Son yüzyılı katliamlarla, soykırımlarla geçmiş bir coğrafyanın evlatları olarak "inkarcı devlet sistematiğini" çok iyi tanıyoruz.
Kendisini yenileyemeyen, statükocu ve paradigmasını korku üzerine inşaa etmiş bir devletin ; "zihniyet bunalımı" yaşayacağı kesindir.
1915 yılında Ermenilere zulüm eden,
1924`te Şeyh Said ve arkadaşlarını darağacında astıran,
Dersim`de on binlerce insanı katleden,
Lice`yi yakan,
Köy boşaltan,
Uğurları, Ceylanları, Enesleri öldüren,
Faili meçhulleri yapan,
Roboski`yi gerçekleştiren...
Bu devlet zihniyeti değil miydi?
Devletin gerçekleştirdiği insanlık dışı binlerce eylemini, yönelimini ve politikalarını saymak mümkün...
*1924`te Amed`i yakan yıkan zihniyet, bugün de Cizre`yi, Silopi`yi, Sur`u yakıp yıkmaktadır.
Ne için?
-Devletin bekaası için...
Sormazlar mı, Devletin bekaası neden bu kadar önemli?
Devletin bekaası "güce aşık olmaktır", kimisi için..
Kimisi için, para, pul ve ranttır..
Kimisi için, içi boşaltılmış milliyetçilik ve faşizmdir...
Devletin bekası bir yönüyle "Kürdü inkâr ve imha" etmektir...
**Ermeni`yi, demokratı, devrimciyi, ilericiyi, emekçiyi, yurtseveri ezmek, bitirmektir..
Kimisi için, "tek devlet, tek millet, tek dil safsatası ve kabadaylığıdır", devletin bekaası...
"Devletin bekası için, devlet bitiriliyor aslında..."
Yüzyıldır bu safsatayla toplumları, halkları kandırmaya çalıştılar...
*Sur`da , Cizre` de, Silopi`de ve Kürdistan`ın birçok yerinde "Devletin Bekaasının" HALK için zerre kadar bir önemi kalmamıştır..
Devletin bekaası için yüzbinlerin, milyonların kanı akıtıldı yüzyıl boyunca...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu "devletin bekaasının son bekçileri" olarak tarihe geçmek derdindeler...
Acımasızca, kuralsızca ve öngörüsüzce kendi ülkelerini felakete sürüklemeye çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Kendi Halkından korkan bir Cumhurbaşkanıyla ve hükümetle karşı karşıyayız..
***Devletin ve hükümetin insanlık dışı tüm politikalarına karşı, "yapılan katliamları biz neden durduramadık", diye kendi kendimize sormamız gerekmez mi?
"Devletler ne kadar güçlü olsa da, bunun panzehiri tarih boyunca halklar olmuştur.."
*Cizre`de yüzlerce insanı katlederek yakan bir zihniyete dur diyememişsek, "siyaseten de, insan olarak" kendimizi sorgulamamız gerekmez mi ?
En barbar ve zalimane yönelimlere karşı, "sivil ve siyasi alanda", devlet sistematiği üzerinde ciddi bir baskı oluşturamamışsak ,"bunda bizim de payımız vardır", diye özeleştirel yaklaşmak durumundayız..
Feryatları hala kulaklarımızda yankılanan `Mehmet Tunç` arkadaşlara karşı, görevlerimizi maalesef yapmadık, yapamadık.
Onların canlarına kastedenleri durduramadık.
Onları, en barbar ve ahlaksız yöntemlerle yakanları engelleyemedik.
Ne olursa olsun, bu "canlı canlı gelen katliamları" engelleyebilmeliydik, bir yolunu bulabilmeliydik.
Hangimizin vicdanı sızlamıyor ki!
Hangimizin yüreği incinmiyor ki!
Kolay mıdır insan olmayı başarabilmek?
Kolay mıdır Kürdistan`da can olmak?
Bugün Mehmet Tunçları, Rohatları unutabilir miyiz?
Devletin bakaasıymış, yasalarıymış, güvenliğiymiş, düzeniymiş...
"Hiçbirisi insanın yaşamından, onurundan daha önemli olamaz.."
Hiçbirisi Mehmet Tunçların, "onurlu yaşam mücadelesinden", daha değerli olamaz..
Katleden zihniyetlerin kaybedeceği, Yaşatan zihniyetlerin BAKİİ olacağı inancıyla...
Selam ve saygılarımızla...
Nurullah Tunç
06.03.2016