Ulusal ve uluslararası konjonktürün hızla
değiştiği bir süreçte, ülkeyi yönetenlerin şiddet politikalarından medet
ummaları fiyaskoyla sonuçlanmıştır.
Şiddet politikalarıyla Kürt Coğrafyası`nı
cehenneme çeviren asıl güç merkezi ise Tayyip Erdoğan`ın saray siyasetidir.
Kürt Coğrafyası`na yönelik her türlü ahlaksızlığın
ve kirli metodun temel hedefi ise sindirme, korkutma ve iradesizleştirme
olmuştur.
Kırk yıldır en çirkin ve zalimane politikalara
maruz kalan Kürtlerin hiçbir zaman geri adım atmadıklarına, atmayacaklarına; aksine
gün geçtikçe daha da özgürlüğe yakınlaştıklarına tarih de şahittir.
*Kürdistan Coğrafyası`nı dört parçaya bölenlerin, bugün
Kürt Halkı`nın desteğine ihtiyaç duymaları ise tesadüfi değildir.
*1988`li yıllara kadar iki kutuplu olan güç
dengesinin S.S.C.B`nın yıkılışıyla beraber ABD eksenli tek kutuplu gerçekliğe
dönüşmesinden Kürdistan Coğrafyası da nasibini almıştır.
1988`den günümüze kadar gelen sömürgeci
politikaların beslendiği merkezlerden birisi de emperyalizmdir. Türkiye Devleti
bu alan üzerinden beslenerek Kürdistan`a ve Kürt Halkı`na, sürekli
"sömürgeci zihniyetiyle" yaklaşmıştır.
Hiç kimse, "Kürdistan`a sömürgecilik
zihniyetiyle yaklaşılmamıştır" diyebilir mi?
Hiç kimse, "Kürdistan
sömürgeleştirilmedi", diyebilir mi?
Hiç kimse, "Kürdistan, Türkleştirilmeye
çalışılmadı", diyebilir mi?
Diyemez...
**ABD merkezli tek kutuplu dünyadan, Rusya
öncülüğündeki dengeli ve çift merkezli bir dünyaya geçişin sancılarının
yaşandığı bir süreçte, Kürdistan Coğrafyası ve Kürt Halkı`nın mücadelesi
belirleyici olacaktır.
*Rusya, Kürdistan Coğrafyası üzerindeki
stratejisini daha da derinleştirmiş, yeni hamlelerle Ortadoğu`da yeniden söz
sahibi olmayı başarmıştır.
*ABD, Kürdistan Coğrafyası üzerindeki stratejisini
Kürt Halkı`yla ittifak boyutuna kadar derinleştirmiştir.
*Kürt Halkı`nın DAİŞ barbarlığına karşı gösterdiği
kahramanlık ve başarı," ABD ve Rusya`yı politik olarak Kürtlere muhtaç
kılmaktadır".
DAİŞ barbarlığına karşı, "Kürtleri
destekleyenlerin" kazançlı çıkacağı yeni bir konjonktür yaşanmaktadır. ABD
ve RUSYA bunu açıkça görmektedirler.
Rusya`nın, DAİŞ barbarlığına karşı ortaya koyduğu
politik tutum yerindedir. ABD`nin Rojava`da Kürt Halkı`yla ittifak boyutunu daha
da derinleştirmesi kaçınılmazdır.
Kürdistan Coğrafyası üzerinde egemenlik kurma
politikasını terk etmeyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Rusya`nın yeni
hamlelerinden ciddi anlamda rahatsızdır.
*Bir, iki savaş uçağının "Türkiye hava
sahasını ihlal ettiğini bahane ederek kıyamet koparanlar", aslında
Rusya`nın DAİŞ barbarlığına savaş açmasından ve Kürtlere destek sunmasından
rahatsızlık duymaktadırlar.
*Dünya siyasi denkleminin Kürdistan üzerinden
şekilleneceği yeni bir sürece girilmiştir.
ABD ve Rusya öncülüğünde Rojava`da taktiksel ve
stratejik birçok hamlenin yaşanacağı yeni bir sürece girilmiştir.
Dünya`nın başına bela olmuş DAİŞ çeteciliğiyle baş
edebilecek etkin ve belirleyici gücün Kürtler olduğu tescillenmiştir.
