• Ana Sayfa
  • »
  • Devletler kendi yurttaşlarını neden koruyamıyor?

Devletler kendi yurttaşlarını neden koruyamıyor?

"Devletleri kutsayan değil, bireyi ve toplumu kutsayan felsefenin kazanacağı bir dünya için mücadele eder devrimciler, ilericiler, emekçiler"...

 


 

İnsanlık tarihinin geçirdiği evreler kronolojik olarak irdelendiğinde çelişkilerin, çatışmaların, kaosların ve sömürünün başat rol oynadığını açıkça görmek mümkündür. "Örgütlenen kesimlerin güç merkezine oturduğu, örgütlenemeyenlerin ise dağınık ve güçsüz kaldığı tarih boyunca hep görülmüştür".    

 

Devletler sistematiği ise en örgütlü topluluğun sonucu olarak doğmuş, varlığını güce, şiddete, güvenliğe ve iktidarlaşmaya dayandırmıştır. Köleci devletler, feodal devletler, ırkçı devletler, milliyetçi devletler, kapitalist devletler bunların birkaç örneğini teşkil etmiştir.    

 

Devlet sistematiğini ve yapısını reddetmemekle beraber, tarih boyunca toplumların temel ihtiyaçlarına cevap olamadıklarını, devletleşmeyle toplumsallaşmanın bir çatışma halini hep yaşadığını tespit etmek zor olmayacaktır. Çünkü adaletten, barıştan, eşitlikten, emekten, kadın ruhunun özünden en çok uzaklaşan devletlerin kendisi olmuştur. Devletleşme toplumların, halkların sorunlarına çözüm olduğu oranda gerekli ve önemlidir.  

 

Sümerler‘den Babillere, Artuklular`dan Akadlara, Roma İmparatorluğu`ndan Emevilere, Bizanslılardan Ruslara, Osmanlı İmparatorluğuna ve ismini belirtemediğimiz yüzlerce devletin kendisi tarih boyunca güç, iktidar, para, sömürü, savaş, kan, intikam, katliam, cihat, işgal, istila gibi kavramlarla özdeşleşmedi mi?

 

Bu realiteyi aşan adil, özgürlükçü devlet anlayışları için mücadele edenler ise büyük bedellerle karşılaşmadı mı?    

 

Barışın, adaletin, özgürlüğün, eşitliğin, paylaşımın tam olarak hüküm sürdüğü devlet örneklerini verebilir misiniz?  

 

Yunan filozoflarından, Rönesans düşünürlerine kadar binlerce aydın, entelektüel, yazar, devletlerin zulmünü, sömürüsünü sorgulamaktan dolayı katledilmediler mi ?  

 

Hz. İbrahim Nemrudların Sistemine karşı başkaldırmaktan Urfa Kalesi`den mancınıkla ateşe fırlatılmadı mı?

 

Yine Hz. Musa Firavun zihniyetine karşı, Hz. İsa Roma İmparatorluğu`nun zalimliğini kabul etmemekten çarmıha gerilmedi mi?

 

Roza Lüxenburglardan Claudia Zetkinlere, Sakine Cansızlardan Zilanlara kadar "on binlerce vicdan" zulmü, sömürüyü, haksızlığı sorguladıkları için, onurlu duruş sergiledikleri için toplumların, halkların ışığı olarak ölümsüzleşmediler mi?  

 

Evet, toplumun vicdanı olanların ölümsüzleştiği bir dünyada devletleri yönetenler, krallar, padişahlar neden ölümsüzleşemiyorlar, kısa sürede unutulup gidiyorlar?

 

Dünya insanlık tarihinin kahramanlarla dolu olan ajandasında barış için, adalet için, eşitlik için mücadele edenlerin ölümsüzleşmesi tesadüfi olmamıştır. Emek, cesaret, fedakârlık, inanç, fedai ruh, kararlılık ve büyük yaşamaya olan tutkuları onları mutlak zafere götürmüştür.  

 

"Devletleri kutsayan değil, bireyi ve toplumu kutsayan felsefenin kazanacağı bir dünya için mücadele eder devrimciler, ilericiler, emekçiler"...  

 

Ortaçağ karanlığından çıkış olarak emeğin, düşüncenin, mücadelenin Fransız İhtilaliyle zirveleştiği realite üzerinden yeni diye bir çağ açılmış, bu çağın merkezi ise Fransa olmuştur.  

 

Demokrasinin kalesi olarak nitelendirilen Fransa`da Sakine Cansız ve arkadaşlarının 09.01.2013 tarihinde katledilmesi karanlık bir çağın habercisi niteliğini taşımıştır. Fransız İhtilali ve demokrasinin ruhu bir kez daha ayaklar altına alınmış, dünya ölçeğinde yaşanan kimi demokrasilerin ise lokal olduğu teyit edilmiştir.  

 

Tüm devlet sistemlerinin birbiriyle benzeştiğini, kendi yurttaşını koruyamayacak kadar adalet, hukuk ve eşitlikten uzaklaştıkları ÜÇ FİDAN (Sara, Ronahi, Rojbin) katliamında görülmüştür.  

 

Yıl 2015 yine Ocak ayı, Paris`te Mizah dergisi saldırısında 12 kişi katledilmiş, tüm dünyanın dikkati bir kez daha PARİS`e çevrilmiştir.    

 

Evet, 21.yüzyılda kendi yurttaşını koruyamayan devletler, bahane üreterek çeşitli gerekçelere sığınmışlardır.

 

11 Eylül İkiz kule saldırısında binlerce kişi yaşamlarını yitirirken ABD kendi halkını koruyabildi mi? 2013 ve 2015 Paris katliamlarıyla Fransa kendi yurttaşını yine koruyamadı.    

 

Kapitalizmin merkezi ile demokrasinin merkezleri denilen yerler vurulmuş, yeni altüst oluşların da düğmesine basılmıştır.

 

Dünyanın neresinde olursa olsun tüm katliamlar lanetlenmelidir. Katliamların dili, dini, ırkı, mensubiyeti sorgulanmadan lanetlenmesi, bunun üzerinden tüm dünya toplumlarının birlik olması artık bir zorunluluktur. "Birlikteliği, barışı, ortak değerlerde bütünleşmeyi TOPLUMLAR, HALKLAR ancak sağlayabilir, otoriter, baskıcı ve ırkçı devletler değil". Toplumların dili bütünleştirici, hegomonik devletlerin dili ise tarih boyunca hep ayrıştırıcı olmuştur.    

 

"Devletin Toplumu olmaktan, TOPLUMUN DEVLETİ olan bir paradigmaya hep birlikte katkı sunalım".  

 

Selam ve saygılarımızla...

 

Nurullah Tunç - 11.01.2015

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 920

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.