişim ve eylem Kürt Halkı`na karşı düşmanca bir zihniyetle perde
arkalarında tezgahlanmadı mı?
İran Irak savaşında cephede savaşan Kürtlerdi. Bu
savaşları çıkarıp, devam ettirenler savaş lobileri, kapitalist sistem ve faşist
zihniyetlerdi. En fazla zarar gören ise yine Kürt Halkı olmadı mı?
1.Dünya savaşının çatışma, bölünme ve paylaşılma
coğrafyası yine Kürdistan değil miydi?
Çanakkale`de on binlerce Kürt evladının kanını
akıtarak, Maraş`ta, Antep`te, Urfa`da sömürgecilere karşı Türklerin ve Türkiye
Halkları`nın onurunu kurtaranlar yine Kürtler değil miydi?
Irak`ta Baas rejiminin katliamlarına uğrayarak
Enfal`de, Halepçe`de yok edilenler yine Kürtlerdi.
Esat rejimi değil miydi Amude Sineması`nda onlarca
Kürdü yakan, barbarca öldüren..
Evet, Ortadoğu`da yaşananlar vahim bir trajediydi ve
bu trajedi için ilahlar Kürtleri kurban seçmişti...
Yüzbinlerce Kürdün makûs talihi zindan, sürgün ve
ölümdü. Milyonlarca insanın kimliksizliğe mahkûm edilmesi ise faşizmdi, dinsizlikti,
münafıklıktı. Kutsal buyuruculara göre Kürtler sadece itaat edecekti, hizmet
edecekti ve onursuzluğa razı olacaktı. Bilmezlerdi çağdaş Kawa Mazlum Doğanlar
doğacaktı. Üç kibrit çöpüyle Kürdistan’a ışık olacaktı. Amed Zindanı`nda Esat
Oktay Yıldıran faşizmi yerle bir edilecek, Egit`lerle destanlara destan
eklenecekti. Mahabat`da Kürtlerin şahlanışı, devamında Mustafa Barzani`nin
onurlu davası hiç bitmeyecekti. Cegerxwin Rojava`ya heyecan katacaktı. Kutsal
buyurucular Avrupa’nın merkezinde yeni bir komployla üç fidanın ruhundan
ürkerek, katliamlara katliam katacaklardı.
Evet, yer yine Kürdistan, tarih ise özgürlük ve
birlikteliği dayatmaktaydı...
Tarihi olarak hangi perspektiften bakılırsa
bakılsın Kürt Halkı`nın Kürdistan`da birlikteliği artık ekmek ve su gibi
elzemdir. Geçmişte yaşananlara takılmadan ulusal ve onursal birliktelik her
açıdan gereklidir. Dört parçaya bölünmüş bir halkın verdiği bedeller en önemli
referans ve özgürleşme gücüydü artık.
Kuzey Kürdistan`da Sayın Öcalan`ın ortaya koyduğu
büyük mücadele tüm Kürtleri, Ortadoğu`yu ve dünyayı derinden etkilemiş, güçlü
kabul görerek tarihselleşmiştir. Doğu Kürdistan`da idamlara karşı ulusal
birlikteliğin güçlü tepkisi de, Kürtler hiçbir parçada yaşanan zulümlere sessiz
kalmayacak mesajını vererek İran rejimine geri adım attırmıştır. Dolayısıyla
Doğu Kürdistan`ın ruhuyla, güney, kuzey ve Rojava Kürdistanları fiilen
birleşmişlerdir. Güney Kürdistan`ın Bağımsızlığa yaklaşması da büyük
bedellerle, şehadetlerle oluşmuştur. Paradigma ve ideolojik yaklaşımlar farklı
ve çelişkili olsa da ulusal kazanımlarda güçlü bir mesafe alınmıştır. Rojava Kürdistanı`nın
Kobane özelinde efsaneleşmesinde Sayın Öcalan`ın öğretisi belirleyici olmuştur.
Rojava devriminin lokomotifi Kobane, Kürtler arası kimi sınırları da ortadan
kaldırmıştır. KCK, PKK, HPG, PYD, YPG, PEŞMERGE, YNK, YPJ başta olmak üzere
KOBANE`de, ŞENGAL`de DAİŞ`e karşı ortak bir birliktelik yakalanmıştır. DAİŞ`in
varlığı ve yaptıkları vahşetler Kürt Örgütlerinin, partilerinin ve kurumlarının
birlikteliğini daha da zorunlu kılmış, yeni arayışları da hızlandırmıştır.
