Yüzyıllardır sahte siyasetlerden, sahte
yöneticilerden bıkan bir halk ve toplum gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Otoriterleşme,
güçlenerek sömürme ve tahakküm kurma üzerinden kendini formüle eden siyasetin
varacağı nokta despotizmdir. Dünyada örneklerine çok rastlanan bu zihniyetlerin
sonu ise hep trajik olmuştur. Yeni şartlara ve konjöktörlere göre kendini
sürekli formüle eden bu siyasetlerin ve zihniyetlerin isim değişiklikleriyle
sahneye çıkmaları da hiçbir zaman tesadüfi olmamıştır.
Kürt Halkı`nın Kobane`de yarattığı destan insanlık
için yeni bir efsaneyi açığa çıkartırken, bunun karşısında duran zihniyetlerin
maskesini ise düşürmüş, gerçek yüzlerini deşifre etmiştir. Türkiye siyasetinde
doksan yıldan beri süre gelen despotizmin maskesi uluslararası ölçekte de teşhir
edilmiştir. Bu anlamda Kobane Zaferi Kürtler için yeni bir milattır ve birçok
ülkeye `kral çıplak` dedirten mücadelenin kendisi olmuştur.
Kobane Zaferi`nin sonuçları Kürt siyaseti için
yeni bir dönemin başlangıcı olmakla beraber, Türkiye`de ise, geleneksel
siyasetin yozlaştığını, çürüdüğünü, kaotik bir noktaya gittiğini daha net
gözler önüne sermiştir. Kullanılan dilden, yalan yanlış politikalardan, istismar
ve talandan, belaltı düzeysizliğinden, meclisteki ringleri anımsatan kavgalara
kadar onlarca yüz kızartıcı durumun gerçekleşmesini bu halk ve ülke hakkediyor
mu?
Günümüzde tüm bunların öncülüğünü ise kuşkusuz AKP
Hükümeti yapmaktadır. Kin ve nefret diliyle hareket eden AKP`nin Türkiye
Halkları`ndan büyük tokatlar yiyeceği günler uzakta değildir.
"Yeni Türkiye Sloganı`yla" kendini
tanımlayan AKP`nin, karanlık bir geleceğin politikalarını yavaş yavaş hayata
geçirdiğini belirtmek gerekir. İç güvenlik paketinin meclisten apar topar
geçirilmesi, kendi despotizmini sağlamlaştırmak değil midir?
Çağlayan Adliyesi`nde öldürülen savcının
otopsisinde şaibeli birçok durum mevcuttur. Akp siyaseti, bu öldürme olayıyla
`iç güvenlik paketinin` meşruluğunu ve haklılığını kamuoyuna hızlıca kabul
ettirmek istemektedir. DAİŞ`in elinden 49 yurttaşını kurtarmakla övünen AKP, neden
İstanbul`un göbeğinde, üstelik şartlarını ortaya koyan DHKP-C militanlarının
elinden kendi savcısını kurtaramıyor. Güvenlik eksenli yaklaşarak savcı ve iki
militanın ölümü üzerinden başarı naraları atan hükümetin kamuoyunda güvenirliği
tamamiylen bitmiştir. Elektriklerin tüm ülkede aynı anda kesildiği bir günde
savcının katledilmesi ise devlet otoritesinin bitmesi anlamına gelmiyor mu? Elektriğin
kesilme nedenini bulamamış bir hükümetin meşruiyeti ve ciddiyeti kalabilir mi?
DAİŞ`le pazarlığa giren hükümet neden DHKP-C için
aynı tutumu sergilemiyor?
Çünkü "Kürt düşmanı olan herkesle pazarlığa
girmek mubahtır" zihniyetinin devamı değil midir AKP?
Çağlayan`daki rehine olayı için topluma
milliyetçilik pompalamanın seçim yatırımı olduğu ve gündemi değiştirme amacını
taşıdığını artık herkes bilmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan`la Genelkurmay Başkanı`nın
ittifak yaparak Kurdistan`da askere yönelik kimi saldırıların yapıldığı, dolayısıyla
operasyonlara başlandığını kamuoyuna yansıtmaları seçim sürecinde gergin bir
atmosferle girilmesinin provaları olarak görülmelidir.
"Tarih boyunca Kürt halkı üzerinden
provakasyon yapanların, artık bu oyunlarının tutmayacağını bilmelerinde fayda
var. Kürt Halkı`nın, provakasyonları elinin tersiyle çevirmesi despotik
zihniyetleri çıldırtmaktadır".
Eğer Ortadoğu, Türkiye ve Kurdistan`da Sayın
ÖCALAN`ın "özgür ve yeni yaşam " projesi tam olarak hayatta
geçirilirse tüm halklar ve renklerin gerçek kurtuluşu ve özgürlüğü işte o zaman
yaşamsallaşacaktır.
Akp`nin Yeni Türkiye projesi hegomonya kurma
üzerine planlanmış, Sayın Öcalan`ın "Yeni Yaşam Projesi" ise özgür
toplumu yaratma üzerine sistematize edilmiştir.
Akp`nin yeni Türkiye tasavvurunda güvenlikçi
politikalar kararlaştırılmış, Sayın Öcalan`ın yeni yaşam projesinde ise
özgürlük, barış ve çok renklilik merkeze oturtulmuştur.
Akp "çözüm sürecini" kendi iktidarı için
pragmatik olarak kullanırken, Sayın Öcalan ise Kurdistan, Türkiye ve Ortadoğu
halklarının eşit, adil ve özgür geleceği için bu sürecin belirleyici
iradesidir.
4 Nisan tarihi Sayın ÖCALAN`ın doğum günü olarak
Amara`da her yıl çeşitli eylem ve etkinliklerle kutlanmaktadır. Yeni doğuş
olarak adlandırılan "Sayın Öcalan`ın doğumu" Kurdistan, Ortadoğu ve
insanlık açısından tarihsel bir şanstır.
Milyonların iradesi olabilen, yeni doğuşun
felsefik ve sistemsel önderi olmayı başaran Sayın Öcalan, ortaya koyduğu tüm
öğretilerle yaşarken ölümsüzleşmiştir. Bu duygularla AMARA`ya akın eden ve
yüreği Amara`da atan herkese selamlarımızı, saygılarımızı sunuyor, Güneşin
doğuşunu binlerce kez daha selamlıyoruz.
Nurullah Tunç
03.04.2015