Dünya insanlık tarihine baktığımızda, "İlkel Komünal Toplumlardan" sonra
"-Sınıflaşma Ve Hiyerarşik
Düzenin-" hızla güçlendiğini ve büyüdüğünü görebilmekteyiz.
Köleci ve feodal toplumlarla derinlik kazanan
eşitsizliğin, kapitalist sistemle doruğa ulaşması global sonuçların oluşmasına
da neden olmuştur. Bireyler ve toplumlar arası uçurum derinleşmiş, maddiyat
endeksli yeniden yapılanmalar hız kazanmıştır.
Bu yeniden yapılanmanın kapitalist merkezli
şekillenmesi, paranın gücünü de kutsamıştır. Bilim, teknoloji, güvenlik, finans
ve üretim mekanizmaları başta olmak üzere güç noktalarını tekeline alan
paranın, neredeyse ”Tapılan Bir Hal
Alması” yozlaşma ve çürümenin büyümesini beraberinde getirmiştir.
"Kapitalist
Modernist Sistemin" üç yüz yıllık tarihine inmeden, yakın dönemde ortaya çıkan
sonuçlarının tüm insanlığı kültürel ve tarihi anlamda olumsuz etkilediği
görülmüştür.
Bireyi
canavarlaştırmaya ve kendi değerlerinden uzaklaştırmaya neden olan "para
ve güç" suni bir yaşamı önümüze koymuştur.
Paraya esir bir anlayışın gelişmesi, sosyal toplum
dokumuzun düşmanı ve zehiri olmuştur. Ulusal bilinçten yoksunluk, komünal yaşam
gerçekliğinden mahrumiyet, güce itaat ve sömürme geleneğine yatkın
zihniyetlerin öncülüğünde tapılan para, bundan sonraki "KAOSLARIN" da
temel sebebi olacaktır.
Sosyalizm adına hareket eden birilerinden, kimi
din alimlerine, bazı devrimcilerden kimi sosyal demokratlara kadar paranın
kutsallığı, savundukları değerlerinin önüne geçmiştir.
Araç olması
gereken paranın, amaç haline gelmesi ise "toplumsal travmalara" neden
olmuştur.
"Borçtan dolayı intihar etme, alacağı
yüzünden başkasını vurma, parasızlıktan cinnet geçirme, malları haciz edilip
sokağa atılma, zengin olma hayaliyle yanlış yollara girme, parası çok olduğu
için üstünlük taslama" gibi yüzlerce örnekle "para yüzünden yaşanan
olumsuzlukları" saymak mümkündür.
Yapılan çeşitli araştırmalara göre bunalım ve
manevi çöküşlerin günümüzde daha da hızlandığı tespit edilmiştir.
Oysa toplumsal değerlerden, adaletten, paylaşımdan,
fedakarlıktan, ulusal ruhtan, devrimci ahlaktan, yoldaşlıktan, barıştan, kardeşlikten,
sevgiden, vicdan ve eşitlikten uzaklaşma çağımızın en büyük yozlaşmalarını ve
çürümüşlüklerini de beraberinde getirmektedir.
Bu yozlaşmaların ve çürümüşlüklerin merkezi ise
"Kapitalist Para" oluşturmaktadır. Ne kadar çok para o kadar çok
sorun, ne kadar parayı amaç edinme o kadar yozlaşma, ne kadar maddiyat o kadar
maneviyattan uzaklaşma, realitesi oluşmuştur.
Çağımızın en büyük esaret tehlikesi olan para ve
parayla yaratılan düzen, maalesef çoğumuzun düştüğü tuzaktır. Bu tuzakta
diretmek sahte mutluluktan ötesi değildir.
İnsanların paraya itaat ettikleri bir düzeni
değil, paranın insanlara itaat ettiği ve adilce paylaşıldığı bir sistem inşaası
gerekli ve önemlidir.
Üç kuruş
parası olanla, parası olmayanların EŞİT olduğu bir dünya insanlık için
anlamlıdır.
Değer yaratmak; fedakarlık ve özgürlük bilinciyle
oluşur.
MAZLUM DOĞAN`ın ortaya koyduğu iradenin, eylemin, bilincin
"milyonların ruhunda" yer edinmesini, hiçbir parasal imkan ve
kapitalist güç başarabilir mi?
Diyeceğimiz o dur ki para ve güç etrafında değil, değerlerimiz,
tarihimiz, şehitlerimiz, kültürümüz, toprağımız, coğrafyamız ve sosyal dokumuz
etrafında birleşelim ve birbirimize sahip çıkarak onurlu bir geleceği inşaa
edelim.
Selam ve saygılarımızla..
Nurullah Tunç
04.09.2014