İlkel komünal toplumlardan günümüze uzanan
insanlık tarihi siyasi, sosyal, ekonomik, dini ve daha birçok olguyla günümüze
kadar taşınmıştır. Bu olgular kimi zaman iç içe, kimi zaman da çatışarak bir
karakter oluşturmuştur.
Barışın, eşitliğin, adaletin arayışı ile savaşın, sömürünün
ve zulmün çatışması günümüze kadar devam etmiş, global bir karakterle kendini
yeniden formüle etmiştir. İşte tüm bunların yaşandığı en önemli merkez ise
"Kürdistan" olmuştur.
"Kürdistan`da yaşananları tarihi, felsefik ve
sosyal boyutlarıyla ele almadığımız zaman ne zihinde, ne bilinçte ne de
karakterde ciddi bir değişim yaratamayız". Bunları çözdüğümüz ölçekte
globalleşen kapitalist/emperyalist sistemleri ancak tahlil edip politikalarını
deşifre edebiliriz. Emek, ulusal mücadele ve sistematik bir paradigmayla
meseleye yaklaşıp alternatifler oluşturulabilinir ancak.
Kürdistan Coğrafyasının bin yıllık geçmişi, özelde
de son yüzyılı sorgulanmasaydı, mücadelede böyle güçlü bir düzey yakalanabilir
miydi?
Ya da sorgulayıp bu kadar emek, bu kadar bedel
ödenmeseydi siyasal ve ulusal bilinç bu denli gelişebilir miydi?
Kobane`de, Şengal`de onurlu bir direniş ve fedai
bir tarzın başarısı olmasaydı Ortadoğu`da hiçbir HALK şimdi güvende olabilir
miydi?
Bu soruları ve sorgulamaları daha da
çoğaltabiliriz. Kürt Halkı Ortadoğu’da ve dünyada sistemleri en çok sorgulayan,
hesap soran tüm halkların başında gelmektedir. 21.yüzyılın tarihi bunu böyle
yazacaktır.
Akp`yi de, Chp`yi de, Mhp`yi de sorguladığı gibi, baas
rejimlerini ve molla sistemlerini de sorgulayan örgütlü bir Kürt Halkı vardır
artık.
Kapitalizmden, emperyalizmden hesap soran Kürt
Halkı vardır.
"Başka sistemleri, zihniyetleri sorgulayan
bir halkın kendi içinde yaratması gereken adaleti ve hakikatlerle yüzleşmesi
ise kaçınılmaz olmuştur".
Demokratik Kürdistan için kurumların, siyasetin, kadroların,
yöneticilerin kısacası sorumluluk yüklenmiş tüm öncülerin kendilerini hakikat
ve mutlak olan HALKA karşı yeniden gözden geçirmeleri ise elzemdir. Ödenen
bedellere layık, büyüyen mücadeleye uygun, sorun üreten değil çözüm gücü
olmaları ise bir zorunluluk olmalıdır.
"Bırakın koltuk kapmayı, bırakın bireysel
yaşamayı, bırakın değerler üzerinden bir yere gelmeyi, bırakın başkasının adamı
olmayı..." diyen, gören bir HALK var elbet. Başınızı kuma da gömseniz
sizleri görüyoruz diyen bir halk.
Kimi sorumluların, misyon yüklenmiş olanların
sistemin çarkları içinde eriyerek, dilde keskin ama pratikte bireyci ve sisteme
hizmet ettiği ortaya çıkmıştır. Kısacası Kürt Halkı demokratik hakları ve
özgürlüğü için hem devlet sistemlerine karşı hem de kendi içinde çok ciddi bir
sorgulama ve hesaplaşmayla Kürdistan`da mutlak zafere ulaşacaktır.
Tıpkı Seyit Rıza`nın zalimlere karşı onurlu duruşu
gibi, Mazlum Doğan`ın faşist zihniyete ateş topu olarak düşmesi gibi, Evet Kürdistan`da
yazılan tarih, aslında yüzyıllık öfkenin, dışlanmışlığın, ihanete uğramışlığın,
inkar edilip katledilmişliğinin, parçalanmışlığının derinliğiyle zafere
ulaşacaktır.
Arin Mirxan`ın yüreğinde, bedeninde ve bilincinde
isyan olan direniş ve özgürlük eylemi gibi. Ape Nemır`ın yaşlı bedenini
sarmalayan vicdan ateşi gibi. Ve şöyle diyerek; "yaralı kolumu kesin, kesin
ki toprağıma dönüp, Ortadoğu karanlığıyla savaşayım". İşte Kürt Halkı
budur diyen isyanın çığlıkları Kürdistan`da tüm insanlığın onurunu kurtarmış, 21.yüzyılın
onlarca kahramanlık hikâyesinin yaşandığı yer olarak dünya halklarının
sempatisini kazanmıştır. Bu yeni bir ruhtur, bu yeni bir sevdadır, bu yeni bir
zihniyettir, bu yeni bir yaşamdır. O halde hepimiz, tüm sistemler, kurumlar, devletler
bu yeni ruha, yeni sevdaya, yeni zihniyete ve özgür bir yaşama göre kendimizi
değişim, dönüşüme tabi tutarak..
Selam olsun Seyit Rıza`ya,
Selam olsun Mazlum Doğan`a,
Selam Olsun Arin Mirxan ve Ape Nemır`e,
Selam olsun Kobane`ye, Rojava`ya ve tüm Kürdistan`a
DİYORUZ.
Selam ve saygılarımızla...
Nurullah Tunç
13.12.2014