ANALİZ : Halka Ve Değerlere Layık
Yöneticiler İstiyoruz..
KARŞILAŞTIRMA:
Demokratik
uluslaşmayı, ideolojik ruhu, emek mücadelesini ve halkın özgürlüğünü şiar
edinen kurumlarımızın, akp ve düzen kurumlarından elbette farklı olma
zorunluluğu vardır...
KONU: Belediyeler, Büyükşehir
Daire Başkanlıkları ve Çeşitli Yöneticilikler
KRİTER : halkta karşılığı olan, ilkeli,
birikimli, üretken, yeterlilik düzeyi güçlü, Mazlum Doğan`ın direniş ruhunu
kendine referans alan, iktidarcı ve brokratik olmayan, fedai ruhlu, coşkulu, şaibesiz,
Kürdistan demokratik ulus ruhunu içselleştirmiş, eşitlikçi, cesur, dar grup
anlayışlarını aşmış, feodal kalıntıları taşımayan, tüm çıkar zihniyetlerini
reddeden, şehitlere bağlı, Ortadoğu ve dünya konjoktürünü iyi analiz eden, kapitalist
moderniteyi çözmüş, emeğin değerini bilen, toplumsal örgütlülüğe
içselleştirmiş, kadın özgürlük paradigmasına saygılı, tasfiyeci ve kinci
duygulardan arınmış, gençliğin tüm dinamizminden faydalanan özelliklere sahip
arkadaşların getirilmesi hepimizin talebidir..
YÖNTEM: Kriterler, halkın onayı, tüm
emekçilerden eğilim alma, mülakat, platform kurma, özgeçmiş, şeffaflık, emek...
MEVCUT GÖZLEMLERİMİZ:
Bazı
İstisnalar Hariç...
Belediye daire başkanlıklarına, belediye başkan
yardımcılıklarına, çeşitli yöneticiliklere ve sorumluluklara öğretmen, sendikacı,
sağlıkçı, belediye memuru gibi birçok memur arkadaşın hemen ve aceleci olarak
belediyelere başvurup, lobi faaliyetlerine başlamalarının erken, bireyci, bencil
ve sağlıksız bir girişim olduğu gibi, koltuğu hemen kapayım algısını
oluşturmaktadır...
Kimi sendika yöneticiliği yapmış ve özgürlük
davasının sahibi benim diyen şahsiyetlerin, kendilerini alternatifsiz
görmeleri, halka, değerlere ve harekete ne kadar zarar verdiklerini göremeyecek
kadar, koltuğun, yetkinin, iktidarın havasına kaptırdıklarını geçmişteki
pratiklerinden de anlayabiliriz...
Örneğin Kızıltepe kültür ve sosyal işler müdürünün
halk tarafından başarısız, sevilmeyen ve dağıtıcı olduğu herkesin malumuyken (halka
da sorulabilir), belediye başkan yardımcılığına oynaması bir talihsizliktir. Yine
sendika temsilciliği yapmış, 1300 üyesi olan EĞİTİM-SEN`İN kongresine 60 kişiyi
getirtememiş başarısız bir kişinin, kutsal değerleri kullanıp, sırtını
birilerine dayayarak daire başkanlığına kendini dayatması etik, örgütsel ve
ilkeli bir davranış değildir, bunlar gibi bir çok örnek saymak mümkün..
Kızıltepe, Mardin, Nusaybin gibi çeşitli
sendikalarımızda sendika yöneticiliği yapmış bazı kişilerin adil ve demokratik
olmayan, halkta karşılığı olmayan bireylerin toplumu yönetmesini kitleler ve
halk içine sindiremeyecektir..
Oy
kayıplarına artık yeter!
Brokratik
kurumsallaşmalara arık yeter!
İktidar
endeksli siyasete artık yeter!
Halka ve
harekete layık olmayan pratiklere artık yeter!
Dar
gruplara, çıkara ve halktan kopuk politikalara artık yeter diyoruz!!!
Demokratik Modernite,
Demokratik uluslaşma,
Demokratik özerklik,
Demokratik Ortadoğu konfederasyonu,
Ulusal konferansın gerçekleştirilmesi,
Demokratik ve halkçı siyaset,
Türkiye`nin demokratikleştirilmesi,
Fikirlerin özgürlüğü,
Demokratik belediyecilik gibi onlarca strateji ve
projenin mimarı Sayın Abdullah Öcalan’ın paradigmasına uygun derinlik yakalansa
ve bu derinlik pratikleşse siyasette de, sendikalarda da, sosyal kurumlarda
yani tüm alanlarda "sorun" da kalmaz...
Küçük hesaplara kurban edilemeyecek kadar büyüyen
ve halklaşan davamızı, büyük hedeflerle, demokratik paradigmayla ve özgürlük
idealleriyle daha da büyütmenin sorumluluğunu hepimiz taşımalıyız...
Selam Ve Saygılarımızla....
NOT: Bu yazıyı yazarken bizim
gibi yüzlerce arkadaşın bireysel bir kaygısı ve beklentisi asla olmayacaktır. Halka
ve değerlere karşı sorumluluğumuzun gereği olarak bu kısa yazıyı ele aldık. Bu
yazının yüz binlerce sessiz insanın duygu ve beklentilerinin kısa bir ifadesi
olduğunu düşünüyoruz. Birileri bu yazdıklarımızdan elbette rahatsız olacaktır, olsun,
biz düşüncelerimizi yazmaya kararlılıkla devam edeceğiz !!!