Aydınlık ve onurlu bir tarihe sahip olmayan
Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin `sağlıklı devlet adamları karnesi` neredeyse
yok denecek kadar azdır.
Cumhuriyetin kuruluşunda eşit yurttaşlık
söylemiyle kendi varlığını sürdürmeye çalışan devlet zihniyeti, devamında
Türkçülük ideolojisini tüm halklara zorla dayatarak büyük bir gaflet ve
aymazlığın içine girmiştir.
Korkuyla, baskıyla, inkarla halkları asimile
edeceğini düşünen devlet aklı ise meşruiyetini yitirmiştir. Yitirilen
meşruiyetin günümüzdeki siyasi temsilcisi AKP ve Erdoğan ise geçmişten dersler
çıkarmamış gibi "tekleyerek" bu meşruiyetsizliği modernize etmenin
arayışına girmişlerdir.
*Sizler; "tek millet, tek dil, tek ulus"
diyerek,` inkar ideolojisinin günümüzde şekil değiştiren masonları olarak`
tarihin ayıplı sayfalarına "paslı harflerle" yazılmış
bulunmaktasınız. Tekçilik üzerine kurgulanmış Akp`nin, başkanlık sistemini
getirme uğraşı tam olarak bir fiyaskodur.
Tayyip Erdoğan için planlanan sultanlık
sisteminde, Diyanet İşleri Başkanı da "Halife" olacaktır. Zorbalıkla
dünyaya yayılmış Fatih`in torunlarının 21.yüzyılda sultanlığı ve halifeliği
halklara dayatması ise vahimdir.
Kurdistan`ı siyasi olarak tanımama üzerine inşaa
edilmiş Cumhuriyetin, yeniden yapılandırılması zorunluyken, Tayyip Erdoğan`ın
barbar DAİŞ`i, Kürt Halkı`na karşı desteklemesi Akp`yi İttihat
Terak-i`leştirmiştir.
Peki, İttihat Terak-i zihniyetini taşıyan bir
Cumhurbaşkanı`na kim inanabilir, güvenebilir?
Sonunun, Enver ve Talat Paşalar gibi olacağından
korkan Erdoğan`ın devletin tüm gücünü kullanmaya çalışması boşuna değildir.17
ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarıyla tümüylen ranta bulaşmış Akp`yi kim
kurtarabilir, Erdoğan`ın en büyük korkusu da budur işte...
Peki, Erdoğan, neden 17 ve 25 Aralık tarihlerinden
önce Başkanlık tartışmasını gündeme getirmedi ve tartışmaya açmadı?
Tüm bunları Türkiye kamuoyu bilmiyor mu
sanıyorsunuz?
Kurdistan`da on üç yıl boyunca yaşatılan acıların
Akp eliyle gerçekleştirildiğini kim inkar edebilir?
Yüzlerce çocuğun devlet eliyle katledilmesinin
sorumlusu Akp değil midir?
"Roboski Katliamı`nın" emrini veren
Erdoğan hükümeti değil miydi?
"Erdoğan sultanlığına ve Davutoğlu
sadrazamlığına" en büyük tepki, basınç elbette Kürt Halkı`ndan ve
hareketinden gelmiştir. Erdoğan`ın teşhir edilmesi Akp`nin korkaklaşma
psikolojisini tetiklemiştir.
Bir Cumhurbaşkanı`nın seçim sürecinde halkın
paralarıyla meydanlara inerek,bir siyasi parti olan Akp`ye oy istemesi ayıptır.
Milyonlarca insanın Tayyip Erdoğan`a beddua eder duruma gelmesi ve ondan nefret
etmesi Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok görülen bir durum değildir.
Ey Erdoğan, başkanlık sistemiyle kendi saltanatını
güçlendirip, Diyanet İşleri Başkanı`nı da yanına "Halife" olarak alma
hevesin gerçekleşecek mi sanıyorsun?
Ey Erdoğan,bir etrafına baksana. Nerede Abdullah
Gül, nerede Erbakan Hoca, nerede Abdullatif Şener, Nerede Fethullah Gülen, nerede
Bülent Arınç, nerede Dengir Mir Mehmet Fırat ve daha on binlercesi?
