Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin Rojava`ya yönelik
politikalarının korku, tahammülsüzlük ve despotizm üzerinden geliştiğini açıkça
görmek mümkündür. Kürdistan Halkları`nın birlik, kardeşlik ve beraberlik
tutumları tarih boyunca resmi ideolojileri hep telaşlandırmıştır.
Kürt fobisinin derinleştirilmesinin temel
sebeplerinden birisi olan "ırkçılık ve tekçilik" ise devletin temeli
olarak köklendirilmeye çalışılmıştır.
Selçuklular döneminde Bizanslılara karşı 1071
Malazgirt Zaferi`nde, Kürt Halkı`nın desteğiyle Anadolu`ya giren Türkler değil
miydi?
Yine Yavuz Sultan Selim döneminde
"HALİFELİĞİN" Osmanlılara geçmesini (İslam aleminin dini liderliği)
sağlayan da Kürt Halkı değil miydi?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin kurulmasını
sağlayan Kurtuluş Savaşı da Kürt Halkı`nın fedakarca mücadelesi sayesinde
kazanılmadı mı?
Devleti`in,1924`ten beri Kürt Halkı`nı dört
parçada tanımaması, baskıyla yok etmeye çalışması ve inkar etmesi ise
vefasızlığının, basiretsizliğinin kendisi olmuştur.
*Türkiye Devlet Yönetimi`nin Kürt Halkı sayesinde
devam eden varlığı, yeni bir düzlem üzerinden farklı bir formülasyona evrilmek
zorundadır. Yüzyıl önce Kürtlerin inkarı üzerinden var olan devlet yapısı, bugün
Kürt Halkı`nın özgürlük mücadelesi sayesinde kendisiyle yüzleşmek, hesaplaşmak
zorundadır.
*Yüzyıl önce aldatılan bir halkın bugün
Ortadoğu`da belirleyici aktör olması tüm ezberleri bozmuş, inkarcı
paradigmaları yerle bir etmiştir.
Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan`ın;
"Suriye`nin kuzeyinde ve Türkiye`nin güneyinde bir devlete asla izin
vermeyiz, bunun bedeli ne olursa olsun" söylemi, Kürt Halkı`na yönelik
yeni bir düşmanlık stratejisi değildir de nedir?
Gre Spi`nin, DAİŞ`in elinden alınmasından sonra bu
söylemlerini sıkça tekrarlayan Erdoğan, neden DAİŞ Türkiye`ye sınır komşusuyken
benzer açıklamalarda bulunmuyordu?
Meclis iradesini dikkate almadan Suriye`ye yönelik
savaş çığırtkanlığını yapmanın halk iradesine müdahale olduğu apaçık ortadadır.
Kurdistan dağlarını bugün bombalayan F-16`ların emrini verenler "şizofren
ruh halini" yaşayanlar değil midir? MHP Lideri`nin seviyesiz ve saygısızca
yaklaşımları ise kirli lobilerin daha da tetiklenmesini cesaretlendirmiştir.
Gre Spi`nin,YPG`nin eline geçtikten sonra devletin
kırmızı alarm vermesinin tek sebebi Rojava`daki Kürt Halkı`nın kazanımlarıdır. Asıl
hedef ise bu kazanımları ortadan kaldırmaktır. Kobane`de 250`ye yakın sivil
insanın barbarca katledilmesi ise bu kirli politikaların sonucudur.
Rojava hattı YPG`nin elinde değil de, DAİŞ
barbarlığının kontrolünde olsaydı Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akp ve Mhp bu kadar
tepki gösterebilir miydi?
Rojava hattına olası bir saldırı Türkiye
Devleti`nin altından zor kalkacağı yeni bir felaketin habercisi olacaktır. Cumhurbaşkanı
Erdoğan olası yeni maceralara girmeyi denerse, kendi ülkesini ulusal ve
uluslararası yeni saldırılarla karşı karşıya bırakabilecektir.
Suriye`ye ve Rojava`ya saldırı, tüm Kurdistan`a
yeni bir savaş olarak algılanacaktır. Türkiye`nin, Suriye`ye saldırabilecek
kadar arkasında güçlü bir halk desteği de yoktur. Provakatif söylemlerle
uluslararası arenaya meydan okumak, tutmayacağı gibi, uluslararası güçlerin
eskisi gibi Kürt düşmanlığını yapamayacakları yeni bir sürece girilmiştir. Çünkü
DAİŞ barbarlığını durdurabilecek tek güç YPG ve Kürtlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin Suriye, Ortadoğu
ve Kurdistan politikaları iflas etmiştir. Resmi ideolojinin politikaları
Kurdistan duvarına çarpmış, Rojava üzerinden de çırpınmaya devam etmektedir. Tayyip
Erdoğan resmi ideolojinin son temsilcisi olarak, erimeye ve kaybetmeye mahkum
bir pozisyona girmiştir. AKP ise rotasını kaybetmiş gemiye dönerek, yaklaşacağı
yeni limanlar arayışındadır. Uluslararası güçler ise pragmatist davranarak Kürt
Halkı`nı söylem düzeyinde ve dengeleri gözeterek destekler duruma gelmişlerdir.
*Eğer Şengal`de, Kobane`de, Rojava`da ve tüm
Kurdistan`da tarih yazan mücadele ruhu ve kararlılığı olmasaydı, egemenlerin
dili ve yaklaşımları farklı olurdu.
Egemenlerin yaklaşımlarını değiştiren en
belirleyici güç ise kuşkusuz Kurdistan Halkları`ın Ulusal, demokratik ve insanı
merkeze alan örgütlü mücadelesidir. Rojava`da da kazanan işte bu ruhtur.
Rojava`da kazanan ruhun statüleşerek büyümesinin
önünde hiçbir güç duramayacaktır. Türkiye gibi ülkeler de bunu içselleştirmek
zorundadır.
Sinoplu Arnavut Rıfat Horoz gibi onur ve gurur
abidelerinin barbarlığa karşı insanlığı yüceltmeleri ise herkese iyi bir
derstir. Kobane`de şehit edilen "Heval Rıfat Horoz`u" tüm Kurdistan
Halkları ve insanlık asla unutmayacaktır. Bizlere düşen ise Rıfat Horoz`un
enternasyonal ruhuna layık olmaktır.
Selam ve saygılarımızla...
Nurullah Tunç
30.06.2015