Dünya siyasetinin merkezine oturmuş, yeni güç
dengelerinin muhtaç olduğu bir coğrafyada, yani tüm Kürdistan`da bilinçli bir
şekilde şiddeti tırmandırmak akıl karı mıdır?
*Tayyip Erdoğan`ın çözüleceği püf noktalardan
birisi de işte budur. Uluslararası güç odakları üzerinden büyüyüp, sonradan o
merkezlere karşı rest çekmek, sadece göstermeliktir.
Yanı başındaki DAİŞ barbarlığına sessiz kalıp, desteklersen,
Rusya gibi bir devlet 1500 Km`lik Hazar Denizi`nden DAİŞ barbarlığını füzelerle
vurur.
Rojava`da, soykırım tehlikesi altında olan Kürt
Halkı`na karşı, DAİŞ`i güçlendirirsen ABD, sana incirliği açtırır.
Kürtlerin "Onur Mücadelesinin" verildiği
KOBANÊ için; "düştü, düşecek" dersen Kürt Halkı, Kürdistan`da seni
seçim sandığına gömer...
Tüm bunlardan ders alınmamışçasına;
Şiddet politikalarında ısrar,
Rojava’yı tanımama,
Kürtleri bir Halk olarak görmeme,
DAİŞ`e kayıtsız kalma,
Tecrit,
Uluslararası komployu devam ettirme,
Şeçimleri tekrarlama,
Çözüm sürecini şantaj olarak kullanma... gibi
birçok sorunsallık AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan`ı önüne 1 Kasım`da da
gelecektir.
1 Kasım seçimlerinin sonuçları ne olursa olsun
Tayyip Erdoğan sorunu devam edecektir. Cumhurbaşkanı olarak devam edecek olması
bunun için yeterlidir.
Kürdistan Coğrafyası üzerinde iktidar egemenliğini
zorla kurmaya çalışan herkes gibi "bir akibet", Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan`ı elbette beklemektedir.
Askeri aracın arkasına bağlanarak yerlerde
sürüklenen gerilla cenazesinin hesabını Tayyip Erdoğan verebilir mi?
Katledilen çocukların buzdolaplarında on gün
bekleyen naaşlarının hesabını Tayyip Erdoğan verebilir mi?
Tecavüz edilerek, çıplak bedenlerinin üzerinde
askerlerin fotoğraf çektirdiği ölü gerillaların hesabını Tayyip Erdoğan
verebilir mi?
Ya Roboski`nin, Gezi`nin, Ağrı`nın, Cizre`nın, Nusaybin`in,
Amed Katliamlarının hesaplarını kim verecek?
Hesabı çok çok kabarık bir Cumhurbaşkanıyla karşı
karşıyayız...
Rusya`nın, Avrupa`nın, ABD`nin ve daha birçok
dinamiğin Recep Tayyip Erdoğan sultasını tanımayacağı ve bunu aşındıracakları
yeni bir döneme girilmiştir.
Türkiye Halkları açısından da BARIŞIN önündeki en
büyük engel Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`dır.
Gerek ülkedeki 1 Kasım seçimleri,
Gerek sivil itaatsizlik tarzı demokratik
eylemsellikler,
Gerek Ortadoğu`daki altüst oluşları,
Gerekse de uluslararası güç dengeleri, Recep
Tayyip Erdoğan merkezli bir oluşumun uzun süreli devam etmesine izin
vermeyecektir.
Çünkü bu ülkenin Recep Tayyip Erdoğan`a değil, BARIŞA
ihtiyacı var...
Çünkü bu ülkenin AKP`ye değil, demokrasiye
ihtiyacı var...
Çünkü bu ülkenin şiddete değil, hukuk ve adalete
ihtiyacı var...
Çünkü bu ülkenin milliyetçiliğe ve oy avcılığına
değil, KÜRTLERE VE HDP`ye ihtiyacı var...
Çünkü bu ülkenin dört parçadaki Kürt Halkı`na
ihtiyacı var...
Çünkü bu ülkenin "ONURLU BİR BARIŞA"
ihtiyaç var....
Selam ve saygılarımızla...
Nurullah Tunç
09.10.2015