Tarihi işgallerle, katliamlarla, idamlarla, faili meçhullerle
dolu olan bir devletin kendisiyle yüzleşip aklanabilmesi için karanlık
geçmişinin hesabını vermesi bir zorunluluktur.
Ermenileri katleden, Kürtleri inkâr eden, farklılıkları
yok sayan, emekçiyi sömüren, çocuk cinayetlerini gerçekleştiren ceberut bir
sistemden yüksek sesle hesap sormanın zamanı çoktan geçmedi mi?
Kendi aydınını, gazetecisini, entelektüelini, siyasetçisini
acımasızca öldüren bir düzende adaletten, hukuktan, demokrasiden, eşitlikten
bahsedebilir miyiz?
İşte tam da bu noktada Hrant Dink cinayeti Türkiye
tarihinin karanlık yüzünü bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Hrant Dink toplumsal vicdanın sesi olmayı başarmış,
barış ve özgürlüğün aykırı sesi olarak Türkiye`nin kendi karanlığıyla
hesaplaşmasına defalarca vurgu yaparak cesaretin, özgürlüklerin ve barışın dili
olmuştur.
Resmi ideolojinin tüm ezberlerini bozarak Ermeni, demokrat,
insan ve özgürlükçü kimliğiyle yerelden evrensele doğru hümanist düşüncenin ve
yaşamın kendisi olmayı başarmış vicdan abidesiydi Hrant…
Evet ataları devlet tarafından katledilen, sürülen
bir cenahın torunuydu…
Irkının aşağılandığı bir devlette yurttaş olmanın
zorluklarını, risklerini hep yaşayan değil miydi Hrant?
Ermeni olmak, Kürt olarak dünyaya gelmek
Türkiye`de potansiyel düşman olmanın, dıştalamanın kendisiydi..
Hangimiz çocukken "Ermeni dölü, Gavur Ermeni,
Pis Kürt, Ermeni oğlu/kızı Ermeni..." gibi olumsuz algılanan sözcüklere
maruz kalmadık. Oysa Hrant Dink kendi cenazesinde yüzbinlere; "Hepimiz
Ermeniyiz, Hepimiz Hrant Dink`iz" sloganını attıracak kadar barışın, toplumsallaşmanın
ve özgürlüklerin sembolü olmayı başarabilmişti.
Ne mutlu sana Hrant Dink, ne mutlu senin gibi
olabilmek...
Kürt Halkı`nın en yakın dostu olmak, Ermeni
kimliğiyle yaşamak, sosyalist bir düşünceye sahip olmak ülke realitesi ve
devletin resmi ideolojisiyle tersti, Hrant ise bunu bedelini bedeniyle
ödeyecekti.
Oysa Müslümanım, çağdaşım, ilericiyim diyen bir
devletin bu zulmü yapması münafıklığın, zalimliğin ve Nemrutlaşmanın kendisi
değil miydi?
Kendisinin bin yıllık ecdadıyla, tarihiyle iftihar
eden bir devlet barış güvercinlerinden bu kadar korkar mı?
Onaltı (16)Türk Devletinin geleneğiyle iftihar
eden bir zihniyet, "Atatürk`ün manevi kızı pilot Sabiha Gökçen de
(Dersim`i bombalayan pilot) devşirme Ermeni`dir, diyen Hrant Dink`e bu kadar
savaş açabiliyorsa, varın IRKÇILIĞIN boyutlarını siz düşünün…
Kürt Hareketine sempatiyle bakan, birlikte
yaşamanın ideolü olan, toplumun tüm kesimlerinin dostu olmayı başaran, Türkiye`deki,
Kürdistan`daki tüm katliamlara karşı tavır alan Hrant, barış ve umut olup
akmıştı yüreklere, zihinlere…
21.11.2004 tarihinde 12 yaşında 13 kurşunla
Kızıltepe`de polislerce öldürülen UĞUR KAYMAZ için "devlet katliam
işledi" diyerek adalet, hukuk ve Kürdistan atmıştı yüreği Hrant`ın. Hatta
sevgili Hrant`la, Uğur Kaymaz üzerine 2005 yılında yapılan "Guandi`nin
Düğünü "belgeselinde, filminde birlikte konuşmacı olmanın gururunu, onurunu
yaşamım boyunca hep taşıyacağım.
Ama ne yazık ki 19.01.2007 tarihinde yırtık
ayakkabısıyla Firavunlar, Nemrutlar, Yezidler kurban avındaydı, bu seferki
kurbanları ise maalesef sevgili Hrant Dink olacaktı. Milliyetçilik adına, Türkçülük
adına, Müslümanlık ve devlet bekaası adınaydı kurbanları…
Tetikçiler yakalansa da cinayetin sistematik ve
devlet yapılarının bilgisi dahilinde organizeli yapılmış olduğu kesindir. Polislerden
Cemaate, Emniyet müdürlerinden, valilere, hükümete kadar yüzlerce katilin suç
ortağı oldukları kesin olmakla beraber ne yazık ki hukuk terazisi "ezberci
devlet geleneğini "aklamaya çalışmaktan başka bir görev üstlenmemiştir.
Nazım Hikmetleri, Seyit Rızaları, İbrahim
Kaypakkayaları, Deniz Gezmişleri, Mazlum Doğanları, Sakine Cansızları, Kemal
Pirleri, Ape Musaları, Mehmet Sincarları, Metin Göktepeleri vatan haini ilan
eden zihniyet ve binlerce insanı katleden devletin ağırlıklı olarak Devşirme
olduğunu, halka yüzyıl boyunca zulüm ettiğini ırkçılar dışında artık herkes
kabul etmiyor mu?
Hrant Dink "ihanetçi zalim çizgiye karşı
geldiği için katledildi". Sevgili Hrant hepimizin dili, yüreği, sesi oldu…
"Devletçi Hukuk Sistemi ihanetçi zalim
zihniyetten hesap sorma cesaretini göstermese de, sende birleşen yürek, bilinç
ve çizgi bunun hesabını elbette soracaktır sevgili Hrant. Agos Gazetesi senden
devraldığı bayrağı onurluca taşımakta, sevgili eşin Rakel ise cesaret, kararlılık
ve onurlu duruşuyla senin barış kokunu hissetmemizi sağlayarak bir nevi de olsa
acımızı hafifletmektedir.
8.Ölüm yıldönümünde seni sevgiyle, özlemle anıyor,
barış ve özgürlüğün bu topraklara sizlerin ektiği tohumlar üzerinde yeşerip, daha
da çoğalacağına olan inancımızla "TEKRARDAN HEPİMİZ HRANTIZ,HEPİMİZ
ERMENİYİZ" diyerek...
Selam ve saygılarımızla...
Nurullah Tunç - 18.01.2015