• Ana Sayfa
  • »
  • HASTA TUTSAKLARA YAKLAŞIM VİCDAN MUHASEBESİNİN KENDİSİDİR!

HASTA TUTSAKLARA YAKLAŞIM VİCDAN MUHASEBESİNİN KENDİSİDİR!

"Değer yaratanlara DEĞERSİZ MUAMELESİ yapmak olmuştur.” Zindan çıkışlı olan ve zindanda olan arkadaşları üzen bir durum da budur.

 


 

Dünya devrim hareketleri ile ulusal mücadelelerin güçlenerek günümüze kadar taşınmasında "zindan" gerçekliğinin belirleyici rolü olmuştur.

 

Sınıfsal, ulusal, dini, devrimci, etnik ve insani tüm mücadelelerin mevcut iktidarlarca baskılanmasının en önemli cezalandırma yöntemlerinden birisi de "ZİNDAN/CEZAEVİ" realitesi olmuştur.

 

Sümerler`den Akadlar`a, Babiller`den Urartular`a, Nemrudlar`ın sisteminden Firavunlar`ın geleneğine kadar, Roma İmparatorluğu`ndan Bizanslılara, İslamiyet’in doğuşundan Selçuklular`a kadar olan ZİNDAN sistematiği tahakküm ve zulmün devam ettirilmesinin bir silahı olarak kullanılmıştır. Yani tüm kıtalarda belirli zihniyetlere hizmet eden bu cezalandırma yönteminin HUKUK ile paralel işlediğini ifade etmek imkansızdır.

 

Dünya örneklerine girmeden, Türkiye özelinde biraz değerlendirmek gerekirse durumun hiç de iç açıcı olmadığı görülecektir.

 

1923`ten beri kendi halkının ulusal taleplerini bastırmak için yaygınlaştırılan ZİNDAN sistematiğinin "inkar ve imhayla" doğrudan ilişkili olduğu görülecektir.

 

Kürt Halkı başta olmak üzere devrimci, ilerici ve demokratlara karşı bir silah olarak kullanılan "zindan faşizminin" temel amacı iradesizleştirip, hiçleştirmektir. Hukuk eksenli değil, ırkçı ve inkarcı eksenli cezalandırmaların yaygınca yapıldığı bu gelenek halen de tüm ilkel boyutlarıyla devam etmektedir.

 

Şeyh Said ve yüzlerce dava arkadaşından tutalım, Seyid Rıza`ya kadar, İbrahim Kaypakkaya`lardan Deniz Gezmişler`e, Mazlum Doğanlar`dan Sakine Cansızlar`a ve Kürt Halk Önderi Sayın ÖCALAN`a kadar ZİNDAN zihniyeti değişmemiştir.

 

Kendi davasının öncüsü olan binlerce değerimizin zindanlardaki onurlu ve iradeli pratiği, kendinden sonraki jenerasyona umut ve ilham kaynağı olmuştur.

 

Zindanlardaki iradeli ve onurlu duruşu kırmayan zihniyetin halka saldırmasının önemli bir nedeni de budur. Yakın tarihimizde yaşanan siyasi soykırım operasyonları da bu yaklaşımın sonucudur.

 

Kin ve düşmanlık anlayışıyla yapılan bu operasyonların beyhude olduğu ve boşa çıkarıldığı açığa çıkmıştır.

 

İşte tam da bu noktada iradesizleştirme politikaları boşa çıkarılan hükümet ve devletin "Çocuk Tutsaklara ve Hasta Tutsaklara" esir muamelesi yapan yaklaşımları tesadüf değildir.

 

İki bine yakın çocuk tutsak ile ölüme doğru sürüklenen sekiz yüz civarı HASTA TUTSAĞA ciddi bir sahiplenmenin yapıldığını söyleyemeyiz. Devlet ve hükümetten medet ummak yanılgı olduğu kadar, ciddi bir baskılamanın demokrasi cephesinden geliştirildiği de söylenemez.

 

Gerek uluslararası diplomasi, gerekse de demokratik eylemselliklerle sistemi zorlayacak pratiklere ciddi anlamda başvurulmadığı görülecektir. Kimi sahiplenmeler ve eylemsellikler olsa da cılız ve yetersiz kalmıştır.

 

Yoldaşlık hukukunun tam olarak işletilmediği kurumlarımızda gerek cezaevinde olan, gerek cezaevinden çıkan arkadaşlarımızın, "kendilerini feda ettikleri ve bu amaçlar üzerinden kurulan kurumlarımız" tarafından maddi ve manevi olarak sahiplenilmedikleri görülecektir. Bu duruma ailelerini de katarsak durumun ne kadar ciddi olduğu görülecektir. Bu sahiplenmenin yetersiz olması halk cephesinden ciddi sorgulanma konusudur. Binlerce cezaevi çıkışlı arkadaşın pasif pozisyonda olmalarının da bir nedeni budur. Hatta kurumlarda oturtulmaya çalışılan zihniyet de "Değer yaratanlara DEĞERSİZ MUAMELESİ yapmak olmuştur.” Zindan çıkışlı olan ve zindanda olan arkadaşları üzen bir durum da budur.

 

Zindanlarda öne çıkan ve biran önce çözülmesi gereken HASTA TUTSAKLARIN durumudur. Siyasetin, hukukun, sivil toplum örgütlerinin ve tüm demokratik kurumların öncelikli gündemlerinden birisi de bu olmak durumundadır.

 

Hasta tutsakları gün be gün kaybettiğimiz bir döneme girilirken, tüm insanlığı duyarlı olmaya ve destek olmaya davet etmek bir zorunluluktur.

 

İnsanlığa, vicdana ve hukuka sığmayan bu barbarca ve ilkelce zulüm terkedilmelidir. Bu tutsak arkadaşların hepsi kendilerini davalarına adayan onurlu insanlardır.

 

Ne ayakkabı kutuları için, ne ihaleler, ne de kendi bireysel çıkarları için zindana atılmışlardır. Ulusal ve onurlu davalarının yılmayan neferleri olarak tarih sayfalarında yerlerini almışlardır. Bizlere de düşen yoldaşlık hukuku çerçevesinde maddi ve manevi olarak onlara sahip çıkmaktır. Çünkü onlara sahip çıkmak onurumuza, halkımıza, değerlerimize ve geleceğimize sahip çıkmaktır.

 

Bu yazımızla bir nebze de olsa "DUYARLILIK" oluşturmak istedik..

 

Selam ve saygılarımızla

 

Nurullah Tunç

23.08.2014

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 1137

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.