Diliyor ve umuyoruz ki Ulusal birliktelik eksenli
ideolojik, siyasi, demokratik, politik, ekonomik, kültürel ve öz savunma
merkezli ortak bir paradigma geliştirilir. Kürdistan`da örgütsel, siyasi, ideolojik
ve ulusal taleplerin gerisine düşen dar, pragmatik hesaplara girilmez. Aşiretsel,
brokratik tarzı çok çok aşan bir noktaya gelinir. KDP bu konuda ulusal ve
uluslararası ölçekte geliştireceği tüm diplomasilerde tüm Kürdistan için
mücadele geliştirdiği oranda ancak büyüyebilir, prestijini daha da
yükseltebilecektir. Qazi Muhammed`ten Mustafa Barzani`ye kadar gelen bayrağa
ancak bu şekilde layık olabilir. Kutsal bayrağı ancak böyle dalgalandırabilir.
Son dönemlerde ulusal konferansı sekteye uğratan
yaklaşımlarla, sadece bana yakın düşünen partilerle bir araya gelirim zihniyeti
yüzyıllardır Kürdistanı sömürenlerin ekmeğine yağ sürmez mi, onların istediği
de bu değil mi?
Maxmur ve Şengal`e saldıran DAİŞ`e karşı ilk
yardıma koşan YPG, HPG, PKK değil miydi? Akp Hükümeti, Türkiye, Irak devletleri
kıllarını kıpırdattılar mı, KDP`nin yardımına koştular mı?
Güney Kürdistan Hükümeti, KDP ve Sayın Mesut
Barzani tüm bunları hesaba katarak Kürt Birlikteliğine daha fazla katkı
sunması, bunu geliştirmesi gerekir.
Geç de olsa KOBANE`ye Peşmergelerin gönderilmesini
Kuzey Kürdistan Halkı bağrına basmadı mı? Habur`dan Suruç`a kadar İpekyolu
mahşeri andırırken, verilen mesaj şuydu; Kürdistan`da Kürtlerin, Kürt
Partilerinin, Kürt Örgütlerinin Birlikteliğini Sonuna kadar destekliyoruz. Kobane
Direnişi bize bunun kapısını sonuna kadar açtı. Oysa Kuzey Kürdistanın ezici
çoğunluğu Sayın Öcalan`ı Önderi olarak kabul ettiği halde Peşmergeleri bağrına
bastı.
Kürt Halkı`na dört parçada cevap olmaya çalışan
Sayın ÖCALAN, tüm Kürt örgütleri, partileri ve siyasetleri için ciddi bir
şanstır. Kuzey Kürdistan sahasında pragmatik, sekter, dar grupçu, aşiretsel ve
çıkar çevreleri siyaset içerisinde önemli yer edinse de, Kürtler arası
birlikteliği geliştirmek için engelleyici olsalar da, Halkın itibar ettiği
Sayın Öcalan`dır ve iradesini esas alarak uygulayan örgütüdür.
Kürdistan`a, Ortadoğu`ya ve dünya siyasetine
geliştirdiği pardigmayla damga vuran Sayın Öcalan`ın toplumsal gücünü kim
yadsıyabilir?
Yüzyıllardır sömürge olan, parçalanan Kürdistan`ın
özgürlüğü, bağımsızlığı onurlu birliktelikten, ulusal demokratik bütünlükten
geçer. Birbirini baskılayan değil, birbirini kabul edip, güç veren zihniyet
tarih boyunca kazanacaktır.
Kimliğimiz için, dilimiz için, kültürümüz için, şehitlerimiz
için, özgürlüğümüz için, çocuklarımız için, tarihimiz için, doğamız için, onurlu
bir yaşam için, Kürdistan`ın onurlu savaşçıları için, Sakine`lerin idealleri
için Hepimizin talebi ve çağrısı; YEKİTİ, YEKİTİ, YEKİTİ`DİR...
Selam ve saygılarımızla...
Nurullah Tunç
04.01.2015