Kendi iktidarın, rantın ve nefsin için basmadığın
arkadaşın kaldı mı?
Hepsinden daha akıllı, zeki ve yetenekli olduğunu
düşünüyorsun değil mi?
Güçlü olman haklı ve doğru olduğunu göstermez ey
Tayyip efendi. Bir zamanlar Musolini ve Franko`da güçlüydü. "Güçlü olma
hevesinin sonu güç zehirlenmesidir, bunu asla unutma..."
Her seferinde yüzde elli iki (52) oyla geldiğini
belirtiyorsun, halkın seni seçtiğini söylüyorsun. Dolayısıyla başarılı
olduğunu, her şeyi yapma hakkına sahip olduğunu bu istatistiklere
dayandırıyorsun. Peki, soruyoruz Almanya`da HİTLER yüzde 70`lerle iktidara gelmedi
mi?
Darbeci Kenan Evren yüzde 90`larla Anayasa
Referandumu`nu gerçekleştirmedi mi?
Milyonlarca Yahudi`yi fırınlara atan, katleden
Hitler değil miydi Ey Erdoğan..
650 bin masum insanı cezaevlerine tıkayan, işkence
yapan, öldüren Evren değil miydi ey Erdoğan...
Kendi haklılığını halk iradesine dayandırarak her
şeyi yapmayı mubah görenler diktatörleşirler, faşizmin kendisi olurlar. Tıpkı
Hitler gibi, Evren gibi....
Adaletten, hukuktan, vicdandan, insani duygudan ve
eşitlikten uzaklaşan "Erdoğanizm sultasıyla" karşı karşıyayız. Adalet,
hukuk, eşitlik ve özgürlük söylemleriyle halktan oy devşiren Akp ve Erdoğan`ın
bu gerçekliklerden uzaklaşması ise 7 Haziran seçimlerinde tescillenecektir.
7 Haziran seçimleri elbette bir devrim niteliğinde
olmayacaktır. Dünyanın hiçbir yerinde devrimler sandıkla da gerçekleşmemiştir. Ancak
Türkiye`de ve Kurdistan`da, Kürt Halkı`nın başını çektiği mazlumlar, ezilmişler,
emekçiler yani tüm renkler, inançlar ilk defa böylesine güçlü bir zeminde bir
araya geldiler.
Barajı çok çok aşan bu bütünlük ise Erdoğan`ın, Akp`nin
ve statükonun en büyük korkusu olmuştur. "Erdoğan`ın psikolojisini bozan
en büyük faktör de bu güçlü yelpazedir". Yani tüm renklerin yelpazesidir.
Ermeni katliamını yapan Osmanlı torunu Erdoğan, elbette
korkacaktır. Çünkü bu güçlü yelpaze Ermeni Katliamı için yüzleşmenin önünü
açacaktır.
Dersim katliamını yapan zihniyetin torunu
Erdoğan`ın psikolojisi elbette bozulacaktır. Çünkü bu yelpaze yüzbinlerce
Dersimli`den özür dilenmesini sağlayacak, Dersimlilere devletin tazminat
ödemesinin önünü açacaktır.
Roboski katliamının komutanı Erdoğan elbette
korkacaktır, öldürdüğü 34 canın hesabını nasıl vereceğinin telaşındadır.
17 ve 25 Aralık yolsuzluk dosyalarının hesabını da
vermekten korkan Erdoğan`ın psikolojisinin bozulması ise normaldir.
Psikolojisi bozulan bir Cumhurbaşkanı`nın meydan
meydan dolaşarak, hastalığını yaymaya hakkı, hukuku yoktur.
Hastalıklı zihniyetlerin kaybedeceği 7 Haziran
2015 seçimlerine az kaldı!..
*Halkın doktorluğu ve hekimliği öncülüğünde;
özgürlüğe, eşitliğe, adalete, barışa ve onurlu bir yaşama adım adım…
Selam ve saygılarımızla
Nurullah Tunç
23.05.2015